31 Mayıs 2014 Cumartesi

Kamyon Almaya Gidiyoruz

Bugün anne ve baba, Deniz'e kocamaaaaaan bir kamyon aldılar.
Kırmızı - Sarı bir kamyooooon.
Kamyonu arkadan itmek Deniz'in o kadar çok hoşuna gidiyor ki...

Kırmızı Kamyonu hemen parka götürdü anne, baba ve Deniz.
Parka Deniz'in arkadaşı Ruby de geldi.
Kırmızı Kamyon Ruby'nin de çok ilgisini çekti.

Bu sırada Deniz Kırmızı Kamyon'u iterken parkta ilk düşüşünü yaşadı.
Yüzü yere değince, pamuk yanaklarında, alnında, burnunun kenarında küçücük bir kaç çizik, azıcık kızarıklık oldu.
Ancak olabilirdi böyle kazalar. Kamyonculuğun raconunda zor durumlarla mücadele etmek vardı...                                                                                        

Kırmızı Vileda Sopası II

Deniz'in kırmızı vileda sopası ile oyunları devam ediyor. Gün boyu ara ara gidip yerinden alıyor Deniz kırmızı vileda sopasını.
Tek başına taşıyamadığı için sopanın alt tarafından Deniz tutuyor, üst tarafından da anne. Birlikte taşıyorlar.
Sabahleyin bu taşıma seansı sırasında Deniz bir de arada durup bir bir ayağını, bir diğer ayağını yere vurup kaldırarak yengeç dansı yapıyordu.                                                                                                            

Elinde kırmızı vileda sopası ile Deniz'in yengeç dansı bu kez "Zulu" dansını andırıyordu...

30 Mayıs 2014 Cuma

Grup Deniz

Ve sahnede "Grup Deniz"

- Baba mızıka çalıyor
- Babaanne gitar çalıyor
- Dede zilleri sallıyor
- Anne ritm tutuyor
- Deniz arada trompet çalıyor, arada yengeç dansı yapıyorrr...



Merhaba "Panda"cık

Deniz'in arkadaşları arasına bugün bir "Panda"cık katılıyor.

Anne D&R mağazalarında satılan Schleich serisinden Deniz için yavru pandayı beğendi ve aldı.

Deniz aslında "Panda"yı tanıyor.
Geçtiğimiz gün zıbınının üzerindeki rengarenk bir uçan balona binmiş panda resmi vasıtasıyla tanışmışlardı.
Anne ile Deniz, resmi dikkatle incelemişlerdi.
Deniz'in çok ilgisini çekmişti uçan balona binmiş pandacık.

Schleich serisi aslında üç yaş üzeri çocuklar için ancak sivri kenarları, kopabilecek ince parçaları olmayan ve çok küçük de olmayan Panda'cık ile Deniz gözetimli şekilde oynayabilir gibi görünüyor.

Bu yaştaki bebeklere oyuncak seçerken en çok dikkat edilmesi gereken konu, oyuncağın içerebileceği küçük parçalar oluyor. Bilinçsiz bir şekilde herşeyi ağızlarına alabiliyorlar, bu sebeple tehlikeli olabiliyor. Bu konuda her zaman dikkatli olmak gerekli.

 

"Kafamı Çarptım"

Deniz annenin ve babanın oldukça hassas oldukları konuyu tespit etmiş durumda.
Deniz'in kafasını bir yere çarpması!

Deniz'in 6.aydan sonra oturmaya başladığı dönemlerde,
1 yaşına doğru yavaş yavaş ayağa kalkmaya başladığı dönemlerde,
İlk yürümeye başladığı zamanlarda,
Şimdilerde artık sağa sola koştururken

Her düşüşünde anne ve baba, Deniz'in kafası bir yere çarpmış mı? Çarptı ise kızarmış mı, şişmiş mi? şeklinde kontrol edince. Hatta Deniz'e "Deniz nasıl düştün? Neresi acıdı? Kafanı çarptın mı?" diye sorunca...

Deniz anladı ki kafasını çarpması çooo..oooook önemli birşey.
Anne ve baba bu konuda oldukça hassaslar.

Bunu öğrendikten sonra, Deniz artık;

Annenin babanın görmedikleri tüm düşme, çarpma vakalarından sonra; koşarak yanına gelen annenin, babanın "Deniz ne oldu? Nereni çarptın? Neresi acıdı?" sorularına, eliyle kafasını göstererek "Kafamı çarptım" şeklinde yanıt veriyor...

Hatta "es kaza" kafasını hafiften bir yere çarpsa ve anne, baba bunu görmese. Yani anne ve babadan beklediği "Ayy Deniz kafasını çarptı, birşey oldu mu aceba!!!" cümlesini duymasa;
Deniz kafasını çarptığı yere geri dönüyor ve bu kez anne ve babanın gözünün önünde, aynı yere kafasını yeniden, bu kez kendi isteği ile hafiften vuruyor.
"Kafamı çarptım, "SİZ" görmediniz. Ben buraya "KAFAMI" çarptım." dercesine.

"Kafamı çarptım, "SİZ" görmediniz. Ben buraya "KAFAMI" çarptım." ...









 

Deniz'le Seyahat

Deniz'le seyahatte annenin yanında neler neler oluyor:

  1. Tabii ki ilk sırada, bebek arabası ve yağmurluğu
  2. Yedek eşyaları için valiz dışında her zaman annenin yanında bulunacak bir çanta. İçinde yedek zıbın, t-shirt, pantolon, short, çorap. Gerekli olursa diye yelek, sweat shirt, küçük bez havlular, şapka. Bebek bezi, alt açma örtüsü, ıslak mendil...
  3. Yemek yerken kullandığı tabaklarından bir tanesi
  4. Bir iki tane oyuncak
  5. Her ihtimale karşın ilaçları Calpol (ateş için) ve Peditus (soğuk algınlığı için)
  6. Valizde yer alacak küçük bir çantanın içinde bakım ürünleri: tırnak makası, burun aspiratörü, burun açıcı damla, steril göz silme bezi, sivrisinek kovucu losyon...
  7. Yedek bebek battaniyeleri
  8. Güneş kremi, pişik kremi, normal krem
  9. Buzdolabı poşetleri
  10. Avent termal çanta
  11. Birkaç Avent Vıa kap
  12. Yedek Kıyafetler
  13. Banyo için: Sebamed Sabun ve banyo süngeri
  14. Emzirme örtüsü

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Şeftali

Anne bugün akşam en güzel yaz meyvelerinden "Şeftali"yi de küçük küçük doğrayıp Deniz'in tabağına koydu.

Deniz ne yaptı...
"Şeftali"nin kendisi ile oynadı.
Aldı eline, evirdi çevirdi.
Kabuklu şekilde ısırmaya çalıştı.
Sonra yere attı.
Ama tabağındaki küçücük parçalardan hiç birisini tatmadı.

Sarı Minik Çiçekler

Deniz bugün bahçeden anne'ye sarı minik çiçekler getirmiş.
Anne o çiçekleri kurutup saklayacak. 
Sarı minik çiçekler.
Tam Deniz'e göre bir seçim olmuş.

Paris

Dünyanın en turistik şehri Paris'e seyahatimizi de henüz Deniz hayatımıza katılmadan gerçekleştirmiştik.

Paris'e dair belleğimizde iz bırakanlar:

- Her daim önünde kuyrukta bekleyen insanlar ile tabii ki Paris'in için sembol yapı Eyfel Kulesi (Eifell Tower)

Eyfel Kulesi

- Viktor Hugo'nun ünlü Notre Dame'ın Kamburu romanının esin kaynağı Notre Dame Kathedrali (Notre Dame Cathedral)

- Montmartre semtinde Sacre Coeur Kilisesi (Basilique du Sacre Coeur). Notre Dame Kathedrali'nden sonra Paris için oldukça turistik bir yapı. Kilisenin ön merdivenlerinde oturup hem şehir manzarasını izlemek hem de kilise ile fotoğraf çektirmek turistlerin favorisi. Ayrıca kiliseden aşağı doğru inen sokaklarda da sağlı sollu birsürü sergi, turistik küçük dükkan, kafe-restoran var.

Sacre Coeur Kilisesi
La Basilique du Sacre Coeur - Açıklama


- Kırmızı Değirmen Pavyon'u (Moulin Rouge). Sacre Coeur Kilisesinin olduğu tepeden aşağı inen sokakları takip edince devamında Moulin Rouge Pavyon'unun olduğu bölgeye varılıyor. Moulin Rouge Pavyon'unda gösteri de izlenmesi mümkün ama giriş kapısında şovlardan resimler de halihazırda bulunuyor. Pavyon fransızcada müzikli dans gösterisi yapılan yer anlamına gelen bir kelime. Kırmızı Değirmen adı ise mekanın çatısında bulunan gerçek bir Kırmızı Değirmen'den geliyor. Burası da turistler için ilgi oldukça çekici bir yer. Yolun ortasındaki refüjün üzerinde durup, arkaya Kırmızı Değirmen'i alıp fotoğraf çektiren çok sayıda turist hemen gözünüze çarpacaktır.

Moulin Rouge

Le Moulin Rouge - Açıklama

- Jean Pierre Jeunet'in yönetmenliğini yaptığı "Amelie" filminin çekildiği kafe de Kırmızı Değirmen'in hemen yanındaki sokaktan ilerleyince solda yer alıyor. Ancak kafeyi bulmaya çalışırken farkında olmadan önünden geçmişiz. İkinci dönüşümüzde zor bulmuştuk, özellikli bir kafe değil bugün için. Ve filmin çekildiği kafe işte burası dedirtecek hiçbirşey yapılmamış durumda, gayet sıradan, her hangi bir kafe görünümünde.

- Leonardo Da Vinci'nin dünyaca ünlü tablosu Mona Lisa dahil birçok tanınmış sanat eserine ev sahipliği yapan Loure Müzesi

Loure Müzesi ve çok tartışılan piramit giriş kapısı

- Champs-Elysées Bulvarı (Champs-Elysées Boulvard). Burası en hoşumuza giden yerlerden birisi olmuştu. Bu cadde üzerinde sağlı sollu bir sürü mağaza ve cafe var, oldukça keyifli bir bulvar. Burada öğlen yemeğimizi bir sandviç kafe'den aldığımız fransız tipi baget ekmek arasına yapılan sandviçler ile geçirmiştik. Fransızlar öğlen yemeklerinde genelde sandviç tercih ediyorlar.
- Champs-Elysées Bulvarı'nın sonunda diktörtgen Zafer Takı (Arc de Triompe) karşılıyor insanları. Zafer Takı'nın en tepesine çıkılabiliyor. Buradan kuşbakışı Zafer Takı'nın olduğu meydana çıkan tüm bulvarlar görülebiliyor.

Arc de Triompe


Arc de Triompe'nin Seyir Terasından

Arc de Triompe'nin Seyir Terasından

- Galeries Lafayette ve Printemps. Dünyaca ünlü markaların yer aldığı alışveriş merkezleri. Haussman Caddesinde. Alışveriş yapmak pek mümkün olmuyor ama gezilebilir. Galeries Lafayette 3 ayrı binada. Bir tanesinin kubbesi/mimari yapısı çok güzel deniliyor. Biz pazar günü gittiğimiz için kapalıydı.

Printemps'in Vitrini

- Bizim konakladığımız otel Chatalet durağının çok yakınıydı. Yani Seine nehrinin üst tarafındaydı. Ancak Seine nehrinin alt tarafında Saint-Germain bölgesinde de çok sayıda kafe-restoran bulunuyor.

- "Hippopotamus" adında bir restoran zinciri bulunuyor Paris'te. Menüsü oldukça çeşitli bir restoran. Chatalet durağına yakın, kafe-restoranların olduğu bir sokak var, biz o sokaktaki Hippopotamus'a gitmiştik.

Hippopotamus'tan
 
Paris'te "Hippopotamus" dışında özellikle önereceğimiz bir restoran yok aslında. O kadar çok yer var ki, menüye ve fiyatlara bakarak karşınıza çıkan restoranları deneyebilirsiniz. Servisler genelde büyük oluyor, bunu da unutmamak lazım. Biz bir akşam da, gezerken karşımıza çıkan Cafe Louis Phileppe'de yemek yemiştik.

Cafe Louis Phileppe'den

Cafe Louis Phileppe'den

Cafe Louis Phileppe'den

- Paris'i gezerken yazın dahi olsa, yanınızda mutlaka şemsiye ve yağmurluk olması gerekiyor. Paris'in sürekli yağmur yağan bir şehir olduğunu öğrendik. Hiç tahmin edilemeyecek kadar çok yağmur yağabiliyor ve herkes şemsiyesini açıp, yağmurluklarını giyinip yağmurda geziyor.

- Paris için metro ağı çok yaygın. Metro için 1 günlük/3 günlük kartlar var. Onlardan alıp gün içinde dilediğiniz gibi kullanıyorsunuz.

27 Mayıs 2014 Salı

Erik ve Kiraz

Bugün anne yeşil eriği ve kirazı küçük küçük doğrayıp Deniz'in tabağına koydu.
Tatsa Deniz çok sevecekti aslında.
Ama tatmadı.
Bir ara kirazları ve erikleri top top ağzına attı.
Anne'yi azıcık korkuttu.
Anne top şeklinde ağzına attığı eriği, ağzından almaya çalışırken
Kikiri kikiri gülümsüyordu.
Ama her iki meyveden de küçücük bir parça bile tatmadı...

 

26 Mayıs 2014 Pazartesi

Karışık Sebzeli Mücver

Deniz şuan için tatmayı tercih etmese de, anne babaanne ile birlikte ona dün mücver yaptı.

Malzemeler
- 2 kabak
- 1 havuç
- 1 patates
- 1 orta boy soğan
- Bir avuç maydanoz
- Bir kaç sap dereotu
- 7-8 tatlı kaşığı sızma zeytinyağı
- Biraz tuz
- 1 çay kaşığı karabiber
- 1 yumurta
- Yaklaşık 1 su bardağı tam buğday unu


Kabakları, havuç, patates ve soğanı rendeliyoruz. Maydanoz ve dereotunu ince ince kıyıyoruz. Rendelediğimiz sebzelerin içine kıyılmış maydanozu, dereotunu ekliyoruz. İçine sızma zeytinyağını, yumurtayı, tuz ve karabiberi de ekleyerek iyice karıştırıyoruz. Son olarak azar azar ununu ekliyoruz ve tüm malzemeyi birbiri ile özdeşleşecek şekilde harmanlıyoruz.

Yağlı kağıt sermiş olduğumuz fırın tepsisinin üzerine mücver harcını yayıyoruz.
170 derecedeki fırında kızarıncaya kadar pişiriyoruz.


 

25 Mayıs 2014 Pazar

Yeni Papiler

Deniz'in yeni papileri var...
Bu sefer de Adidas'tan seçti anne ve baba Deniz'in papilerini.
Renklerimiz beyaz-mavi-lacivert.
Yaz renkleri.
Yaz ve Deniz.

Papilerimi Gördün Mü?

Dün alışveriş merkezinin girişinde karşılaştığımız güvenlik görevlisi teyze, "aaa ayakkabıların da çok güzelmiş" dediğinden beri...

Deniz, yolda yürürken aniden duruyor, eğiliyor, ayakkabılarına dokunuyor ve yanındakilere ayakkabılarını işaret ediyor.

Bugün çoğunluk babaanne idi, ayakkabılarını göstermek istediği.
Yürürken aniden durup, eğilip, ayakkabılarının burnuna dokunup, sonra kalkıp, babaanne'ye yönelip, elini açıp kapatarak...

Sanki aşağıdaki şarkıyı söylüyordu.

"Papilerimi, Papilerimi
 Papilerimi, Papilerimi
 GÖRDÜN MÜ?
 Babaanne.

 Papilerimi, Papilerimi
 Papilerimi, Papilerimi
 GÖRDÜN MÜ?
 Babaanne."

Her seferinde "Evet çooooo..ook güzel ayakkabıların" diyordu babaanne...

Sonra Deniz, birkaç dakika sonra yeniden duruyor, eğiliyor, yeniden ayakkabılarının burnuna dokunuyor ve sonra kalkıp elini açıp kapatarak yeniden babaanne'ye yöneliyordu...

Hello, My Name Is Deniz

Deniz'in sosyal çevresine bugün:

"Köpekcik Lara" ve "Köpekcik Nazlı" da dahil oldu. "Nazlı"nın cinsi Golden, "Lara"nın cinsi Pinscher.

"Lara" küçük, siyah, oldukça süslü bir köpekcik, taşlı bir tasma takmış, süslenmiş püslenmiş öyle dışarıya çıkmış.

İngiltere imiş "Lara"nın doğum yeri, bu yüzden ingilizce de biliyormuş, kendisi ile ingilizce konuşulunca da anlıyormuş.

Deniz "Hello Lara, my name is Deniz" dedi.
"Lara" anladı gerçekten, kafasını kaldırıp baktı, benim adım da "Lara" dercesine.

Deniz, çok memnun oldu "Lara" ile tanıştığına.
Nice to meet you "Lara".


24 Mayıs 2014 Cumartesi

Su Kaçtı

Banyo sırasında sıkılmaya başlayan Deniz'e babaanne güzel bir oyun fikri verdi.
Deniz musluktan akan suyu tutmaya çalışacaktı.
Deniz'in çok hoşuna gitti suyu tutmaya çalışma fikri veeeee...

Artık anne ile Deniz'in yeni bir banyo şarkısı var:

"Deniz suyu tutmaya çalıştı, su kaçtı
 Deniz suyu tutmaya çalıştı, su KAÇTI

 Deniz suyu tutmaya çalıştı, su kaçtı
 Deniz suyu tutmaya çalıştı, su KAÇTI..."

Dünya Dünya Hareket Etmiş

Depremi Deniz'e nasıl anlatabilirdik ki...
"Dünya Dünya, hareket etmiş, uyurken bir taraftan diğer tarafa dönmüş Deniz"  dedi baba. Annenin de çok hoşuna gitti bu açıklama. Hemen benimsedi.

Sonra baba...

"Deprem olunca, sokak kapısının pervazına çıkmak çok doğru değil. Yaşam alanı oluşturacak şekilde, buzdolabının önü, salon masasının altı gibi yerler güvenli olacaktır.
 Yani ne yapıyoruuuuz...kapıya çıkmıyoruz, asansöre binmiyoruz, merdivenlere gitmiyoruz.
 Ve tabii ki, kapıyı açıp hatta bir de komşumuz Nursel Teyze ile karşılıklı ağlaşmıyoruz.
 Anne depremde yapılacaklar ile ilgili hiçbirşey bilmiyor Deniiiiizzzz"

diyordu depremde sokak kapısını açıp kapının pervazını güvenli yer olarak tercih eden anneye...


                

Kırmızı Vileda Sopası

Kırmızı vileda sopası bugünlerde dede ile Deniz'in oyunlarının baş kahramanı...

Koltukların altına, vitrinin altına, çamaşırlığın altına kaçan tüm oyuncaklar için;

- Arka odaya gidiliyor
- Kırmızı vileda sopası alınıyor
- Sopa ile oyuncaklara ulaşılıyor
- Oyuncaklar alınabilecek kadar yakına yaklaştırılıyor

Dede ile Deniz bir gün tüm arabaları koltukların altına doğru sürüp, sonra kırmızı vileda sopası ile geri almışlar. Bir diğer gün kırmızı, mavi, sarı, yeşil tüüüüm topları koltukların altına doğru yuvarlayıp sonra kırmızı vileda sopası ile geri almışlar.

Oyun oynarlarken, anne ilk önce anlamadı Deniz'in neden kırmızı vileda sopasını almak istediğini... Oysa o sırada çamaşırlığın altına doğru yuvarlanan topları almak vardı Deniz'in aklında.

Dün akşam "Tompik Yarış Arabası" vitrinin altında kalınca, Deniz'in adeta sopayı tutar gibi elini yukarı kaldırması ile anladı anne Deniz'in kırmızı vileda sopasını getirmek istediğini. Birlikte gidip aldılar kırmızı vileda sopasını. Çok güzel öğrenmişti Deniz dededen sopayı nasıl kullanacağını. "Tompik Yarış Arabası"nı vitrinin altından kurtardı Deniz, kırmızı vileda sopası ile...

23 Mayıs 2014 Cuma

Bu Çiçek Anne'nin

Anne bugün iş'ten döndüğünde, mutfak tezgahının üzerinde küçük, pembe, narin bir çiçek gördü.

Deniz ile anneanne dışarı çıktıklarında, bahçeden almışlar o küçük, pembe, narin çiçeği.

Bu çiçeği anneye verelim demiş anneanne.
Deniz minik elleriyle tutmuş o çiçeği, dikkatle taşımış.
Getirmiş eve.
Kapıdan girerken bebek arabasının koltuğunda unutmak üzerelermiş.
Anneanne hatırlatmış, "Deniz annenin çiçeğini burada unutmayalım, onu da alalım" diye.
Deniz almış çiçeği içeriye.
Tutmuş minik elleriyle.

Küçük, pembe, narin bir çiçek.
Deniz gibi.

21 Mayıs 2014 Çarşamba

"Sözcükler"

Deniz'in ilk kitapları arasına bugün Çiçek Yayınları'ndan "Sözcükler" kitabı da eklendi.

Deniz'in anneanne ve teyze ile başbaşa geçirdiği günün hatırası...

Beyrut'ta "Kababji" ve "Barbar"

Lübnan seyahatimizi de Deniz henüz hayatımıza katılmadan önce gerçekleştirmiştik.
Lübnan yani Lebanon beyaz şehir demekmiş. Doruklarından yaz kış kar eksik olmayan Lebanon dağları adını vermiş Lübnan'a.

Yıllarca iç savaştan zarar görmüş bir ülke Lübnan. Başkent Beyrut'ta souk dedikleri eski çarşı tamamen hasar görmüş, baştan aşağıya yeni baştan yapılmış.

Kabab, tabule, fattuş, humus, zahter, tahin, labneh, kebbeh, kafta, lahme ba'ajine, mouhamara Lübnan Mutfağı deyince ilk aklımıza gelen kelimeler oluyor.

Kabab: Bildiğimiz kebap, tabii ki bir çok farklı türü bulunuyor.
Tabule: Büyük büyük doğranmış bir salata, içinde kıtır kıtır kraker benzeri bir yiyecek oluyor
Fattuş: Bulgurlu maydanoz salatası şeklinde anlatabiliriz
Humus: Humusun her türlüsünü Lübnan'da tadabilirsiniz. Pastırmalı humus, kavurmalı humus vb.
Zahter: Lübnan mutfağında sıklıkla kullanılan bir baharat. Ekşili bir tadı var.
Tahin: Lübnan mutfağının nohut ile birlikte vazgeçilmezi. Tahin'i çok sık kullanıyorlar. Örneğin dürümlerde lavaş ekmeğin üzerine çok ince tahin de sürüyorlar ki, çok yakışıyor.
Labneh: Lübnan'da yoğurt' Labneh diyorlar. Ancak Labneh dedikleri yoğurtları süzme yoğurt kıvamında bir yoğurt. Lavaş ekmeğin içine krema gibi sürülüyor. Üzerine zeytinyağı ve zahter baharatı serpildikten sonra dürüm gibi sarılıyor. Çok hafif bir atıştırmalık çıkıyor ortaya.
Kebbeh: İçli köfte diyebiliriz. Aynı şekilde içi soğanlı, kıymalı bir harç ile doldurulmuş bulgurdan yapılan bir köfte.
Kafta: Köfte
Lahme ba'ajine: Lahmacun. Ancak biraz farklı. Çok daha ince bir hamuru oluyor Lübnan'da Lahme ba'ajine'in. Ve bütün halinde değil, dilimlenmiş şekilde getiriliyor.
Mouhamara: Biber, ceviz ve çeşitli baharatlardan hazırlanan bir meze

Lübnan Mutfağı, damak tadı olarak ülkemizde Antakya yöresi ve Gaziantep yöresi mutfaklarını anımsatıyor.

Yeme içme için Beyrut'ta "Kababji" ve "Barbar" çok güzel seçenekler.

"Kababji" zaten bir restoran zinciri, biz Hamra caddesi üzerinde olanına gitmiştik ancak şehrin başka bölgelerinde de şubeleri var. Lübnan mutfağı ile ilgili her türlü yemeğin bulunabileceği bir restoran.


- Kababji'de Lahme ba'ajine

 
 
 - Kababji'de soldan sağa tabule, mouhamara ve fattuş. Arka tarafta ise humus.


- Kababji'de Kabab

 


"Barbar" ise bir fast food zinciri. Yine Hamra caddesi üzerinde olanına gitmiştik. "Shawarma" döner kebap anlamına geliyor. Hem et hem de tavuk shawarma bulunuyor "Barbar"da. Döner dürüm yaptırdığınızda, et dürümü tahinli bir sos ile hazırlıyorlar. Tarif edilemez lezzette bir dürüm olduğunu söyleyebiliriz. Paket yaptırma seçeneği dışında, içeride oturacak mekanları da bulunuyor ve dürüm dışında porsiyon yemek siparişi de verilebiliyor.


20 Mayıs 2014 Salı

Yengeç Dansı

Deniz yengeç dansı yapıyooooorrr.
Bu dansı babadan öğrendi Deniz. Baba Deniz'e yengeçlerin nasıl yürüdüğünü taklit ederek göstermek istemişti. Deniz için ilk dans figürleri oldu yengeçlerin yürüyüşü.
Annenin ilk iş günü sonrasında anne, baba ve Deniz; üçü akşam birlikte oyun oynadılar. Yengeç dansı yaptılaaaaaaa..aarrr.

Deniz'in Metro Hatları

Anne ile babanın Deniz'e 1.yaş doğumgünü hediyesi olarak aldığı "Dev Küp"

Bir yüzünde kocaman bir saat
Diğer yüzünde kara tahta
Diğer yüzünde klasifon
Diğer yüzünde 1'den 9'a kadar resimli rakamlar

Ve üstünde de sarı, kırmızı, mavi olmak üzere üç farklı renk telde hareket ettirilebilen renkli boncuklar.

Baba bu telleri metro hattına benzetti.
Sarı metro hattı.
Kırmızı metro hattı.
Yeşil metro hattı.
Üzerindeki boncuklar da "çuf çuf trenler".

Deniz'in çok hoşuna gitti.
Deniz biliyor çünkü "çuf çuf trenleri"

Deniz ile annenin çuf çuf tren şarkısı var çünkü:

"Çuf çuf tren çuf çuf
  Çuf çuf  çuf çuf
  Çuf çuf tren çuf çuf
  Çuf çuf çuf çuf..."
 

Anne İş'te

Anne bugün iş'te. Deniz anneanne ile oyun oynuyor.

18 Mayıs 2014 Pazar

Dardenia'da Lagos

Deniz bugün Dardenia'da Mersin Lagos tattı.

"Kıyafetlerimi ben kendim seçerim"

Deniz artık kıyafetlerini kendisi seçiyor. T-shirt'lerinin üzerindeki resimleri inceliyor, hangi renk pantolonunu giyinmek istediğini gösteriyor.

Önceki gün hardal sarısı kadife pantolonunu çekmeceden buldu ve giyinmek istedi. Anne, 6-12 ay bedeninde pantolon için ne kadar "Küçüldü o Deniz, rahat edemezsin" diyerek Deniz'e açıklama yapmaya çalışsa da, Deniz pantolonunu giyindi ve bir süre hardal sarısı kadife pantolonu ile evin içinde gezindi.

Dün ise yine aynı şekilde, bu kez mavi kadife pantolonunu giyinmek istedi. Anne, "Küçüldü o Deniz, rahat edemezsin" diyerek Deniz'e yine açıklama yapmaya çalışsa da market alışverişine Deniz mavi kadife pantolonu ile gidiyordu.

Anne ve baba anladılar. Deniz rengarenk pantolonları çok seviyordu. Küçülse bile yine de giyinmek istiyordu.

Bugün öğleden sonra, alışveriş merkezinde Deniz arabasında uyurken, anne ile baba Deniz'e kiremit kırmızısı, fıstık yeşili ve mor pantolonlar seçtiler Baby GAP'dan.

Deniz gözünü açtığında karşısında kiremit kırmızısı, fıstık yeşili ve mor pantolonlar vardı...

Gökçeada - Meydani Pastanesi

Gökçeada'da şehir merkezinde, tam meydandadır "Meydani Pastanesi".
Her daim masalarında oturan insanlar olur.
Çalışanlar ile konuştuğumuzda; tüm gün, hatta gece boyunca sadece bir kaç saat pastanenin, temizlik vb. işlemler için kapalı olduğunu, bu bir kaç saat dışında neredeyse 24 saat pastanenin açık olduğunu, açık olduğu sürece de her saatte müşterileri olduğunu öğrenmiştik.

Burada tadılan "Karadut Dondurması" unutulabilecek bir tad değildir.
Dondurma diyoruz ama aslında "Sorbe". Yani sütsüz, sadece "Karadut" meyvesinden yapılmaktadır Meydani Pastanesi'nin "Karadut Dondurması".
Kutu ile alıp, kaşık kaşık yiyerek bitirmek geliyor insanın içinden.

Deniz'e Karadut Reçeli yapmayı planlarken hatırladık "Karadut Dondurması"nı ve "Meydani Pastanesi"ni...

17 Mayıs 2014 Cumartesi

Deniz'in Pembe Balık Aşkı

"Pembe balık, Pembe balık
Pembe balık, Pembe balık
Pembe balık, Pembe balık
Çok fıstıksın, Pembe balık

Pembe balık, Pembe balık
Pembe balık, Pembe balık
Pembe balık, Pembe balık
Çok fıstıksın, Pembe balık"

Deniz'in son günlerde en çok yediği yiyeceklerden birisi olan pembe balık (Somon Balığı) için anne ve Deniz'in şarkısı...

Deniz ile Babanın Oyunları - II

Deniz ile babanın bir diğer oyunu ise "Renkli Parmaklar".

Deniz'in tokmağıyla çekiç misali renkli şekillere vurarak, renkli şekillleri çivi gibi tablanın alt tarafına indirdiği oyunu; "bum bum bum" oyunu.

Renkli şekilller şimdi babanın parmaklarında yer buluyor kendilerine.
Deniz için babanın renklenen parmakları oldukça ilgi çekici oluyor.
Renkli şekilleri babanın parmaklarına takıp çıkartıyor, takıp çıkartıyor...


 

Deniz ile Babanın Oyunları - I

Bugünlerde baba işten geldiğinde, kıyafetlerini değiştirmek için yatak odasına giden babayı Deniz hemen peşi sıra takip ediyor ve babanın kendisini yatağın üzerine çıkartmasını istiyor.

Deniz ile babanın oynarken çok eğlendikleri bir oyunları var. Deniz hemen onu oynamak istiyor. Ve oyun başlıyooooooooooor...

"Kurbağa, kurbağa
 Vrak, vrak, vrak
 Kurbağa, kurbağa
 Vrak, vrak, vrak

 Ördek, ördek
 Vak, vak, vak
 Ördek, ördek
 Vak, vak, vak

 Karga, karga
 Gak, gak, gak
 Karga, karga
 Gak, gak, gak

 Kedi, kedi
 Miyav, miyav, miyav
 Kedi, kedi
 Miyav, miyav, miyav

 Köpek, köpek
 Hav, hav, hav
 Köpek, köpek
 Hav, hav, hav..."

16 Mayıs 2014 Cuma

Pembe Balığı Kedi Yedi

Deniz ile anne bugün marketten, Deniz'e pembe balık aldılar.
Deniz sonra eve dönerken arabasında uyuya kaldı.
Anne evin kapısının önünde arabayı alt sepetinde marketten aldıkları yiyeceklerle birlikte bırakıp, Deniz'i uyur vaziyette kucağına alıp içeri aldığında...

Kedi pembe balığın kokusunu almııııııış!!!!

Anne yiyecekleri ve Deniz'in arabasını almak için 10-15 dakika sonra tekrar kapıyı açtığında, kedi:

Deniz'in arabasının alt sepetindeki market poşetlerinden, pembe balığın olduğu poşeti tespit etmiş.
Pembe balığın olduğu poşeti arabanın alt sepetinden aşağıya indirmiş.
Pembe balığın paketli olduğu poşeti yırtmış.
Deniz'in iki parça halindeki pembe balığının birisini çoktan mideye indirmişti!!!
Pembe balığı kedi yemiştiiiiiii!!!
"Pembe balığı kedi yemiş Deniizzzz" dedi anne.
Deniz güldü.

İlk şaşkınlığı atlattıktan sonra;
Deniz ile anne, geriye kalan parçayı da, bahçeye inip diğer kedilere armağan ettiler.

"Kediler çok acıkmışlar demek ki,  zaten bir parçasını yemişler, bunu da yesinler, anne Deniz'e yeniden pembe balık alır" dedi anne. Deniz biraz şaşkın, izlerken bahçedeki kedinin hapur hupur pembe balığı yiyişini, yanına yaklaşan diğer kediye hiç vermeyişini.
 

İlk Diş Fırçası - İlk Diş Macunu

Deniz ile anne, bugün eczaneden Deniz'e diş fırçası ve diş macunu aldılar.

R.O.C.S Baby marka her ikisi de.

0-3 yaş grubunda kullanıma uygun; yeşil, sapı tompik bir diş fırçası ile yine 0-3 yaş grubuna özel floridsiz, yutulabilir diş macunu.

Deniz'den, ağzındaki diş macununu su ile çalkalamasını ya da tükürerek temizlemesini beklemek mümkün mü ki... :)


15 Mayıs 2014 Perşembe

Deniz'in Dinazorları

Deniz'in oyun arkadaşları arasına bugün dinazorlar da katıldı.

1 kırmızı kanatlı dinazor
1 tompik yeşil dinazor
1 keskin dişli dinazor
1 uzun boyunlu turuncu dinazor
1 boynuzlu turuncu dinazor
1 uzun boyunlu mavi yüzen dinazor.

 

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Nerde Civciv?

Deniz'in en sevdiği oyuncaklarından birisi de iç içe geçebilen yumurtaları.
Turuncu yumurtanın içinde, yeşil yumurta
Yeşil yumurtanın içinde, mavi yumurta
Mavi yumurtanın içinde, kırmızı yumurta
Ve kırmızı yumurtanın içinde sarı civciiiivvvv.

Sarı civciv bir süredir kayıptı.
Deniz, anne ve baba evin içinde her yerde arıyorlardı civcivi.

"Nerde civciv? Nerde civciv?
  Civciv yok! Yok civciv
  Nerde civciv? Nerde civciv?
  Civciv yok! Yok civciv"

Bugün sarı civciv bulundu. Sarı civciv salonun en köşesine, vitrinin yanına saklanmışmıııııış.

Teşekkürler Sevda Teyze :)
 

Imaginarium'dan Deniz'e

Deniz "Club Imaginarium" üyesi. Sevdiğimiz oyuncak mağazalarından birisi Imaginarium. Anne ile baba, annenin hamilelik döneminde, Anne-Bebek-Çocuk fuarında tanışmışlardı Imaginarium mağazaları ile.

16.ay için Deniz'e su ile oynayabileceği eğlenceli oyuncak önerilerinde bulunan bir mail göndermiş bugün Club Imaginarium.

Ve demiş ki: "Deniz banyoda sudaki balık gibi hissediyor"...

Balık olsun evet, o da denizi bilen bir balık olsun diye düşündü anne, bu maili gördüğünde.

Salzburg



Münih'ten 1,5/2 saatlik bir tren yolculuğu ile ulaştığımız Salzburg, daha tren istasyonundan şehir merkezine yürürken kendini sevdiren, yemyeşil dağların eteklerine kurulmuş bir şehir.

Salzburg'da görülecek yerler deyince ilk akla gelen yerler Mozart'ın doğduğu ev (Mozart's Birthplace) ve yaşadığı ev((Mozart's Residence).

Mozart'ın doğduğu ev eski şehir'de her türlü mağazanın da bulunduğu Getreidegasse üzerinde sarı bir bina. Dolayısıyla Mozart'ın doğduğu evi görmek için o bölgeye gidince hemen çevresini de gezmiş oluyorsunuz.

Yaşadığı ev ise, şehri ikiye bölen, Salzach nehrinin, eski şehir tarafında değil, diğer tarafında. Yaşadığı evin hemen altında Mozart ile ilgili hediyelik eşyaların da bulunduğu müzenin mağazası da bulunuyor.

Salzburg'dan alınabilecek eşyalar ise tabii ki Mozart'sız olmuyor.
Biz Deniz'e Mozart kuklası almayı tercih ettik, onun için eğlenceli bir hatırası olsun istedik. Ama Mozart Çikolataları her hediyelik eşya mağazasında ve her pastanede bulunabiliyor. Mozart çikolatalarının orjinali, her hediyelik eşya dükkanında bulunan sarı yaldızlılar dışında, Salzburg'da klasikleşmiş pastanelerde bulunabilen beyaz yaldızlı olanları. Beyaz yaldızlı Mozart çikolataları el yapımı imiş. Daha önceki Avusturya seyahatimiz sırasında sarı yaldızlı, fabrikasyon mozart çikolatalarını tatmıştık. Çok özellikli bir çikolata gibi değildi doğrusunu söylemek gerekirse. Ancak beyaz yaldızlı el yapımı Mozart çikolataları gerçekten lezzetli...





13 Mayıs 2014 Salı

İlk Salıncak Keyfi

Deniz bugün anne ile birlikte çocuk parkına gitti ve ilk kez salıncakta sallandı. Ancak salıncakta sallanma kısmı çok uzun sürmedi. Esas ilgisini çeken çocuk parkının zeminin 1 basamak yüksekte olmasıydı. Ona adeta merdiven basamağı gibi geldi o 1 basamak. İndi, çıktı, indi, çıktı... Çok keyifli bir oyundu onun için. Salzburg'dan sonra merdiven inip çıkmayı özlemiş Deniz...

 

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Fil Sustuuuu

Deniz'e Sidre teyzesinin doğum günü hediyesi olarak aldığı, Deniz kırmızı düğmesine bastığında, hortumundan renkli topları müzikle birlikte fışkırtan mavi fil bugünlerde sustuuuu... Kocaman pillerler ile besleniyor Deniz'in fili, pilleri bitti.

Deniz bugün anne ile birlikte marketten fili için en kocamanından dört tane pil aldı.

"Fil sustuuuu
 Fil'in müziği yine çalsın
 Fil'in müziği yine çalsın"

11 Mayıs 2014 Pazar

İlk Kitap Setim

Deniz bugünlerde ilk kitap setini elinden düşürmüyor.
Tek tek minik kitaplarını, minicik elleri ile kavrayıp, salondaki kanepenin kenarına geliyor.
Adeta "Beni yukarı çıkartıp oturtun" dercesine anneye ya da babaya sesleniyor.
Yukarı çıkartılıp oturtulduğunda, elindeki minik kitabını dikkatle inceliyor, sayafalarını açıp parmağı ile işaret ettiği şeyi anneye ya da babaya açıklatıyor.
Sonra koltuktan aşağıya inip, bu kez bir diğer minik kitabını alıp kanepenin kenarına geliyor.
.....

Renkler: Siyah Tavşan, Beyaz Süt
Dünya: Ağaç, Uçurtma
Sayılar: 2 Portakal, 10 T-Shirt
Şekiller: Yuvarlak Paralar, Yuvarlak Tabaklar
               Kare Küp

.....

Suyumuz Bitti

Deniz ile annenin evdeki içme suyu bittiği zaman, büfeden su isteme şarkısı:

"Bakkal amcA, bakkal amCAAA
  Suyumuz bitTİİİİ
  Bize su getir, bize su getiR
  Bize su getiiiiiiir, bize su getiR"

Mutfaktaki mavi su damacanası, Deniz'in ayakta durmaya başladığı günlerden itibaren hep en çok ilgisini çeken objelerden birisi oldu. Dolayısıyla evde su bittiği zaman, büyük bir ilgiyle takip ediyor boş su damacanasının evden gidişini ve yeni dolu mavi su damacanasının eve gelişini.

Ve tabii ki su parasını bakkal amcaya Deniz veriyoooooor.
Kocaman bir "Aferin" O'na.



 

Herşey Birgün Cıbı Cıbı Yapar Deniz

Bugüne dair annenin özlü sözü:
"Herşey birgün cıbı cıbı yapar" oldu.

Herşey birgün cıbı cıbı yapar Deniz.
Deniz de cıbı cıbı yapıyor ya, aynen öyle.
Çamaşırlar çamaşır makinasının içinde cıbı cıbı yapar.
Tabaklar, tencereler, bardaklar bulaşık makinasının içinde cıbı cıbı yapar.
Babanın dişleri cıbı cıbı yapıyor şuanda.
Deniz de büyüdü artık, doktor teyzeyi arasın sorsun anne.
Deniz'in dişleri de cıbı cıbı yapacak...


Babanın dişlerini fırçalamasını banyo kapısında merakla izleyen Deniz'e...
 

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Anne Köftesi

Deniz ile annenin "Köfte, köfte, köfte, köfte"
                             "Köfte, köfte, köfte, köfte"
                             "Köfte, köfte, köfte, köfte"
                             "Köfte, köfte, köfte, köfte"

şarkısı eşliğinde Deniz'in köftelerinin tarifi şöyle:

Deniz'in taze taze tüketebilmesi için her seferinde köftelerin büyüklük tercihine göre 4-6 adet çıkıyor bu malzemelerden.

Malzemeler
- 100-150 gr az yağlı dana kıyma (3 kere çekilmiş)
- 1 küçük boy soğan
- Bir avuç kadar ufalanmış tam buğday ekmeği
- 1 tatlı kaşığı su
- Az miktarda tuz ve karabiber
- Yarım tatlı kaşığı sızma zeytinyağı


Öncelikle soğanı rendeliyoruz, soğanın rendelenemeyen kısımlarını ise küçük küçük doğruyoruz. Kıyma'yı soğan, ufalanmış tam buğday ekmeği, 1 tatlı kaşığı su, az miktarda tuz ve karabiber ile birlikte yoğuruyoruz. En son içine sızma zeytinyağını da ekleyip bir kez daha yoğurarak harcımıza son halini veriyoruz.

Köftelerimizi sızma zeytinyağında ters düz ederek pişiriyoruz.

En başta söylediğimiz gibi 4-6 adet köfte çıkıyor bu tariften.






 

9 Mayıs 2014 Cuma

Deniz'in Zeytin Aşkı

Deniz sabah kahvaltısında en çok zeytin yemeyi seviyor.
Anne tarafından zeytinlerin çekirdekleri çıkartılıyor ve küçük küçük parçalar halinde Deniz'in tabağına konuluyor.
Deniz de afiyetle yiyor.

Deniz'in tercihi ekşili yeşil zeytinlerden yana.
Evde babaannenin ve dedenin getirdiği, yazlıktaki zeytin ağaçlarından toplanmış zeytinler de var ancak Deniz'e bu kendinden organik zeytinlerdense marketten alınmış ekşili çizik zeytinler daha cezbedici geliyor. Babaanne ve dedenin zeytinleri çok doğal olduğu için biraz acı ve tatsız geliyor anlaşılan.

Geçtiğimiz günlerde anne, Deniz'in damak tadına hitap etsin diye babaanne ve dedenin zeytinlerine de güzelce limon sıktı. Deniz'e öyle verdi.
Bir süre afiyetle yedi Deniz. Limonlu ekşi tadı hoşuna gitti.
Sonra birden yine vazgeçti, yememeye başladı.

Anne bu sabah, Deniz diğer zeytinleri yemeyince, dolaptan marketten alınmış ekşili çizik zeytinleri çıkarttı ve Deniz'e sundu.
Deniz adeta işte özlediğim tat dercesine "Hımmm, hımmm, hımmm" diye diye ekşili çizik zeytinlerini yedi.

Deniz'in zeytin aşkı yurtdışı seyahatlerimizde de devam ediyor tabii ki.
Bilbao seyahatimizde anne Deniz için zeytin de almıştı yanına. Zeytinyağı içindeki zeytinler, tüm seyahatleri süresince olmadık yerlerde anne ve babanın başına dert açmıştı.

Münih'te ise kahvaltıya indiğimizde karşısında zeytinleri gören Deniz, büyük bir keyifle zeytinlerini yerken, kahvaltı salonuna kapıdan yeni girip, kahvaltılıklardan alan herkesi eliyle işaret ediyordu.
"Hıııh. Hıııh. Hıııııııııh. Zeytinlerimi yiyorlar"
"Hıııh. Hıııh. Hıııııııııh. Zeytinlerimi yiyorlar" şeklinde.

Ve adeta gözleriyle, kahvaltı edenlerin tabaklarını kontrol ediyordu.
"Hıııh. Hıııh. Hıııııııııh. Zeytinlerimi yiyorlar" dercesine...


 

Dubrovnik - Lokanda Peskarija




Dubrovnik'te eski şehrin ortasındaki caddeyi en sonuna kadar yürüdüğünüzde liman tarafına geçen geçitler ile karşılaşırsınız. O geçitlerden geçtiğinizde, tam liman kıyısında da kafeler, restoranlar vardır. Bunların arasında en salaş görünümlü restorandır, Lokanda Peskarija. Küçük masaları ve tabureleri vardır. Akşamları tüm masaları dolar ve giriş tarafında müşteriler sıra oluştururlar. Oluşan müşteri sırası gözünüze korkutucu gelip de sakın beklemekten vazgeçmeyin. Hem lezzetli ve hem uygun fiyatlı yemek fırsatını kaçırmış olursunuz.

Sıra size geldiğinde masanıza oturun ve Lokanda Peskarija'nın sunduğu deniz kokulu, tap taze deniz ürünleri seçeneklerini tadın.

Lokanda Peskarija'da midye siparişi verirseniz, büyük bir tencerede, içinde haşlandığı sarımsaklı suyu ile birlikte gelecektir. Ve deniz kokusu ile birlikte.

Izgara Kalamar siparişi verirseniz, kalamarlar da adeta denizden bir kaç dakika önce çıkartılmış gibi bir deniz kokusu ile yine tencerenin içerisinde zeytinyağlı, sarımsaklı bir sosta pişirilmiş şekilde gelecektir.

Paela'yı da deneyebilirsiniz. Onun içindeki deniz mahsüllerinin tazeliğini de taşıdıkları deniz kokusundan fark edeceksiniz.



 

8 Mayıs 2014 Perşembe

Deniz'in İlk Dergisi

Anne bugün Deniz'e ilk dergisi olarak, "Atlas Çocuk" dergisi aldı.
Dünya haritasının üzerine yapıştırılabilecek tam 100 çıkartma üç ayda Deniz'in olacak. İlk bölümü bu ayki Atlas Çocuk dergisinde.

Evet, çıkartmalar ile dünya haritasını keşfe çıkıyor Deniz...
 

Sonu Hüzünlü Biten Masal Olmaz Ki

Deniz'in masallarından birisinde; "Demirci ile Köpek" masalında;

Bir köpekcik var. Köpekcik çok tembel olduğu için sahibi tarafından evden kovuluyor. Sonrasında köpekcik kalacak bir yer bulamıyor, tavuklarla kümeslerde kalıyor, çalışıyor yoruluyor ve sahibini çok özlüyor. Keşke tembellik yapmasaydım da sahibim beni evden kovmasaydı diye düşünürken masal bitiyor...

Anne bu masalın sonunu hiç beğenmedi ve Deniz'e anlatırken değiştirdi.

Köpekcik sahibinin yanına geri dönüyor. Sahibi de onu çok özlemiş. İkisi de çok mutlu oluyorlar. Köpekçik yine mutlu mutlu "hav hav hav hav" diyor, sevimlilikler yapıyoooorrrr, artık tembellik yapmıyoooor...Sahibi de onu her zaman çoooo..ooook seviyor.
 

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Günlük Notlar

Deniz bugün öğlen yemeğinde zeytinyağlı yeşil fasulye'yi tattı. Suyundan 5-6 kaşık yedi. Hiç sevmedi denilebilir. Zaten söz konusu 5-6 kaşığı da, annenin hemen sonrasında kuru üzüm vereceği taahhüdü ile yedi.
Bir süre sonra yeniden Deniz tarafından tadılmak üzere, şimdilik zeytinyağlı yeşil fasulye'ye "Güle Güle" diyoruz...
 

6 Mayıs 2014 Salı

Koltukların Altına Kaçan Oyuncaklarımı Artık Görebiliyorum

Deniz dededen koltukların altına kaçan oyuncaklarını nasıl görebileceğini öğrendi.

Bugüne kadar ön tarafa doğru eğilip, koltuğun altına öyle bakmaya çalışıyordu. Bu şekilde çoğu zaman görüş açısının dışında olan alanlara bakamıyordu.
Bugün dededen, eğilip, başını halının üstüne yan şekilde koyup, koltuğun altına bu şekilde bakmayı öğrendi.

Bu şekilde, Deniz ve dede koltuğun altına birsürü oyuncağın kaçmış olduğunu keşfettiler.
Bir sopa ile koltuğun altına kaçmış tüüüüüm oyuncakları tek tek dışarı çıkardılar...


 

5 Mayıs 2014 Pazartesi

Sebze Çorbası

Deniz'e sebze yedirmenin tek yolu. Bu çorbayı bile bir yaşından sonra içmeye başladı. Yapacak birşey yok...
Bebeklerin bazı tatlara, özellikle sebze yemeklerine alışması biraz zaman alıyor annenin tecrübe ettiği kadarıyla.

Malzemeler

- 1-2 parça dana kemik
- 1 çay bardağı kırmızı mercimek
- 1 orta boy soğan
- 1 büyük boy patates
- 1 havuç
- Küçük bir demet karnıbahar
- 5-6 adet yeşil fasulye
- Tuz ve karabiber
- Kuru nane


Tüm malzemeleri soyup, büyük parçalar halinde düdüklü tencereye koyuyoruz. Az miktarda tuz ve karabiber de ekliyoruz.
Düdüklü tencerede çorbamızı pişirdikten sonra biraz ılınmasını bekliyoruz. İçinden dana kemikleri alıyoruz. Kemiklerin ilikleri varsa, içinde küçük kemik parçası kalmış olmamasına dikkat ederek kemik iliklerini çorbanın içine yeniden ekliyoruz.
Son olarak çorbamızı el blendırından geçiriyoruz.

Önemli Not: Özellikle karnıbaharın kokusunun baskın olmaması için az miktarda kuru nane serpiyoruz.
Ayrıca çorbaya mercimek, soğan, patates ve havucu sabit tutarak farklı sebzeler de ekleyebiliriz.
 

Deniz Balık Tutuyor



- 1 Denizatı
- 1 Fok Balığı
- 1 Balina
- 1 Yunus Balığı
- 1 Yengeç
- 1 Ahtapot
- 1 Mavi Balık
- 1 Sarı Balık

Bugün Deniz'in oltasına takıldılar. Deniz oltası ile heeeeepsini tek tek yakaladı... Yakaladı ve anneye verdi.



4 Mayıs 2014 Pazar

Günlük Notlar

Deniz Münih'te BMW Müzesinde ve Olimpiyat Parkında...

Olimpiyat Parkında gezerken kocamaaaan bir zeplin takıldı gözüne. Anne ve baba açıkladı uçak ile zeplin arasındaki farkı...Deniz bir yandan gözü ile gökyüzünde dolanan zeplini takip ederken, dikkatle dinledi onları. Ancak Deniz'in gözünde aynıydı uçak ile zeplin. İkisi de uçmuyorlar mıydı...


 

2 Mayıs 2014 Cuma

Salzburg - "Nordsee"

Salzburg'da Mozart'ın doğduğu evin hemen yakınında "Nordsee"nin bir şubesi var.
Deniz arabada oturmaktan sıkılınca, biraz yağmur da çiselemeye başlayınca hem kendimizin hem de Deniz'in yemek yiyebileceği bir yer ararken gözümüze takıldı hemen vitrininden görünen farklı deniz mahsüllü sandviçler.

Deniz aynı zamanda acıkmıştı da, anne sütü sonrasında ek yiyecek olarak yoğurt teklifimizi pek beğenmemişti.

Burada biz kendimiz için balıklı sandviçler seçerken, Deniz için temizlenerek çöp şişe geçirilmiş ızgara istakozlar olabilir diye düşündük. Doğru tercih yapmışız. Deniz'in çok hoşuna gitti. Annenin eliyle küçük küçük koparttığı ızgara istakozları afiyetle yedi Deniz.

Ve burada merdivenlere çıkıp merdivenlerden inmeyi öğrendi. Bir aşağı, bir yukarı... Bir aşağı, bir yukarı... Bir aşağı, bir yukarıııııı...

Nordsee'nin Türkiye'deki şubelerinde bu çeşitlikte ürün bulunmuyor ancak gördüğümüz kadarıyla yurtdışındaki özellikle Almanya'daki şubelerinde deniz mahsülü çeşitliliği oldukça fazla. Burası da böylece belleğimizde iz bırakan bir yer oldu bizim için...

Deniz Salzburg'da

Deniz Salzburg'da Mozart'ın doğduğu evin önünde.

1 Mayıs 2014 Perşembe

Deniz Münih'te

Deniz Münih'i keşfediyor.
Marienplatz'daki 1 Mayıs etkinliklerinden kaptığı mavi balonu ile; Viktualienmarkt'ı, Hofbrauhous'u, Royal Garden'ı, English Garden'ı gezdi. Bir kısmında uyanık, bir kısmında arabasının içinde mışıl mışıl uyuyarak.
Günün sonunda yağmura yakalanmadan önce English Garden'ın içinde yer alan büyük bira bahçesinde tavuk çevirme'yi ve Almanya'da ekmek yerine yenilen susamsız simit'i tadıyordu.

Sonrasında anne ve baba, yağmurda otele dönme mücadelesini başarıyla atlatmaya çalışırken ve kaldıkları otelin asansörsüz binasında 3.kattaki odalarına tüm eşyaları ve arabasında mışıl mışıl uyuyan Deniz'i taşımaya çalışırken hiiiiiç uyanmadı.

"Kaptan Pilot Geldim Ben"

Saat 04.00.
Deniz Münih uçuşu için Atatürk Havalimanı'nda. Karakas uçuşundan sonra ikinci kez yine Luftansa Havayolları'nın kontuarında.

Anne:
"Uçağımız gelmiş Deniiiiz, kaptan pilot da içinde. Bizi bekliyor. Bizi alıp huuuuuu havalanacak" diyor Deniz'e.

Deniz anneyi dinliyor ve adeta "Kaptan pilot geldim ben. Uyuya kalmadım. Bizi almadan sakın gitme" dercesine gülümsüyor.





 

Gezmeye Gidiyoruz

Münih için uçağımız sabah erkenden. Saat 6.20'de. Havalimanında olmak için evden 4.00 civarında çıkacağız.

Deniz sabah erkenden uyandırılacağını adeta anlamışcasına akşam erkenden 8.00 civarında uyudu.
Anne ve baba, Deniz uyurken hazırlıklarını yaptı.
Muhtemelen saat 3.50 civarında evden çıkmaya hazırlayabilmek için Deniz'i uykudan uyandırmak zorunda kalacaklar :(

Ama o saatte bile,
Anne, baba ve Deniz; evden dışarı çıkmaya hazırlanırken her zaman mutlaka söyledikleri şarkıyı söylemeyi unutmayacaklar.

"Gezmeye gidiyoruz.
  Gezmeye gidiyoruz.
  Anne, baba ve bebek!
  Gezmeye gidiyoruz.

 Gezmeye gidiyoruz.
 Gezmeye gidiyoruz.
 Anne, baba ve bebek!
 Gezmeye gidiyoruz."