30 Nisan 2014 Çarşamba

Günlük Notlar

Deniz'le Münih-Salzburg seyahati öncesinde anne Deniz için seyahatte yanına alacağı yiyecekleri hazırlıyor.

- Kıymalı Poğaça yaptı.
- Yoğurt mayaladı.
- Sabah havalimanına gitmek üzere evden çıkarken Deniz'in haşlanmış yumurtasını kahvaltısı için yanına alacak
- Tam buğday ekmeği
- Biraz kaşar peynir (her zaman Deniz'in kahvaltıda yiyeceği tatta peyniri bulmak mümkün olamayabiliyor)
- Muz ve Elma
- Kuru üzümler ve kayısılar
- Annenin Fıstıklı Kurabiyelerinden bir miktar
- Cam bir şişede kaynamış, soğutulmuş su (su için ilaveten Deniz'in sulukları ve evde su içerken kullandığı porselen kahve fincanı ;))

29 Nisan 2014 Salı

Kıymalı Poğaça

Seyahatler sırasında gerektiğinde Deniz'in yemeği hazır olsun diye... Kıymalı poğaça Annenin yanından hiç eksik olmaz.

Malzemeler

- 3 su bardağı kadar tam buğday unu
- Yarım paket kuru maya
- Yarım su bardağı sızma zeytinyağı
- Yarım su bardağı soğuk süt
- 3 veya 4 çorba kaşığı su
- Yarım çay kaşığı kadar tuz

İç malzemesi için:
- 200 gram kıyma
- Orta boy bir soğan
- Biraz tuz ve karabiber
- Biraz sızma zeytinyağı

Üzerine sürmek için:
- Bir yumurtanın sarısı

(Yumurtanın akı hamur malzemelerinin arasına dahil edilebilir. Ancak hamur malzemelerinin arasına dahil etmeyi unuttuysanız, kıymalı iç malzemenin hazırlanması sonrasında en son iç malzemeye de dahil edebilirsiniz.)

Öncelikle kuru mayayı, 2 çay kaşığı kadar ılık su ile yumuşatıyoruz.
Yumuşattığımız kuru mayayı, bir kaba boşalttığımız un ile iyice karıştırıyoruz. Karışıma biraz tuz da ekliyoruz.
Sonra içine zeytinyağı, süt ve 3-4 çorba kaşığı suyu ekliyoruz.
Elimize yapışmayan bir hamur oluncaya kadar yoğuruyoruz. Gerekli ise bu aşamada az az un eklenebilir, hamurun tam kıvamında olması için.
Her zaman söylendiği gibi kulak memesi kıvamında, ele yapışmayan bir hamur olmalı.

Sonra hamuru, ağzı kapalı şekilde oda sıcaklığında bekletiyoruz. Anne, henüz hiç ısınmamış durumdaki fırının içinde bekletiyor. Böylece biraz ılık bir ortam yaratıyor olabilir hamurun mayalanması aşamasında.

Mayalanan hamurdan isteğe bağlı büyüklükte minik parçalar kopartıyoruz.
Hamurdan koparttığımız parçalara, önce yuvarlak şekil verip, ortasına iç malzemeden koyabilmemiz için avucumuzun içinde yassı hale getiriyoruz.    
İç malzemesini ortasına koyup, bir kenarı diğer kenarın üzerine kapatıyoruz.

Tüm poğaçaları bu şekilde hazırlayıp yağlı kağıt serdiğimiz tepsimize dizdikten sonra, üzerlerine yumurta sarısını sürüyoruz.

Önemli Not: Poğaçalara yumurta sarısını sürmeden önce, bir kez daha mayalanması için tepside 15-20 dakika bekletebiliriz.

Yumurta sarısını da üzerlerine sürdükten sonra 175 derecelik fırında pişiriyoruz.







Fiyonk ile Düğüm Arasındaki Fark

Deniz artık fiyonk ile düğüm arasındaki farkı biliyor.
Fiyonk'un kenarları kelebek kanadı gibi oluyor, düğüm de kelebek kanadı yok...

28 Nisan 2014 Pazartesi

Günlük Notlar

Deniz bugün annenin pişirdiği kıymalı lahana yemeğini tattı.
Pek beğendiği söylenemez ancak annenin bir kaşık alırsa hemen üzerine ekşili yeşil zeytin verme taahhüdü karşısında 6-7 kaşık yedi.

"Şemsiyenin Altına Girdik Biz"

Bugün İstanbul yağmurluydu.
Anne, tüm gün, merakla pencereden dışarıya bakan Deniz'e yağmuru anlattı.
"Yağmur; gökyüzünden suların damla damla aşağıya akmasıydı"
Deniz "Şemsiye" kelimesinin anlamını da öğrensin diye dışarıdaki insanları gözlemledi, "Şemsiye" kullananlarını Deniz'e gösterebilmek için.

Sonra akşama doğru Deniz ve anne dışarı çıktılar.
Anneanne ve dede ile buluştular.
Eve dönerken yine yağmur yağıyordu.
Anne, Anneanne ve Deniz'in, şemsiye altında yağmurda yürürken şarkıları şöyle oldu.

"Yağmur yağıyor şıp şıp şıp
  Yağmur yağıyor şıp şıp şıp
  Şemsiyenin altına girdik biz.

  Yağmur yağıyor şıp şıp şıp
  Yağmur yağıyor şıp şıp şıp
  Şemsiyenin altına girdik biz."

Eve döndüklerinde, anne "Şemsiye" dediğinde, Deniz artık anlayıp kapının önündeki "Şemsiye"yi gösterebiliyordu...

Anne bir kez daha gördü ki; yeni bir şey öğretmenin en etkili yöntemlerinden birisi şarkılar aracılığıyla öğretmek, çünkü bu şekilde Deniz'in dikkati annenin öğretmek istediği konuya daha iyi odaklanıyor ve ard arda çok sayıda tekrar ettikleri için pekiştirme de yapmış oluyorlar.



 

Deniz'in Anne Baba Mirası Oyuncakları

Deniz'in onlarca oyuncağı arasında, bazıları anne ve baba'dan miras:

- Annenin çocukluğunda oynadığı sindy bebeğinin beyaz köpeği: Deniz için o "Beyaz Köpekcik". Deniz'in de kendi oyuncakları arasında kahverengi bir köpekcik var. "Beyaz Köpekcik" onun arkadaşı.

- Anneye geçmişte bir arkadaşı tarafından hediye edilmiş peluş "Yunus Balığı": Deniz yunus balıklarının "Huip Huip" yaparak denizin yüzeyine çıkıp, yeniden denizin içine daldıklarını bu peluş "Yunus Balığı" üzerinden öğrendi. Artık yunus balıklarını tanıyor.

- Baba için Trabzonspor-Lille Maçı hatırası UEFA Şampiyonlar Ligi resmi topunun minyatürü, "Futbol Topu" : Bu minyatür top Deniz'in ilk oynadığı futbol topu oldu. Tabi futbol oyunu şeklinde değil, halının üzerinde yuvarlama ve peşinden emekleme şeklinde bir oyun oldu. Bugünlerde eline alıp atıyor, nereye yuvarlandığını merakla izliyor ve sonra yürüyüp alıyor.

- Bartın'ın Kurucaşile ilçesinden Baba tarafından alınmış, küçük, mavi, "Ahşap Yelkenli" : Deniz'in odasında dolabın üzerinde dekoratif amaçlı duran bu tekne, Deniz'in oyunlarına katılabilmek için Deniz'in biraz daha büyümesini bekliyor...
 

27 Nisan 2014 Pazar

Günlük Notlar

Bugün baba ile de birlikte olunca, Deniz için oldukça eğlenceli bir gün oldu.

İlk olarak baba kitap okurken, babanın elindeki kitap ayracı Deniz'in çoooo..ook ilgisini çekti.
Baba, Deniz için de bir kitap ayracı seçti ve Deniz'e verdi.
Anne, Deniz'e kitap ayracının esasında ne işe yaradığını, Deniz'in masal kitabı üzerinde anlatmaya çalışsa da... Deniz için kitap ayracı elinde evin içinde dolaşmak tabii ki daha çekici oldu.

Sonra dışarı çıktıklarında, Deniz daha önce hiç görmediği farklı çiçekler ile tanıştı.
Sitenin bahçesinde "Pembe bir Gül"ü kokladı, mis gibi kokuyordu.
Yolda yürürken "Kırmızı bir Gelincik" ile selamlaştı. Yolun kıyısında açmış, o bir tek gelinciği, ancak çevresine Deniz kadar dikkatli bakanlar görebilirlerdi.
Atrium alışveriş merkezinin önünde, "Sarı bir Karanfil" ve "Pembe bir Ortanca" ya "Merhaba" dedi.
Ve ortası sarı, yaprakları beyaz, minik çiçekleri; "Sarı Papatyalar"ı yeniden gördü. Onlarla daha önceki gezilerinde tanıştırmıştı anne onu.

Gün sonunda ise, yepyeni bir afacanlık peşindeydiler baba ile.
Artık babanın omuzlarına çıkıp oturabilecek kadar büyümüştü... Güzel fikirdi. Bazen dünyaya babanın omuzları üzerinden bakabilirdi, neden olmasın.

 

26 Nisan 2014 Cumartesi

Fındıklı Kurabiye

Deniz'in çok sevdiği, yemek istediği zaman gidip fırının kapağından işaret ettiği, annenin fındıklı kurabiyesi:

Malzemeler

- Oda sıcaklığında 125 gr tereyağ
- Oda sıcaklığında 1 yumurta
- 1 çay bardağı sızma zeytinyağı
- 2 çay bardağı toz şeker
- 1 çay bardağı kıyılmış fındık
- 1 paket vanilya
- 1 paket hamur kabartma tozu
- 3 su bardağı kadar tam buğday unu

Kurabiyelerin üstüne serpmek için
- 3 çay kaşığı toz şeker
- 1 tatlı kaşığı tarçın

Öncelikle tereyağ, zeytiyağı, yumurta ve toz şekeri iyice çırpıyoruz.
İçine kıyılmış fındığı ekleyip, iyice çırpmaya devam ediyoruz.
Vanilya'yı ve en son hamur kabartma tozunu ekleyip tüm malzemelerin iyice karışmasını sağladıklatan sonra içine unu ekleyip hamuru yoğurmaya başlıyoruz.
Kurabiye hamuru yumuşak, ama parçalanmaya yatkın bir hamur oluyor.
Küçücük yuvarlak kurabiyeler şeklinde şekil verip, yağlı kağıt serdiğimiz tepsimize diziyoruz.
Yaklaşık 50 civarında minik kurabiye çıkıyor bu hamurdan.
125 derecede, üstü biraz pembeleşinceye kadar pişiriyoruz.

Önemli Not: Piştikten sonra kurumamaları için fırında fazla bekletmemek gerekiyor. Maximum 5 dakika kadar bekletip, fırından çıkartmalıyız. Çıkarttıktan sonra da tepsiden alıp içinde saklayacağımız farklı bir tabağa koymalıyız tüm kurabiyeleri, aksi halde tepsinin sıcaklığında kurabiyelerin alt tarafları fazla kızaracaktır.

Kurabiyelerimizi tepsiden alıp, saklayacağımız tabağa dizdikten sonra üzerine birbirine karıştırdığımız, pudra şekerli, tarçınlı toz karışımdan serpebiliriz.

Bu kurabiyeler Deniz'i tek kelime ile kurabiye canavarı haline getirdi...
İşaret ediyor, tabağının içine koyduruyor, kurabiyesini yemek için annenin onu mama sandalyesine oturtmasına hiç itiraz etmiyor ve kurabiyesini keyifle yiyor...






25 Nisan 2014 Cuma

Deniz ve Annenin Orkide Çiçeği

Deniz bugün, öğle uykusu öncesinde anneyi biraz kızdırdı.
Yemek masasının üzerinde, yemek yerken hemen yanı başında duran, annenin orkide çiçeğinin bir yaprağını minik elleriyle merakla çekince... diğer yapraklardan birisinin zeytinyağı tabağına batmasına neden oldu.
Anne çiçeğin saksısı ile birlikte devrilmesine ve bir de zeytinyağlı yaprak nedeniyle etrafın da kirlenmesine engel olmaya çalışırken, bu kez bir yaprağı kenarından, diğer yaprağı kökünden kopardı minicik ama tuttuğu şeyi güçlü bir şekilde kavrayan elleriyle.

Anne çiçeği temizlemeye çalışırken ise;
Bu kez önünde duran yaprak parçasını parçalara ayırıp ağzına atıyordu.

Deniz artık yeşil yapraklı sebzeleri tatmaya mı hevesleniyordu aceba?????

Öğle uykusu sonrası anne açıkladı. "Çiçeğin canı yandı Deniz, sen onun yaprağını kopartınca" dedi.
"Küstü sanırım sana" dedi.

Ve Denizce bir barışma gerçekleşti.
Deniz çiçeğe, annenin Deniz için aldığı turuncu, minik, çiçek sulama kabı ile su verdi.
"Bir daha dalını koparmayacağım, özür dilerim diyor Deniz" dedi anne çiçeğe.
Barıştılar...


 

Deniz'in Sosyal Çevresi

Her gün anne ile dışarı çıkan ve kediciklerin, köpekciklerin, kuşların izinde olan Deniz'in artık bir sosyal çevresi var.

Çevrede kimleri tanıyoruz ve sık sık karşılaşıyoruz.

- Köpekcik Badem
- Köpekcik Paspas
- Köpekcik Papi
(Papi'nin çok havalı bir kuyruğu var)
- Köpekcik Koda
- Köpekcik Zeyna
(Hepsine köpekcik diyor olmamız yanıltıcı olmasın. Badem, Zeyna, Koda bayağı bayağı büyük köpekcikler...)
- Atrium Alışveriş Merkezinin önündeki kedicikler
- Yine Atrium Alışveriş Merkezinin duvarına sıra sıra veya çevredeki ağaçlara konan kargalar, güvercinler, serçeler...
- Tabii Deniz'in artık aynı yaşta arkadaşları da var, anne ile dışarı çıktığında sıklıkla karşılaştığı. Ruby, Çınar ve bugün tanıştığı, dedesi ile birlikte gezen Ömer.
 

Karadeniz'e Başka bir Kıyıdan Bakmak - Odessa

Deniz'in artık hayatımıza katılmasına çok az zaman kaldığı, Aralık 2012 tarihinde gerçekleştirdiğimiz iki günlük Odessa Seyahatimizden belleğimizde iz bırakanlar:

  • Potemkin Zırhlısı filminde merdiven sahnelerinin çekildiği "Odessa Merdivenleri" ve bu merdivenlerden karadenize bambaşka bir kıyıdan bakmak
  • Şehrin en hareketli caddesi Deribasovskaya Street
  • Bankta oturur şekilde yapılmış L. Utesov heykelinin yanına oturup fotoğraf çektirmek
  • Yerel yemekler için yine Deribasovskaya Street üzerindeki "Khutorok"

      
  • Gün boyu keyifle vakit geçirebileceğiz, güzel bir consepte sahip "Cafe Kompot"

 

24 Nisan 2014 Perşembe

"Kaşığımı Artık Kendim Tutabilirim"


Bugün anne Deniz'e çorbasını içirirken, farketti ki Deniz bir kaç defa kaşığı eline almaya teşebbüs etti.

"Deniz kirli canım o, çorbalı, onunla oynamayalım" dedi Anne.
Deniz yine almaya çalıştı.

Yine açıkladı anne, "Deniz lütfen onunla oynayamayız" dedi.
Deniz yine almaya çalıştı.

Belki Deniz kendisi yemek istiyor diye aklına geldi annenin birden...

"Peki, deneyelim, hadi sen tut kaşığını" dedi anne ve Deniz'e kaşığını tutturdu. Elinden aynı zamanda anne de tuttu, üstten, destek olmak için.

Ve annenin o zar zor, dikkatini bir oraya bir buraya yönlendirerek, arada başka sevdiği yiyeceklerden verip, arada çorba kaşığını uzatarak içirebildiği sebze çorbasını...

Deniz bu şekilde şapur, şupur, afiyetle içti.

Çok hoşuna gitti kaşığı kendisinin ağzına götürebiliyor olması.

Anneden Deniz'e kocaman, kalpten, sıcacık bir "Aferin!!"

Gösterişe Düşkün Kadın - Viyana

Viyana seyahatimizi de Deniz henüz aramıza katılmadan önce Prag'dan karayolu ile ulaşarak gerçekleştirmiştik.

Belki tam yeni yıl öncesi, tüm caddelerin ışıklı süslü olduğundan bize öyle gelmiş olabilir ama Viyana'nın bizde bıraktığı tad gösterişe düşkün, aşırı süslü bir kadın şeklindeydi.

Viyana'nın şehir planında caddelerin numaraları, şehrin en merkezinden çeperlerine doğru artmakta, dolayısıyla şehrin en merkezi yeri (kalbi) 1 numaralı Karntner Strasse caddesi oluyor. Hediyelik eşya, çikolata vb. birçok aradığınız şeyi bu caddede bulabilirsiniz.

Bu cadde aynı zamanda Viyana seyahatlerinin olmazsa olmazsa olmazı "Sacher Torte" ve "Schnitzel" içinde doğru bir tercih olacaktır.

Viyana Schnitzel'i için belleğimize iz bırakan yer "Figlmueller".
Caddede St.Stephan Domkirche'ye doğru ilerlenildiğinde, birisi "Backerstrasse,6" da diğeri "Wollzeile,5" de olmak üzere iki şubesi olan bir restoran. Viyana'da Schnitzel deyince ilk akla gelen mekanlardan bildiğimiz kadarıyla.
Viyana Schnitzel'inin orjinali aslında domuz etinden yapılmakla birlikte, mekanda dana etinden ve tavuk etinden schnitzel tercihi yapmak da mümkün.

Figlmueller'de "Schnitzel"i, "Kartofel Salad"ı ve yanında Avusturya'ya özgü beyaz Riesling şarabını kesinlikle tavsiye ediyoruz.



Sacher Torte için de yine Karntner Strasse'nin bu kez baş taraflarında "Philharmonikerstrasse, 4"de Cafe Sacher'i tavsiye ediyoruz. Tatlının yanında da sütlü kahve yani Avusturyalıların kulladığı şekliyle "Melanj"...





 

23 Nisan 2014 Çarşamba

Günlük Notlar

Deniz hayatındaki 2. çocuk bayramını Kadıköy, Moda gezisi yaparak kutladı...
Elinde mavi "Mango" balonu ile tüm gün afacanca dolaştı.

Moda'da anne ve anneanne Deniz'e bayram hediyesi olarak rengarenk kartal desenli bir uçurtma aldılar. Anne uçurtmanın üzerindeki deseni seçerken dikkat etti. Balık desenli olan modelini özellikle almadı.
"Deniz'in kafası karışır, havada uçan bir balık görürse" diye düşündü.

Çiya Sofrası'nda "Etli Yaprak Sarma", "Halep İşi Lahmacun" ve "Halep İşi Kebap" tattı.
Ancak anne, Deniz'in turuncu yemek setinin içindeki küçük kaplarından birinin kapağını masada unutmuş, hiç farketmemiş, taaaa eve dönünce fark etti. Ümid ediyor ki bulunmuştur, atılmamıştır, yarın arayp soracak...

Ve bugün anne gözlemledi ki; Deniz, çevresinde ilgisini çeken birçok konu olduğunda ve karnı tok ise uzun süre anne sütü almadan keyifle zaman geçirebiliyor.
Yani, işte ne kadar güzel birşey ki; büyüyor...

22 Nisan 2014 Salı

Günlük Notlar

Bugün Deniz için tadım festivali vardı.

İlk olarak buharda pişmiş enginar tadımı gerçekleştirdik. Enginar içi, ekşili yeşil zeytin ile birlikte Deniz'in ağzına hooop diye giriyorsa Deniz tarafından çok beğenildi.

İkinci olarak ise, tavuk eti tadımı gerçekleştirildi Deniz tarafından. Anne Deniz'e güzelce açıkladı.
"Tavukların da eti yeniyor Deniz, aynı balıklar gibi. Nasıl pembe balığı yiyoruz. Onun gibi"
"Bu da beyaz bembeyaz et"
Deniz böylece bugün ilk defa "Tavuk Eti" ile tanışmış oldu.

21 Nisan 2014 Pazartesi

Şirin Masallar

Anne bugün Deniz'e Çiçek Yayınevi'nin "Şirin Masallar" kitabını aldı.
İçinde 30 küsür masal olan, istisnasız kitabın her sayfasında masallar ile ilgili özenle çizilmiş rengarenk resimler olan kalın yeşil bir kitap.
İlk masal okundu bile.
"Güvercin ile Karınca"
Güvercin; bembeyaz, tompik bir güvercin.
Karınca; topuklu yeşil ayakkabılar giyinmiş... ;)

"Street Gastro"

Deniz ile birlikte gerçekleştirdiğimiz Helsinki seyahatimizden belleğimizde iz bırakan bir yer "Street Gastro".

Eski şehirde, hemen Open Market'a çıkan sokaklardan birisinde, önünden geçerken ilk bakışta her hangi bir sokak büfesi gibi görünen, ancak sandwichlerinin tadına baktığınızda müdavimi olacağınız bir yer.

Oldukça doyurucu ve oldukça lezzetli sandwichler yapıyorlar. Bizce kesinlikle "En Leziz Sokak Yemekleri" listesine dahil olabilirler. Helsinki'de kaldığımız üç gün süresince, her öğlen ziyaret etmekten kendimizi alıkoyamamıştık. "Steak Sandwich"di favorimiz.
Bizim bulunduğumuz dönemde 9€ idi sandwichlerinin fiyatı. Helsinki gibi Türkiye'den seyahat edildiğinde görece fiyatları pahalı gelen bir ülkede, 9€'ya bir lezzet şöleni yaşatmıştı bize "Street Gastro".



 

20 Nisan 2014 Pazar

"Kullandığınız her kelimenin bende bir anlamı var"

Bir insanın büyümesine tanık olmak, her dakika yeni bir şaşkınlık yaşamaya hazır olmayı gerektiriyor.

Bugün Deniz anne ve babayı bir kaç kere çoooo..oook şaşırttı. Günlük hayatın içinde büyüklerin kullandığı bir çok kelime, herşeyi yeni öğrenen ve anlamlarını büyük bir merakla çözmeye çalışan minikler için bazen hiç beklenmedik anlam karmaşaları yaratabiliyormuş anne ve baba bunu öğrendi.

Birincisinde, anne Deniz'e sesleniyordu, içinden geldiği gibi, bir çok sevimli kelime ile.
"Fıstıko", "Fıstıko" dedi ve arkasını döndüğünde Deniz'i mutfak kapısının yanına gelmiş, kendisine büyük bir şaşkınlıkla bakıyor şekilde gördü. Anlayamadı ilk önce neden Deniz'in bu kadar şaşırdığını. Sonra Deniz birden bir süredir kapının yanında duran ve arasıra oynadığı, içi fıstık dolu torbayı aldı eline!
Evet, Deniz'in berrak zihninde, annenin seslenişi bir karışıklık yaratmıştı...

İkinci şaşırtıcı durum ise akşam yemeği sırasında yaşandı.
Deniz, kırmızı et ve balık'a alışkın, hem biliyor anlamlarını hem de keyifle yiyor.
Bu kez menüde tavuk vardı ki Deniz'in alışkın olmadığı bir yiyecek şimdilik.
Anne, "şimdi Deniz tavuk yiyeyeceğiz" dediğinde...
Deniz, masanın hemen yanındaki dolabı eliyle işaret etmeye başladı.
Anlamadı ilk önce anne ve baba. Sonra baba çözdü Deniz'in neyi anlatmak istediğini. Dolabın içinde, Deniz'in arada anneden veya babadan isteyip, incelediği bir biblo vardı. Deniz'den önce mutfak camının önünde duran, kırılmaması için Deniz'in küçüklüğü süresince dolapta durmasının güvenli olacağı anne ve baba tarafından düşünülmüş bir biblo.Yanyana bir horoz, bir de tavuk biblosu!!
Dolapların içini merak eden Deniz'in meraklı bakışlarının bibloyu bulduğu her seferinde anne de, baba da, anlatıyorlardı Deniz'e "Bu horoz, bu tavuk. Horozun sarı tüylü bir şapkası var, tavuğun mavi puantiyeli bir elbisesi var. Horozun kırmızı, tavuğun mavi ayakkabıları var. Bunların evi bu dolap. Bu dolabın içinde yaşıyorlar. Bunlar karı koca Deniz...."
...

 

19 Nisan 2014 Cumartesi

Günlük Notlar

Deniz bugün ilk kez Sakıp Sabancı Müzesi'ni gezdi.
Burada gezdiği ilk sergi ise Türkiye-Polonya ilişkilerinin 600.yılı kapsamında hazırlanmış "Uzak Komşu, Yakın Anılar" sergisi oldu.

Sonrasında da "Tahin" restoranda Lübnan Mutfağı ile tanıştı. Kafta dürüm'ü oldukça beğendi ;)

Sergiden:


  • Krakow




  • Bursa


18 Nisan 2014 Cuma

Günlük Notlar

Deniz artık kendi kendine oyun kurabiliyor.

Bugün bir ara, babanın şortunu ipinden tutarak evin içinde araba gibi sürüklerken annenin fotoğraf karelerine yakalandı.

Bir de, birbirine geçirerek farklı şekiller yapmasına imkan veren Star Links adlı oyuncağının parçalarını, parke zemin üzerinde fırıldak gibi döndürebileceğini keşfetti.


17 Nisan 2014 Perşembe

Belleğimizde İz Bırakanlar - Elbe'nin Floransa'sı Dresden

Almanya'da Saksonya Eyaletinin başkenti Dresden'e Prag'dan karayolu ile günübirlik bir seyahat gerçekleştirmiştik.

Dresden, II.Dünya Savaşının sonunda bombalanmış ve eski şehri harabeye dönmüş bir şehir aslında.

Ancak bugün eski şehri gezerken, bombalanarak çok ağır hasar görmüş söz konusu yapıların, aslına uygun bir şekilde yeniden yapılmış olduğunu bilmek insanı etkiliyor.

Eski şehrin en önemli yapılarından:

Önünde Martin Luther King heykeli ile Fraunkirche


Catholic Court Church





Dresden seyahatimiz noel pazarların açık olduğu bir tarihe denk gelmişti. Dresden'in de samimi bir noel pazarı vardı. O zaman bilemezdik tabii ki, babanın içtiği sıcak şarabın evimize hatıra olarak gelen kupası, bir kaç yıl sonra Deniz için su içmeyi en çok sevdiği kupalardan birisi olacaktı. Bir o kupadan, bir bu kupadan; bir de küçük fincandan şeklinde devam eden su içme oyunlarında, Deniz "Ve ve ve ve ve" diyerek babanın lacivert Dresden hatırası kupasını işaret ettiğinde, vazgeçirmenin imkanı olmayacaktı...



 

15 Nisan 2014 Salı

Günlük Notlar

Deniz bugün, minik bir afacan olarak artık herşeyi gayet güzel anladığını gösterdiği kişiler listesine yeni bir isim daha ekledi.

"Sütçü Amca"...

Anne sabahleyin sütçü amcadan süt alırken:

Deniz öncelikle yoğurt kabını aldı ve aynen annenin dediği gibi götürdü "Sütçü Amca"ya verdi.
Sütün tencereye dolduruluşunu büyük bir merakla izledi.
Sonrasında da annenin elinden parayı aldı ve "Sütçü Amca"ya teslim etti.

Kocamaaaaaan bir "Aferin" aldı "Sütçü Amca"dan ....

14 Nisan 2014 Pazartesi

Belleğimizde İz Bırakanlar-Kavarna Slavia

Deniz henüz hayatımıza katılmadan önce gerçekleştirdiğimiz Prag seyahatimizden belleklerimizde iz bırakan bir kafe "Kavarna Slavia".

Oldukça klasik, yerel nüfusun tercih ettiği bir mekan. Akşamları canlı müzik eşliğinde yemek de yenilebiliyor, kafe menüsünden de seçim yapılabiliyor.

Biz orman meyveleri eşliğinde servis yapılan bir et yemeğini tercih etmiştik. Gayet güzeldi.

Kafenin duvarında yer alan tablo ilgi çekici, dikkate değer.

Ressam burada "Absinthe" adlı çok yüksek alkol oranına sahip içkinin etkisi ile karşısındaki modeli yeşil renkte resmediyor. "Absinthe"in kendisi de yem yeşil bir içki. Ressamı yüksek derecede etkilediğini anlıyoruz tabloya bakarken.


 

Günlük Notlar

Deniz bugün, yolun büyük bir kısmını yürüyerek anne ile market alışverişine çıktı ;)

Bir de kelebeklerin peşine düştü.
Anne'nin kelebekli tokasının kırılmış olması nedeniyle Anne'ye yeni bir kelebekli toka seçti.
Annenin saçına taktığı tokalardan tanıyor Deniz kelebekleri.
Kocaman bir siyah kelebek ve küçücük bir mavi kelebek...


 

11 Nisan 2014 Cuma

Deniz'in Yeni Türkü ile Tanışması

Deniz bugün anneanne ve dede ile zaman geçirirken Yeni Türkü ile tanıştı.

Taa Anne ve babanın çocukluklarında çok sevdikleri "Süper Baba" dizisinin film müziği idi Yeni Türkü'nün "Bana Bir Masal Anlat Baba" şarkısı.

Anne ve baba bugün hâla bu şarkıyı, bu şarkı ile birlikte "Süper Baba" dizisini gülümseyerek hatırlarlar. Deniz'in de bu şarkı ile tanışmış olması bu sebeple onları çok mutlu etti.

Teşekkürler anneanne ve dede.


Bana bir masal anlat baba
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun şekerle bal
 
Baba bir masal anlat bana
İçinde denizle balıklar
Yağmurla kar olsun günesle ay
 
Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beni 
 
Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile 
Bırakıp gitme sakın beni
 
Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm sevdiklerim
İçinde Istanbul olsun
 

8 Nisan 2014 Salı

Deniz'in Orhan Veli ile Tanışması

Küçücüktüm küçücüktüm
Oltayı attım denize
Bir üşüşüverdi balıklar
Denizi gördüm...

Orhan Veli




7 Nisan 2014 Pazartesi

"Annem Babam Ne Yaparsa Aynısını Yapmaya Çalışırım"

Deniz bugün mutfaktaki dolaplardan içinde çöp kutusunun bulunduğu dolaba odaklanmış şekilde geçirdi gününü...

Gün boyunca, gidip dolap kapağını açıyordu.
Akşam uyku saati yaklaşırken, anne ve baba baktılar ki, Deniz oynadığı reklamlı magnetlerden birisini katlamış, çöp kutusuna atmak istiyor.
Olur mu Deniz, atarsan geri alamazsın diyerek engel oldu anne ve baba Deniz'e.
Deniz kendisine engel olunmasına çooo...ooook sinirlendi ve tabii ki ortalık karıştı.
Ağladı, ağlarken uykusunun geldiğini hatırladı, veee sütünü emdi, uyudu...

Anne, Deniz uyurken fark etti ki:
Deniz aslında anne ve babası ne yapıyorsa onu yapmak istiyordu!
Gün boyunca onları ara sıra oraya birşey atarlarken izliyordu.
Çeşitli şeyleri katlayıp oraya atıyordu anne ve baba.
O da magnetlerinden birisini katlayıp çöp kutusuna atmaya karar verdi.
Aynı anne ve babanın yaptığı gibi...
Ve kendisine engel olununca çok sinirlendi.

Anne karar verdi.
Ertesi gün, Deniz'e kağıt vs. atabilecek bir kaç şey verip, onları çöp kutusuna atma oyunu oynayacaklaaaa..aar...

Çocukların her davranışının aslında bir açıklaması var sanki, eğer onları doğru gözlemleyip, doğru bir şekilde çözümleyebilirsek...

6 Nisan 2014 Pazar

5 Nisan 2014 Cumartesi

Anne Sütü Bağımlısı Deniz'in Yemekleri

1. Öncelikle devam sütü ile annenin evde mayaladığı yoğurt (içine katkısız ekmek içi ve sızma zeytinyağı ile)
2. Muz (1 yaşından önce anne tarafından cam rendede püre haline getiriliyordu, 1 yaşından sonra Deniz artık kendisi ısırarak yiyebiliyor)
3. Bebek tarhanası
4. Elma (Cam rendede anne tarafından püre haline getiriliyordu, dışarıda olduğumuz zamanlarda ise minicik parçalar halinde kopartıldığında da Deniz tarafından afiyetle yeniyordu.)
5. Anne köftesi (soğanlı, ekmek içli, zeytinyağlı, zaman zaman maydanozlu, sarımsaklı, irmikli)
6. Yumurta (Zaman zaman kayısı, zaman zaman sulu)
7. Deniz'in anne ne yerse onu tatmak istediğini annenin keşfetmesi üzerine çeşitli sebzeleri kullanarak annenin hazırladığı 1 yufkadan zeytinyağlı tava böreği.
8. Somon Balığı
9. Mercimekli, kemikli, sebze çorbası (Deniz bu çorbaya 13.aydan sonra alıştı)
10. Ve anne bugün mercimek köfte ikram edecek Deniz'e ;)

3 Nisan 2014 Perşembe

Günlük Notlar

Roterdam-Amsterdam seyahatimiz sonrasında, bir de saatler yaz saati uygulaması nedeniyle bir saat ileri alınınca, Deniz'in uyku düzeni iyice şaştı.
Akşam uykumuz, 20.00'den 21.30 civarına kaydı.
Gündüz ise öğlen saatlerinde Deniz'i uyutabilene aşk olsun... Tüm gün uyanık kalıp, 15.30-16.00 civarında baygın bir şekilde gündüz uykusuna yatıyoruz.

Bugün ise öğlen anne yine duruma baktı.
13.30 civarında Deniz halen uyumamış olunca, güzel havayı kaçırmayalım düşüncesi ile Deniz'i dışarı çıkardı.
Deniz bu kez 14.00 civarında; arabasında fıldır fıldır gözlerle çevredeki kedilere, kuşlara bakarken, gözleri ağırlaşarak uykuya daldı ;)

2 Nisan 2014 Çarşamba

Günlük Notlar

Bugün annenin fark ettiği bir gelişme var:
Bir süredir süt emdikten sonra yatağına yarı uyanık yatıp, akabininde hemen yüzüstü uyuma pozisyonunu alarak mışıl mışıl uykuya dalan Deniz, artık anne "hadi yat, gözlerini kapat Deniz" dediğinde de aynı şekilde yüz üstü uyuma pozisyonunu alıyor.
Ama henüz bu şekilde uykuya dalamıyor ;)

1 Nisan 2014 Salı

Deniz'le Roterdam-Amsterdam

Deniz Amsterdam-Roterdam seyahatinden döndü.

Aklımızda kalanlar:
- Bridge Otel'de kanal manzaralı uyuma keyfi ve ördekleeeer.
- THY uçuşumuzda Deniz'in somon balığı keyfi
- Deniz'in Belgian soslu, fried patatos keyfi
- Rijksmuseum'dan ve Van Gogh Museum'dan anne ve babanın Deniz'e aldığı, tablo desenli küpler
- Gouda peynirini çok sevmeyen ama müzelerin giriş sıralarında haşlanmış yumurtasını afiyetle yemeyi ihmal etmeyen Deniz
- Deniz'in Endonezya mutfağından sadece kızarmış cips benzeri bir yiyeceği ve sossuz et yiyerek akşamı kapatması
- Arjantin mutfağından Deniz'in biftek tadımları
- Arjantin restoranında altımı değiştirtmem de değiştirtmem şeklinde Deniz tarafından ortalığın ayağa kaldırılması
....