26 Kasım 2015 Perşembe

Deniz'in Takımı...

Deniz ve "Narince"...Aynı takımdalar...
Karşı takımda da Baba...
Top oynuyorlar...

Bazen takımlar farklılaşıyor... "Mavi Fil" ve "Tin Mö" de katılıyorlar oyuna...
O zaman karşı takım, Baba ve "Mavi Fil"...
Deniz'in takımı da "Narince" ve "Tin Mö" oluyor...

Ya da üçü de Deniz'in takımında oluyorlar...
"Narince", "Tin Mö", "Mavi Fil" ve Deniz...
Karşı takımda da Baba...




22 Kasım 2015 Pazar

"Saklamak"

Deniz için yeni bir eylem "saklamak"...

Üzerinde adamları olan motorlarını; kırmızı, mavi ve sarı adamlı motorlarını gidip mutfak kapısının arkasına "saklamış"... Sırasıyla arka arkaya gelecek şekilde yerleştirmiş. Kapı duvara doğru itilerek, açık bırakıldığında, arkasında motorların olduğunu tahmin edemez hiç kimse.

Anne'ye gösterdi pazar günü oyun oynarlarken mutfakta.
"Bunları da buraya koydum" dedi Deniz.
Anne anlamadı ilk önce, "Ne koydun oraya Deniz? ne var kapının arkasında?" diye sordu.
"Motorlar" dedi Deniz...
"Onları buraya sakladım"
"İdil burada onları bulamaz"
Anne şaşırdı.
"Sen motorları İdil bulamasın diye mi buraya sakladın.
İdil'in onlarla oynamasını istemiyor musun?
Bunu ona söyledin mi peki?"
Deniz: "Söyledim, ama o hep bunlarla oynamak istiyor. Hep müzikleri çalsın istiyor. Ben de onları buraya sakladım. Burada İdil onları bulamaz..."
Anne: "Evet hiç görünmüyor, hakikaten burada kimse onları bulamaz"
Deniz: "Peki o zaman İdil ne der?"
Anne: "İdil motorları göremeyince, aaaa Deniz'in motorları nereye gitmiş der"
Deniz: "Bir de bakar ki motorlar YOK"..."Deniz'in motorları YOK"



                                                                                                                                                                                                                                          

21 Kasım 2015 Cumartesi

Yanlış Sonuç, Ama Haksızlık Bu...

Deniz bugün akşam yemeğinde, önce önündeki mavi kupadaki suyu, sonra da yine önündeki mavi suluğundaki suyu, yemek masasının üzerine, gayet bilerek ve isteyerek güzeeeelce boşaltıp, üzeri dahil masanın altının-üstünün tamamen ıslanmasını neden olduktan sonra...
Bir de anne ve baba ortalığı kurulamaya çalışırken, ayaklarını dayadığı masanın kenarından güç alarak, oturduğu mama sandalyesini geri, masayı ileri itmeye başlayınca...
Anne ve baba tarafından, doymuş olduğu, artık yemek yemek istemediği için bu kez ne afacanlık yapabilirim düşüncesi ile bunların yapıldığı sonucuna varılarak mama sandalyesinden indirildi...

Bu kez "çikolata yiyeceğim" diyerek son günlerde Deniz'in favorisi olan, bugün de markete girdiklerinde bir kutu kırmızısından bir kutu da yeşilinden alınmış olan, hatta anne ve babanın markete uğrayacağını öğrendiği ânda Deniz'in alma planlamasını yaptığı,  küçük küçük paketli çikolatalarına yönelen Deniz... Kırmızı paketli çikolatalardan bir tanesini anneye ve babaya benim elim kirleniyor, bunu bana siz yedirin" diye uzatmaya başlamıştı...

Anne ve baba, Deniz'e... isterse kendisinin eliyle paketten çıkartıp ağzına atıp yiyebileceğini ama bütün bunlardan sonra anne ve baba'nın bu akşam Deniz'e çikolata yedirmek istemediğini söylediğinde ise Deniz oldukça sinirlenmişti...

Bir süre sonra, anne ve Deniz, artık uyku için Deniz'in odasına geçtiklerinde...
Deniz hâla seçtiği çikolatanın anne ve baba tarafından kendisine"neden" yedirilmediğini sorguluyordu...
Anne: Yarın sabah istersen yediririm Deniz, ama bu akşam yapmayacağım, çünkü hayatta herşeyin bir sonucu vardır, büyüklerin de her yaptıklarının bir sonucu vardır, bir şeyi yaparken yaptığımızın sonuçlarının ne olacağını da düşünmeliyiz. Masada "senin" yaptıklarının sonucu da bu. İstiyorsan sen çikolatanı "kendin" yiyebilirsin, ama bunu yapmamı "benden" bu akşam isteme lütfen...
Deniz: Bu onun sonucu değil, yanlış sonuç. Ama haksızlık bu...
Anne: Hayır bu onun sonucu, doğru sonuç Deniz, haydi artık hangi kitabımızı okuyacağımızı seçelim...
...
...
Sonrasında ise anne ve Deniz... Canım Kardeşim kitaplarından "Çocuk Olimpiyatları" ve "Mine'nin Doğumgünü"nü okuyacaklar, Deniz "Mine'nin Doğumgünü" bitmeden mışıl mışıl bir uykuya dalacaktı...

Deniz'e...Hayat'a dair...

Mevsim Mevsim Oyunlar...

Deniz için bugün anne ve babanın seçimi Tübitak Yayınları'ndan "Mevsim Mevsim Oyunlar" kitabı oldu...

Doktorumuzu ziyaretimiz sonrasında, Deniz atlıkarınca'da bu kez kahverengi ayıcık'ı seçerek binmişti. Öğlen yemeğini de atlıkarınca'yı izleyerek yedikten sonra, anne ve baba ile birlikte gezerken bebek arabasında uykuya daldığında ise anne ve baba Deniz'i düşünerek bu kitabı seçmişlerdi.

Küçük yaştaki çocuklar için evde, bahçede, arabada oynanabilecek çeşitli oyunların yer aldığı bu kitaptan, bugün akşam annenin ilk oyun seçimi "bal satıcısı" olmuştu.

Deniz "Bal Satıcısı" olacaktı.
Anne ya da baba:
Bal ne kadar?
Petek ne kadar?
sorularını sorduktan sonra "Parasını vermeden tadına bakabilir miyiz?" diye soracaklardı.

Deniz elindeki bal tabağından kaşıkla tattırır gibi yaptıktan sonra, "parasını vermicez" diyerek kaçacaklardı. "Bal Satıcısı" Deniz de onları yakalamaya çalışacaktı. Yakalanan ebe olacaktı, "Bal Satıcısı" olacaktı...

Ama "parasını vermeden kaçma" fikri Deniz'e hiç uygun gelmedi.
"parasını vereceğiz" diyeceksiniz...
"sizin paralarınızı getireyim" diyerek para olarak kullabilecekleri karton pullar bulmaya çalışmış, en sonunda "lego paralar" hazırlamaya karar vermişti...

...

Legolara geçince oyun biraz evrilmiş...
Legolardan okul yapma, köprü yapma, market yapma, ağaç yapma, benzin istasyonu yapma, lego çocukları okul servisine bindirme...şeklinde akşam oyunlarının farklı bir yöne yönelmesine engel olamamıştı anne ve Deniz...

20 Kasım 2015 Cuma

Kaotik Senaryolar...

Deniz'in en sevdiği oyun...
"Kaotik Senaryolar"
Araba bozulmuş...Çekici gelemiyor...Bütün çekicilerin işi varmış...
Arabanın lastiklerinin hepsi patlamış...Motoru bozulmuş...Kapısı bozulmuş...Bagajı bozulmuş...Direksiyonu bozulmuş...Farları bozulmuş...Herşeyi bozulmuş...

Son günlerde baba ile oynamaktan büyük keyif aldığı yine "Kaotik Senaryolar" oyununda ise...
İki küçük uçak var...Bir uçağın sahibi "cazcı yumurta", diğer uçağın sahibi "pembe dino"...
Uçaklar havalanamıyor çünkü lastikleri patlamış...
Ama bunu "cazcı yumurta"ya ve "pembe dino"ya öncelikle söylemek lazım...
Deniz baba'ya burada hep "sen söyle" diyor...
Baba'nın bu kötü durumu telefonla "cazcı yumurta"ya ve "pembe dino"ya söylemesi gerekli...
Baba telefonla "cazcı yumurta"ya ve "pembe dino"ya bu kötü haberi veriyor...
Uçaklarının uçması mümkün değil, maalesef ki lastikleri patlamış...
Baba daha sonra tamirat ustasını arıyor...
Gelip uçakları tamir edip edemeyeceğini, iş durumunun müsait olup olmadığını soruyor...
Usta çok işi olduğunu, hemen gelemeyeceğini söylüyor baba'ya...
Bu haberi de "cazcı yumurta"ya ve "pembe dino"ya vermek lazım...
Deniz yine "sen söyle" ile bu görevi babaya veriyor...
Baba "cazcı yumurta"yı aradığında ve bu haberi verdiğinde "o ne dedi" ile "cazcı yumurta"nın yanıtını da duymak istiyor...
Cazcı yumurta bu habere çok üzülüyor...
Eyvaaaah, eyvaaaaah diye kendini yere atıyor...

Tam bu sırada annenin "boşver boşver arkadaş" şarkısı başlar ise...
Deniz "dur dur dur, söyleme söyleme" , "bir işe yaramaz o" şeklinde bir tepki ile anneyi susturuyor...

Sonra uçaklar birden çalışmaya başlıyorlar.
Hatta her ikisi birden havalanıyorlar.
Birisi aşağı indiğinde, diğeri yukarı çıkıyor...
Diğeri aşağı indiğinde, öbürü bu kez yukarı çıkıyor...
"cazcı yumurta" ve "pembe dino" uçakların havalanmasına çok seviniyorlar, çok mutlu oluyorlar...

Sonra uçaklar yine bozuluyor...
Yine aynı "Kaotik Senaryolar" başa dönüyor...
Yine baba arayıp "cazcı yumurta"yı ve "pembe dino"yu haberdar ediyor...
"cazcı yumurta" ve "pembe dino" yine çok üzülüyorlar...
Arada anne şarkı söylemeye niyetlenirse, Deniz tarafından hemen durduruluyor...
Sonra yine havalanıyorlar...

Sonra yine bozuluyorlar...
Sonra yine havalanıyorlar...

Sonra yine bozuluyorlar...
Sonra yine havalanıyorlar...

...
...
"Kaotik Senaryolar"...

17 Kasım 2015 Salı

Dodohando...

Sabah 7.00 civarında uyanıp, gündüz de uyumayan, hatta anne ve baba işten eve döndüklerinde hâla son derece enerjik durumda olan Deniz'in...

Artık saat 21.30 civarında, yemeğini de yedikten sonra, uyku bastırdığında,

Hâla odasına gitmeyip, salona, salondaki kanepenin üzerine uzanmak için yürüdüğü sıralarda...

Aklına gelen "Dodohando" idi...
Oyun hamurundan bir karakterin maceralarının anlatıldığı TRT Çocuk'ta yayınlanan bir çizgi film...

Deniz: Ama "oyun hamuru"nu kaçıracağım.
Baba: Kaçırmazsın, sen biraz dinlen, başladığında ben seni haberdar ederim.
Deniz: Tamam o zaman başladığında bana haber verirsiniz...

deyip...
Salondaki kanepeye uzandıktan bir kaç dakika sonra hızla uykuya dalan Deniz...

Deniz uyuduktan sonra "Dodohando" başladığında anne ve babanın yüreği elvermedi Deniz'i haberdar etmemeye...
Anne gitti Deniz'in yanına...
Mışıl mışıl, derin bir uykuda olan Deniz'e usulca "Dodohando"nun başladığını, izlemek isterse gelebileceğini söyledi...
Tabii ki Deniz mışıl mışıl uyuyor olduğu için annenin söylediklerinin farkına bile varmadı...


                   

Bi Daha Geldiğinde Hiç Gitme...

Annenin ve babanın işe gideceği bu sabahın erken saatlerinde, uykusunun arasında su içmek için uyandığında her zaman olduğu gibi anneyi yanına çağıran Deniz...

Anne'nin; Deniz'e göre "prensesli" (aslında "prens"li) bardak ile su vermesi sonrasında, gerisin geri uykuya dalmadan önce...

Deniz: ANNE, bi daha geldiğinde HİÇ gitme...
Anne: Tamam, sen merak etme, rahat rahat uyu şimdi, ben hiç gitmeyeceğim, burdayım, yanındayım...
.........
.......
....
...
..
.


14 Kasım 2015 Cumartesi

Deniz "İstanbul Light Festival"de...

Ege kardeş'in doğumgünü sonrasında Deniz, Anne ve Baba Zorlu Center'dalar...
Deniz İstanbul Light Festival'de...



Ege Kardeş'in Doğumgünü...

Deniz Ege kardeş'in doğumgünü partisi'nde... Yanına yaklaşan palyaço abi'den her seferinde kaçıyor...kaçmanın bir yolunu buluyor...

Kırmızı arabasının sopasına uçan balonları bağlıyor...

Pintaya'dan çıkan şekerlerin tadına bakmakta...

Nice mutlu yıllara Ege kardeş...




11 Kasım 2015 Çarşamba

Saksafoncu Deniz...

Anne bugün Deniz'e bir saksafon aldı...Mavi, üzerinde renk renk tüm notalara ait tuşları bulunan "gerçek" bir saksafon...Cazcı yumurta'dan tanıyor, biliyordu Deniz saksafonu... Şimdi artık onun da bir saksafonu oldu...

Akşam eline alır almaz, ilk gün itibariyle daha eline ilk alışları olmasına karşın azmetti tüm notaları çalmayı başardı bile Deniz...

Saksafoncu Deniz...


10 Kasım 2015 Salı

Lego Köprü...

Anne ve Deniz'in legolardan "deeeevvvv" köprüsü... Bir tasarım "harikası"...                              




7 Kasım 2015 Cumartesi

"Canım Kardeşim"

Deniz "Canım Kardeşim" Etkinliğinde...

İdil ile birlikte Müge, Mine ve Mıncır'ı izliyor, onlarla birlikte dans ediyor, şarkı söylüyor... Hayal dünyalarında hep birlikte Çin'e yolculuk ediyorlar, orada bir Panda ile tanışıyorlar... Afrika'ya seyahat ediyorlar, orada bir Aslan ile tanışıyorlar...Hindistan'a seyahat ediyorlar, orada bir Fil ile tanışıyorlar...Sonra Panda'yı, Aslan'ı, Fil'i alıp, ülkemize dönüyorlar... Onlara yöresel danslarımızı, "Zeybek" oyununu, "Atabarı" oyununu gösteriyorlar...









3 Kasım 2015 Salı

Çatlak Baba...

Akşam yemeği için masaya oturmuş, annenin gelmesini bekleyen baba ve Deniz...
Deniz bu sırada bazlama yiyor...
Baba Deniz'e küçük küçük kopartıp bazlama veriyor ve Deniz de afiyetle yiyor...

Deniz: Çatlak"Baba"...
Baba: Neden?? ...
Deniz: Çünkü kopartıyorsun, vermiyorsun...Ben "ver" dediğimde "veriyorsun"...

Anne ve baba, Budapeşte seyahatleri sonrasında bu hafta daha bir fark ediyorlardı... Büyüyordu Deniz...

İdil'e Pilav Götürüyoruz...

Anne ve Deniz bugün enginarlı pilav yaptılar. İdil'lerin tabağına koydular ve ikram etmek için aşağıya indiler...

Deniz o tabakla pişi getirmişti. Şimdi İdil Deniz'in enginarlı pilavını beğenecek miydi aceba...