31 Mayıs 2015 Pazar

Ben de Sinirlendim...

Anne ile Deniz bugün Anneanne ve Dede'nin evine gittiler.
Ama öncesinde, tam evin kapısından girmek üzereler iken, Deniz yeni ayakkabıları ile biraz daha gezmek istediğini beyan ederek, içeri girmek istemeyince, bir parti Anneanne ve Dede'nin evinin yakınındaki parkta idiler...

Parkta bir kardeş ile birlikte tahtrevalliye biniyor, ard arda kaydıraktan kayıyor, yan yana sallanıyorlardı.
Ama kardeş birazcık afacanlıklar da yapıyordu.
Arada Deniz'in bebek arabasına binmeye de teşebbüs ediyordu.
Hatta bebek arabasının altında ki annenin bez çantasının içinden, migros dergisini görüp, çekip çıkartıp, almıştı. Kıymetli bir şey değildi ama yine de hiç hoş değildi, başkasının annesinin çantasından, izin almadan bir şey almak...
Hatta kardeşin annesi yanında değildi, biraz da dikkatsizdi. Salıncaktan indiğinde, öyle dikkatsiz şekilde Deniz'in önünden geçti ki, Deniz'in salıncağı kardeşe çarptı azıcık...
Anne en sonunda, hadi sen de anneni bul, nerede senin annen, bak düşeceksin, yaralanacaksın, annenin yanına git sen de diyerek kardeşi yolladı.

Sonra Deniz ile birlikte parktan çıkıp Anneanne ve Dede'nin evine giderlerken, anne dedi...Deniz ile birlikte parkta çok eğlendik. Çok güzel oldu, iyiki buraya gelmişiz. Ama bir kardeş vardı. Ben o kardeşe birazcık sinirlendim.

Deniz...
"Ben de sinirlendim"
"Arabama binmeye çalıştı"
...

Sen de Kimsin??

Deniz: "Anne" sen kimsin?
Anne: Ben Deniz'in annesiyim. "Nilüfer"
(Bu kez Baba'ya dönerek) Deniz: Sen de kimsin?
Anne: O da Deniz'in babası. "Ahmet".
(Bu kez Anne Deniz'e dönerek) Anne: Peki sen kimsin?
Deniz: Deniz'immm

Ben Deniz'im...


28 Mayıs 2015 Perşembe

Uçtu Uçtu...Yok...

Deniz: Siyah t-shirtlü bir adam geldi. Aldı götürdü. Uçtu uçtu...Yok...

Bir eşyasının, bir oyuncağının nerede olduğu sorulduğunda Deniz'in yanıtı. Son günlerde siyah t-shirtlü adamın evdeki eşyaları, oyuncakları alıp götürmesi sıklıkla karşılaşılan bir durum...

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Deniz Biner...

Deniz: Sahibi binmezse Deniz biner...

Mutfak camından bahçedeki motorları, nereye ne zaman park ettiklerini, ne zaman gittiklerini takip eden Deniz. Son günlerde yolda park etmiş halde gördüğü her motorun üzerine bir kere oturup kalkmayı alışkanlık haline getireliden beri, Anne Deniz'in yine oturup kalkmak istediği bazı motorlar için, "şimdi sahibi gelecek hemen götürecek o motoru, motor hemen hareket edecek, çok kısa bir süre için durmuş, arkasında yiyecek taşımak için kutusu var bak, yemek siparişi getirmiş, bırakıp dönmek üzeredir sahibi, binmeyelim bu motora, hemen birazdan hareket etmek üzere..." dediği için olsa gerek...

Sahibi binmezse Deniz biner...


24 Mayıs 2015 Pazar

Deniz "Grayson Perry - Küçük Farklılıklar" Sergisinde...

Deniz bugün Pera Müzesinde, Küçük Farklılıklar Sergisinde... Grayson Perry...
Baba'nın fotoğrafını çekiyor..Ve 23 Nisan'da denk geldikleri renkli pufların yine açığa çıkartılmış olmasını istiyor...

Serginin çıkışında, müze shop'dan pastel boya almak istediği için küçük bir olay yaratacak...Anne ve Baba Deniz'in çok üzülmesine dayanamayıp boyayı aldıktan sonra ise...

"Ağladım...
Boyayı almak için ağladım..."

şeklinde yaşananları özetliyor olacak...

Anne, "daha çeşit çeşit boya satan bir yere gidip oradan seçelim demiştim ama hiç dinlemedi anneyi Deniz, boyayı buradan almak için bu ağlama hiç olmadı" dediğinde ise...

"Ama burda vardı boya"

diyor olacak...

Sonrasında, Deniz'in öğlen yemeğini yemesi için ve biraz dinlenmek için oturdukları yerde, boya kutusunu açan, pastel boyalarını tek tek çıkartan ve boya kutusunun içine konulduğu beyaz kese kağıdını boyayan Deniz...



23 Mayıs 2015 Cumartesi

Araba Böceği

Koltuktan aşağıya baş üstü ineceğim diye babaya tutturan ve kıpır kıpır kimsenin zapt edemediği Deniz...

Anne: Deniz anne ile babanın böceği ... Ama olsa olsa "sarı böceği" olur, bu yüzden Deniz anne ile babanın "sarı böceği".
Deniz: 'mor' 
Anne: Deniz anne ve babanın "mor böceği". Hatta "ateş böceği". "Uğur böceği".
Deniz: "araba böceği"  ...
Anne: Peki. Deniz anne ve babanın "araba böceği"...

Deniz'in arabalı ve uğur böcekli, birbirinin "eş"i bardaklarından ilham almış bir dialog...

"Bana ne oldu..."

Yere oturup kalkarken Deniz: Bana ne oldu...

Sevda Teyze rahatsızlandığı zamandan Deniz'in aklında kalan bir cümle olduğunu düşünüyor Anne ve Baba ama cümlenin tam sahibi de henüz bulunamadı.

19 Mayıs 2015 Salı

"Yarın Mavu, Anne Yarın da Mavu"

19 Mayıs'ta Anne ve Baba ile dışarı çıkan Deniz, "başka park, başka park" diyerek gün boyunca dört farklı parkta idi...

Hemen apartmanlarının önünde, sitenin içindeki park
Anneanne ile Dede'nin evinin oradaki "uzak park"
A+ Alışveriş merkezine doğru yürürlerken, öğlen saatinde bile gölge olan park
A+ Alışveriş merkezi'ne vardıklarında, "park, park" diyerek Deniz girmek istemeyince, Kavaklı Park'ın içindeki park...

En son gittikleri parkta, Deniz bir de seyyar oyuncakçı buldu.
Oradan sopası ile yerde sürüklenebilen "Tin(Kırmızı)" bir uçak(pervaneli olduğu için aslında helikopter) aldı.
Deniz gider, eliyle koymuş gibi bulur böyle şeyleri.
Parkın köşesindeki oyuncak tezgahı kesinlikle gözünden kaçmaz Deniz'in.
İyiki o parka da gitmişlerdi yoksa Deniz "Tin Uçak"ı bulamayacaktı.
Bir de "Mavu"su vardı.
Hatta bir de Deniz'in evdeki çıngıraklı tekerleğinin "Eş"i, onun "Mavu"su vardı.
Onlar orada kaldı.
Deniz en çok "Tin"i beğendi.
Onu seçti.
"Mavu"yu istemedi.
Evdeki tekerleğinin "Eş"inin "Mavu"sunu da istemedi.
"Tin"i istedi.
"Tin"i aldı.

"Tin"i alıp park'tan ayrıldıktan sonra ise...

Deniz:
"Bir de "Mavu" vardı"
"Mavu" orada kaldı"
"Niye, niye, niye?"
"Çünkü Deniz seçmedi"
"Mavu orada kaldı"
"Tin burda"
"Bugün Deniz "Tin"i seçti, "Mavu" orada kaldı"
"Yarın"
"Anne yarın da "Mavu""
"Anne yarın da "Mavu""
"Anne yarın da "Mavu""
"Anne yarın da "Mavu""

Anne ile Baba söz verdiler Deniz'e
"Yarın da "Mavu""
....


"Anne Burdan"..."Tak Tuk, Tak Tuk"

Deniz'in "Anne burdan..." diye başlayan konuşmaları son zamanlarda hep merdivenleri işaret ediyor...

"Anne burdan" diyen ve bebek arabası ile giderken Anne'ye merdivenleri işaret eden Deniz...
Ve devamında "Tak Tuk, Tak Tuk"
Yoldan geçici sapan ve merdivenlerden inip, çıkarak "Tak Tuk, Tak Tuk" yapan bir bebek arabası...
Görüp de yardımcı olma teklifinde bulunan insanlara, "hayır, hayır, hayır! yardımcı olmayın, biz bu şekilde bir oyun oynuyoruz, özellikle bebek arabası ile merdivenlerden inip, çıkıyoruz" diyoruz...

"Tak tuk, tak tuk
Çok seviyorum bunu ben
Etrafta tak tuk, tak tuk yapacak yer arar gözlerim
Tak tuk, tak tuk
Çok seviyorum bunu ben
Etrafta tak tuk, tak tuk yapacak yer arar gözlerim"

...

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Mavi Beyaz Pedallı...

Deniz'in mavi beyaz pedallı'sı bugün geldiiiiiiiiii!!!!
Kargocu amca bugün eve getirdi...
İki tane torba vardı, birisi altta birisi üstte.
İdil de vardı.
Kargocu amca kapıyı çaldı.
Deniz'in mavi beyaz pedallı'sını getirdi.

Mavi beyaz pedallı'yı Deniz seçti.
Deniz beğendi.
En çok onu beğendi.
Mavi beyaz pedallı'nın önünde ve arkasında sepeti var.
Diğer bisikletlerin yok.
Sadece Deniz'in mavi beyaz pedallı'sının sepeti vardı.
Deniz de bu yüzden onu "çooook" beğenmişti.
Deniz onu Denizli'de beğenmişti.
Ama uçakla diğer eşyalarının yanında getirmeleri çok zor olacaktı.
Bu yüzden Anne markasını öğrendi ve bilgisayardan buldu.
Ve geldi!!!!

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Öyle Deme

Anne bugün mantı yaptı.
Makarnayı çok seven Deniz'e de bunu "mantı makarna" olarak açıkladı.
Mantı makarna, mantı makarna yaptım Deniz, akşam yemekte mantı makarna yiyeceğiz deyince...

Deniz (ekşiyen bir yüz ifadesi ile): Öyle deme anne, öyle deme...
Baba: Hakikaten nereden çıktı "mantı makarna" demek, "mantı" o, "mantı makarna" denir miymiş...
Anne: Sonuçta ikisi de hamurdan yapılıyor, Deniz'in hoşuna gider diye düşünmüştüm. Makarna'yı sevdiği için, mantı'yı da sevecektir.
Deniz: I ııııh. Makarna Anne, Makarna.
           Anne makarna, anne makarna...

Ve mantı yiyen anne ve baba...
Deniz'e ayrı olarak küçük bir tencerede pişirilen sade makarna...
 

Ama Ağladımmm....

Anne, Baba, Anneanne, Dede, Teyze ve Deniz'in Anneler Günü macerası sonrasında...

Deniz'e anne diyor ki:
Deniz'e hiç kıyamaz anne, Deniz annesinin sarı kuzusu. Lütfen ama, lütfen Deniz ağlamasın.
Deniz Anne'ye diyor ki:
Ama ağladımmmm...
Anne diyor ki:
Ağlamasın, ağlamasın Deniz.
Ne istiyorsa güzelce söylesin, ama ağlamasın.
Ama Deniz annesinin babasının sözünü de dinlesin, anne ile baba ona bir şey söylüyorlarsa bir nedeni vardır.
Deniz diyor ki:
Bazen dinliyorum bazen ı ııııhhh!

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Anne'ye En Güzel Hediye...

Anne ile birlikte katıldıkları Baby Gym dersinde Deniz'in Anne için hazırladığı ilk hediyesi...Anne'ye en güzel hediye...

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Deniz'in Denizli Ganimetleri...

1. Mavi siyah bir top
2. Tin (Kırmızı) Möö ve renkli yumuşak bir top ve boyama kitabı (Üçü birlikte)
3. Mavi beyaz bir top
4. Turuncu, üzerindeki tuşlardan birisine basıldığında "Bu fasulye yedi buçuk lira/ Hem kaynasın hem oynasın"şarkısı çalan bir direksiyon
5. Miki Maus sırt çantası
6. Kuruduğunda kaybolan desenleri ile fil desenli boyama kartı
7. Küçük kırmızı zıp zıp top
8. Küçük siyah beyaz top
9. Horoz biblosu
10. Mavi sabo terlikler
11. Baba'nın eşyalarından "Truva Atı"
12. Baba'nın eşyalarından "Dönen Dünya"
13. Baba'nın eşyalarından "Ahşap maket şeklinde minyatür masa ve sandalyeler, dolap ve traktör"
14. Babaanne'nin dolap süslerinden "Çok Minik Sincap"

Veeeee Deniz bir de en çok mavi beyaz pedalı'yı sevdi . Anne onu evlerine gelecek şekilde sipariş verecek.

Bir de "Siyah han han"ı sevdi.
Direksiyonlu.
Deniz onu oyuncakçıda merdivenlerden aşağıya indiğinde buldu.
Deniz biraz daha büyüsün.
Anne ve Baba Akülü arabalara da Deniz için bakacaklar.

Bı de "Korsanlı yeşş t-shirt"ü sevdi.
Mavu ııı ııııhhh...
Ama o t-shirt biraz küçüktü Deniz'e.
Büyüğü de yoktu.
Anne Deniz'e başka "Korsanlı yeşş t-shirt" bakacak...

"Az,az" ve "Yarın,yarın"

(Öğlen saatlerinde Babaanne'yi çok kısa ziyaretleri sonrasında hastaneden çıkışlarında)
Anne: Deniz keyfin yerinde mi?
Deniz: "Az az"
Anne: Ne zaman keyfin "çok" yerinde olacak?
Deniz: Önce park...
(Yani Deniz parka gittiklerinde keyfinin çok yerinde olacağını söylüyor)

(Öğleden sonra Baba ile buluşup, ayrılıp, oyuncakçılara, Bayramyeri'ne doğru giderlerken)
Anne: Deniz keyfin yerinde mi?
Deniz: "Az az"
Anne: Ne zaman keyfin "çok" yerinde olacak?
Deniz: Şurdan dön...
(Yani Deniz şurdan döndüklerinde keyfinin çok yerinde olacağını söylüyor)

(Akşam üzeri Bayramyeri'ndeki tüm oyuncakçıları, oyuncak satan kırtasiyeleri keşfettikten, buralardaki pedallı bisikletlere, pedalsız arabalara, sallanan atlara binip indikten, oyuncak alışveriş sepetlerini, oyuncak bebek arabalarını itme, dönme denemeleri yaptıktan, hatta oyuncak kum kamyonlarına dahi binmeye teşebbüs ettikten sonra artık geri dönerlerken...)
Anne: Deniz keyfin yerinde mi?
Deniz: "Az az"
Anne: Hâla az yerinde mi, peki ne zaman keyfin "çok" yerinde olacak?
Deniz: "Yarın, yarın".
(Yani Deniz yarın keyfinin çok yerinde olacağını söylüyor)

Ve "Yarın, yarın" dedikten sonra uyuyan, hatta bu uykuyu gece uykusuna bağlayarak tüm gece uyuyan Deniz...

5 Mayıs 2015 Salı

Hacı Şerif - Denizli

Dondurmalı İrmik Tatlısı'nı tattığımız, diğer tüm tatlıların da belleğimizde ayrı ayrı iz bıraktığı "Hacı Şerif - Denizli" ...





Denizli - En Sevdiğimiz Park

Yine Anne ile birlikte tüm gün Denizli'nin altını üstüne getirdikten sonra, "Miki Mous" Çantayı da bugün aldıktan sonra, havanın oldukça sıcak olduğu öğle saatlerinde dahi gölge olması sebebiyle çok sevdikleri, Çınar'daki çocuk parkının önünde, arabasında uyuyan Deniz... 




4 Mayıs 2015 Pazartesi

Bu Fasulye Yedibuçuk Lira...

Bugün yine yol üstünde karşılarına çıkan hiçbir oyuncakçıyı kaçırmayan ve kendisine turuncu bir direksiyon beğenen Deniz, günün sonunda arabasında uykuya daldığında...

Direksiyonu var artık Deniz'in, arabasına biniyor, direksiyonu ile karar veriyor ne yöne doğru gideceğine...

Ve Deniz direksiyonu ile müzik de çalıyor istediğinde...

Bu fasulye yedibuçuk lira
Bu fasulye yedibuçuk lira
Hem kaynasın
Hem oynasın
Hem kaynasın
Hem oynasın
Yandan Halime'm yandan
Seviyom seni candan...
Seviyosan candan
Boşan gel kocandan...




Dönen Dünya, DÜŞ!!!!

Babaanne ile Dede'nin evinde Baba'nın çocukluğundan hatıra "Dönen Dünya" ile tanışan Deniz'i, pencereden dışarıya bakarken bugün bir sürpriz bekliyordu...

7.Kattaki Babaanne ile Dede'nin evinden, yakın çevredeki daha alçak apartmanların çatıları görünüyordu. Bu çatılardan iki tanesinde ise kendi ekseni etrafında dönen yuvarlak top modelli güneş enerjisi sistemi bulunuyordu. Deniz için aynı "Dönen Dünya" gibilerdi, "Dönen Dünya" gibi dönüyorlardı. Hatta onlarda "Dönen Dünya"nın "Eş"i idi. Ama biraz yamuk duruyorlardı. Düşebilirlerdi.

"Dönen Dünya, DÜŞ!!!!"
"Dönen Dünya, DÜŞ!!!!"
"Dönen Dünya, DÜŞ!!!!"
"Dönen Dünya, DÜŞ!!!!"
"Dönen Dünya, DÜŞ!!!!"
"Dönen Dünya, DÜŞ!!!!"
"Dönen Dünya, DÜŞ!!!!"


2 Mayıs 2015 Cumartesi

Tin Möö (Kırmızı Möö)

Tin Möö, yani Deniz'in üzerine binip zıp zıp zıpladığı kırmızı ineği.
Anne ile birlikte bugün aldılar.
Bir de yumuşak, renkli top ve bir de boyama kitabı. Üçü birlikte alındı.

Tin Möö aslında "İnek" değil bir "Eşek"
Ancak bu konuda bir karışıklık oldu. İlk gördükleri oyuncakçıda, kırmızı renkli bir inek idi Anne, Baba ve Deniz'in beğendiği ve akşam eve dönerken alalım şeklinde planladıkları. Deniz için ise "Tin Möö"(Kırmızı inek) idi. Sonra gün içinde Anne ve Deniz dolaşmaya çıktıklarında farklı bir oyuncakçıda daha gördüler "Tin Möö"yü. Deniz bu kez "Tin Möö"yü bırakmak istemedi. Anne şüphelendi daha önce gördükleri "Tin Möö" ile aynı olup olmadığından, sanki farklı gibi geldi Anne'ye ama Deniz kesinlikle "Tin Möö"yü almak isteyince aldılar. Hatta hastanede Babaanne'ye bile gösterdiler.

Ancak "Tin Möö"nün yelesi vardı. Güzel gözleri vardı. Sanki inek değil, bir eşek idi.
Anne ve Baba farkına vardılar ama Deniz için o "Tin Möö"
Ve "Tin Möö" olarak kalacak gibi görünüyor...

Bakalım ne zamana kadar...

1 Mayıs 2015 Cuma

Denizli'yi Keşfeden Deniz...

Deniz bugün Denizli'de karşısına çıkan tüm oyuncakçılarda ne var, ne yok keşfetti. Oyuncakçılardaki tüm pedallı bisikletleri, sallanan atları, pedalsız ayakla sürülen arabaları tek tek denedi...

Anne Deniz'e soruyor:
"Bu pedallı bisikletler birazcık daha büyük abiler için ama, sen bu pedalları çevirebilir misin?"
Deniz'den gelen yanıt:
"Evet, Evet"

Evet, Deniz pedallı bisikletlere binebilirim, pedalları çevirebilirim diyor...


"Mavu Saatin Eş'i" ve Deniz Denizli'de...

Deniz son anda, Babaanne'nin rahatsızlığı sebebiyle Denizli'de...Babaaanne ile Dede'nin evinde...

Havalimanına gitmek üzere evden çıkma aşamasında Anne Deniz'i sabah saat 04.00 civarında uykusundan uyandırmak zorunda kaldı. Tam kapıdan çıkacaklarken ise farkettiler ki Deniz salonda karanlıkta birşey bulmaya çalışıyor...Anne Deniz'e ne aradığını sorduğunda ise Deniz "mavu saat" dedi. Evet Deniz'in evde seyahatleri sırasında THY'nin çocuklar için hediyelerinden iki tane kırmızı saati, bir tane de mavi saati vardı. Deniz mavi saatin de iki tane olmasını istiyordu. Mavi saatin eşi yoktu. Kaç gündür aklındaydı, uçağa bindiğinde mavi saatin "Eşşş"ini isteyeceklerdi. Bu yüzden mavi saati yanına almayı unutmamalıydı. Bu yüzden tam kapıdan çıkmaları aşamasında salonda, karanlıkta "mavu saat"i arıyordu.

Anne ile birlikte buldular "mavu saati". Deniz elinden hiç bırakmadı uçağa bininceye kadar "mavu saat"i. Uçağa bindiklerinde hostes teyzeye sordular, dediler ki "hani sizin uçuş sırasında çocuklar için hediye oyuncaklarınız var ya, onlardan istiyoruz, onların içinde saat de oluyor, o saatin mavi olanını istiyoruz. Kırmızı saat değil, mavi saatten istiyoruz"

Hostes teyze'nin yanıtı ise üzülerek, yurtiçi uçuşlarda o hediye paketlerinin bulunmadığı, yurtdışı uçuşlarda o hediye paketlerinin bulunduğu şeklinde olmuştu. Deniz'in hoşuna gitsin diye dergi getirebileceğini, ancak Deniz'in istediği mavi saatli hediye paketlerinin uçakta bulunmadığını söylemişti...

Tabii son anda yurtdışı Stockholm uçuşlarından, Denizli uçuşuna dönüşen seyahatlerinin Deniz'i bu şekilde hayal kırıklığına uğratan bir sonucunun olması Anne ve Baba'yı da üzmesine karşın, yapacak birşey yoktu...Hayırlısı olsundu. Anne ve Baba Deniz'e "uçakta mavu saat'li paketlerden yooookmuş, sen saatini yanında bulundur ama yine, dönüşte yine sorarız, olmazsa bir sonraki başka yere uçuşumuzda yine sorarız, eninde sonunda bu saatin eşini buluruz" şeklinde bu durumu açıklamış olsalar da, Deniz birden elinde o dakikaya kadar sımsıkı tuttuğu "mavu saat"i, birden yere bırakmıştı...Madem "mavu saat"in eşi uçakta yoktu, o zaman onu da elinde sımsıkı tutmasının anlamı yoktu...Yere düşen "mavu saat" Deniz'in hayal kırıklığına uğradığının bir göstergesiydi. Ama yapacak birşey yoktu. Anne saati aldı yerden, montunun cebine koydu. "O zaman bir sonraki uçuşta, yine hostes teyzeye soruncaya kadar "mavu saat" annenin cebinde kalsın, burada kaybolmaz kesinlikle, bir de hep yanımızda olur" dedi. Ve Deniz daha fazla üzülmesin diye konuyu dağıttı...Konu dağıldı. Deniz başka konulara daldı. Uçaktaki koltuğunu keşfetmeye başladı. Hayırlısıyla bir sonraki yurtdışı uçuşlarında konu Anne'nin aklında olacak...