30 Aralık 2014 Salı

Buhar Dişe İyi Gelmez Mişşşş :(((((((

Deniz gribi atlattı ancak pazar günü birazcık ateşlendi.
Ateş ile birlikte iştahı da kaçtı, pek birşey yememeye başladı.
Ateş düşürücü şurup da almamakta direnince, pazar gününden pazartesi akşamına kadar ateşi bazen normal seviyelerdeydi, bazen de 38.2/38.0 civarında idi...
Pazartesi akşamı Anne ve Baba ateş düşürücü şurubu Deniz'in su fincanlarından birisinde biraz sulandırarak, su niyetine Deniz'e içirmeyi başardılar.
Uykusu olan Deniz, uyku arasında buna itiraz etmedi.

Anne ve Baba, grip ile ilgili semptomların azalması sonrasında Deniz'in bu kez de ateşlenmesinin nedeninin ne olduğunu çözmeye çalışırlarken...
Bir yandan diş çıkarma kaynaklı bir durum da olabileceğini düşünüyorlardı.

Ki bu akşam yaşanan olayda Deniz'in diş kaynaklı bir sıkıntısının da olduğu açıktı.
Grip sırasında öksürüğünün azalması için nebulizatör ile kendisine buhar verilmesini kafasında iyileşmek için yapılan bir işlem olarak yerleştiren Deniz...
Salı akşamı kendiliğinden Anne ve Baba'yı buhar makinasının başına götürmüştü...
Tam bu sırada Baba'nın "Buhar dişe iyi gelmez Deniz" cümlesini duyan Deniz.
Birden bire içini çekip, şiddetli bir ağlama krizine tutulmuştu.
Anne tarafından Doktor Teyze'nin arandığı, diş ağrısının nasıl geçeceğinin sorulduğu, farklı bir şurup alındığı, bu şurup ile diş ağrısının da geçeceği detaylarının açıklanması ile ancak ağlaması durmuştu...

Buhar dişe iyi gelmez miş...
O zaman nasıl geçecekti Deniz'in dişindeki ağrı...
Deniz'in dişi ağrıyordu...
Buhar dişe iyi gelmez ise ne yapacaktı Deniz, nasıl geçecekti dişinin ağrısı...
Dişinin ağrısı geçmeyecek miydi...

Çocukların tepkilerinin arkasında yatan sebepleri anlamak için dünyaya onların gözünden bakabilmeyi başarmamız gerekli biz Anne, Baba'ların...
Onların büyüklerin dünyasını anlamlandırabilmek için kafalarında oluşturdukları bağlantılar birazcıkkk farklı oluyor çünkü.


Brugge - Belçika

İstanbul'da 2014 yılının ilk karı yağarken

Burnumuza bugün "Brugge" kokusu geldi...
Sanki 2013 yılının 22 Nisan'ı. Kaldığımız otelimiz Hotel Flats Leopold'dan çıktık, eski şehir meydanına doğru Steenstraat'ta kaldırımda yürüyoruz. Sağ tarafta karşımıza çıkan Chez Vincent'tan elimize "Belgian Fries" alacağız. Deniz arabasında uyuyor. Üzeri battaniyesi ile örtülü, yağmurluğu ile kapalı üşümesin diye...Serin bir rüzgar esiyor, tertemiz bir hava var...

 

28 Aralık 2014 Pazar

Saklambaç

Deniz son günlerde saklambaç oynamayı keşfetti...

Anne ya da Baba:
Aaaaa Deniz nerede? Deniz yok. Hiç görünmüyor Deniz...
Aaaaa Deniz buradaymış!!
Aaaaa Deniz yine ortadan kayboldu, nereye gitti Deniz...
Aaaaa Deniz sen neredeydin, bulamadık seni, burada mıydın?...
Aaaaa sen saklandın mı? Hiç fark edilmiyordu orada olduğun...

Odasında yatağının kenarındaki ana kucağına oturup, kapı tarafından bakıldığında görünemeyen Deniz.
Anne mutfakta yemek hazırlarken, mutfak dolabına takılı daire şeklindeki top havuzunun yeşil kumaşının arkasına saklanan Deniz.
Baba ile koridorda top oynarken, girişteki antre tarafına geçip, Baba'nın göremeyeceği şekilde duvarın arkasına saklanan Deniz...

Aaaaa Deniz nerede? Deniz yok. Hiç görünmüyor Deniz...
Aaaaa Deniz buradaymış!!!

Artık yeni oyunlar keşfediyor,
Büyüyor Deniz...

26 Aralık 2014 Cuma

Zamanın Durduğu Ülke - Küba II

Pinar Del Rio

Küba'daki 16 adet yönetim biriminden birisi olan Pinar Del Rio'ya bağlı Vinales Vadisi'nde Küba'nın en kaliteli tütün yaprakları yetiştiriliyor. Bölge aynı zamanda Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor. Tütün dışında, yine tamamen geleneksel yöntemlerle bölgede sebze, meyve de yetiştirilmekte olup oldukça nemli bir havaya sahip olduğu için tek kelimeyle alabildiğine yeşil bir yer.

Los Jazmines Tepesinden Vinales Vadisi
Vinales Vadisinde ayrıca Leovigildo Gonzales tarafından (1959-1962) yıllarında dağın yamaçlarına, kayalara oyularak yapılmış "Mural de la Prehistoria Tablosu" da görülmeye değer.

Mural de la Prehistoria
Yine Vinales Vadisinde Cueva del Indio da etkileyici bir mağara. İki katlı mağaranın üst katını yürüyerek gezebiliyorsunuz, alt katını gezmek istediğinizde ise sandal ile bir tura çıkıyorsunuz. Mağaranın içindeki oluşumlar görülmeye değer gerçekten.

Cueva del Indio - Vinales,Küba

Cienfuegos

Havana'dan güneye, Trinidad şehrine geçerken yolumuzun üzerinde yer alan Cienfuegos şehrini güneşin oldukça etkili olduğu öğlen saatlerinde gezmek durumunda kalmıştık. Hava bulutlu değil, açık ise Ağustos ayında öğlen saatlerinde havanın sıcaklığını hissediyorsunuz. Cienfuegos şehri, uzun kordon boyu sebebiyle Küba için güneyin incisi olarak kabul ediliyor. Şehir 1819 yılında Amerika'dan Küba'ya göç eden fransızlar tarafından kurulmuş.

Cienfuegos - Küba


Cienfuegos - Küba

Cienfuegos - Küba

Cienfuegos - Küba

Cienfuegos - Küba

Jose Marti Park and Monument

Cienfuegos'ta mutlaka görülesi yapılardan birisi de yapının içindeki taş işlemelerinde Endülüs mimarisinin etkilerinin görüldüğü, adeta Elhamra Sarayı'nı geziyormuşsunuz etkisi yaratan Valle Sarayı (Palacio de Valle). Binanın terasından Cienfuegos manzarasını seyretmeden ayrılmayın.

Palacio de Valle

Trinidad

Sıra sıra, tek katlı, rengarenk evleri ve taş yolları ile Trinidad'ın eski şehir merkezi Unesco Kültür Mirası Listesinde yer alıyor. Fotoğraf tutkunları için her köşesi ayrı malzeme sunacaktır.


Trinidad dan bir Sokak Manzarası

Santa Clara

Küba Devriminde Batalla de Santa Clara (Santa Clara Muharebesi) olarak geçen olaylar burada geçmiştir. 1958 yılı Aralık ayında, Che Guevara komutasındaki birlikler diktatör Fulgencio Batista birliklerine karşı savaşarak Santa Clara şehrini ele geçirmişlerdir. Santa Clara Muharebesinin Che Guevara ve birliklerinin zaferi ile sonuçlanmasının ardından 12 saat sonra Batista'nın ülkeden kaçtığı ve Küba devrim hareketinin kesin zafer ile sonuçlandığı belirtiliyor. Santa Clara'da muharebenin geçtiği yerde bugün açık hava müzesi ve anıtlar bulunuyor. Muharebede ele geçirilen zırlı tren, rayları bozarak trenin raydan çıkmasına neden olan buldozer bu kapsamda açık hava müzesinde görülebiliyor.

Santa Clara Anıtı

Batalla of Santa Clara - Zırhlı Tren

Santa Clara'da Che Guevara


25 Aralık 2014 Perşembe

Hasta Olduk...

Anne, Baba ve Deniz... Üçümüz de hastalandık.
Virüs kapmışız.
Virüs havada duruyormuş, biz nefes alıp, virüsü içimize çekmişiz...

Deniz öksürüyor ve burnu akıyor
Anne'nin biraz boğazı ağrıyor ve burnu akıyor
Baba'nın da vücudunda kırgınlık var, azıcık öksürüyor.

Üçümüz birlikte hastalandık
Üçümüz birlikte iyileşelim.

20 Aralık 2014 Cumartesi

İtfaiyeciyim Ben, İtfaiyeci...

Deniz için son günlerde itfaiye arabası şeklindeki deniz simidi yeniden gözde oldu.
Cuma günü Anne işten eve döndüğünde Deniz evde ulaşabildiği dolaplara bakarak, pompayı arıyordu.
Anne bulgu pompayı ve Baba ile Deniz itfaiye arabasını güzelce şişirdiler.
Deniz oturdu itfaiye arabasının içine.

Şarkısı da oldu Deniz'in bu kez:

İtfaiyeciyim ben, itfaiyeci
İtfaiyeciyim ben, itfaiyeci

Kırmızı arabama binerim
Yangınlara koşa koşa giderim
Yangınları hortumumla puf diye söndürürüm
Puf, Puf

İtfaiyeciyim ben, itfaiyeci
İtfaiyeciyim ben, itfaiyeci

Yangınları hortumumla puf diye söndürürüm
Puf Puf
...

19 Aralık 2014 Cuma

bir nehir bizi nereye götürür

 bir nehir bizi nereye götürür

her zaman denize mi bir balık yan
dönmüş bir zamana mı kelimelerim eksik
bir çocuğun bir şarkıyı kötü söylemesinde mi yoksa
toparlanamamış cümlelerin sebebi mi gülüşün
denize dökülmeyen nice nehirler gülüşün yarım kalmış bir resim gibi kağıdın üstünde eksik
bir balık yan yan bakıyor tavada bana
bir nehirde bir balık nereye gider acaba
tatlı su nehrinden denize dökülen balık
ölmeye mi gider nehirde yan yan
bakma bana.

Bir susuşun altında söylemediklerimiz

Kelimeler düğüm oluyor ya boğazda bir yerde
Güzel bir gemi geçiyor şimdi boğazda bir yerde
Ben hep seni düşünüyorum deniz denilince
Hep düşünüyorum  ama hiç söylemiyorum
Aslında ne çok şey söylemiyorum
Kimse yokken konuşuyorum boğazda bir yerde
İçimden gözlerin geçiyor ben susuyorum
Soruları cevapsız epey zamandır içimdeki adamın
Başkalarına susuyorum hele de Çarşamba günleri
Okumuyorum mektubu
Cemal abi.

En yakın otobüs kaçta acaba

Pencere yanı olsun yalnızlığıma
Manzaralı , bitmek bilmez telgraf direkleriyle
Muavin de konuşmasın mümkünse
Çay veya kahve istemem keki yanımdakine versin
Yanımda kimse olmasın keki yalnızlığım yesin
Şöför arkası olmasın kimsenin arkası olmasın
Arkası yarın olmasın mümkünse
Molalarda bile uyandırmasın hiç kimse
Altıma işerim ben çok sıkışırsam
Bir keresinde orta sondaydım
Türkçe öğretmenim Türkçe izin vermedi
Ben başka dil bilmiyordum bana izin vermedi
İşedim işte.

Bir nehirle giderken yüzüm susuyorum otobüste


Özgür Ballı

17 Aralık 2014 Çarşamba

Ali Baba'nın Bir Çiftliği Var...

Anne, Baba ve Deniz şarkı söylüyorlar...

Anne ve Baba: Ali Baba'nın bir çiftliği var. Çiftliğinde inekleri var.
Deniz: Mö Mö...
Anne ve Baba: ...diye bağırır çiftliğinde Ali Baba'nın.

Anne ve Baba: Ali Baba'nın bir çiftliği var. Çiftliğinde köpekleri var.
Deniz: Hav Hav Hav, Hav Hav Hav...
Anne ve Baba: ...diye bağırır çiftliğinde Ali Baba'nın.

Anne ve Baba: Ali Baba'nın bir çiftliği var. Çiftliğinde horozları var.
Deniz: Ü ü, Ü ü, Ü...
Anne ve Baba: ...diye bağırır çiftliğinde Ali Baba'nın.

Anne ve Baba: Ali Baba'nın bir çiftliği var. Çiftliğinde inekleri var.
Deniz: Mö Mö...
Anne ve Baba: ...diye bağırır çiftliğinde Ali Baba'nın.

Anne ve Baba: Ali Baba'nın bir çiftliği var. Çiftliğinde kargaları var.
Deniz: Aak Aak...
Anne ve Baba: ...diye bağırır çiftliğinde Ali Baba'nın.

Anne ve Baba: Ali Baba'nın bir çiftliği var. Çiftliğinde atları var.
Deniz: I ıııı I ııııı, I ıııı I ıııı...
Anne ve Baba: ...diye bağırır çiftliğinde Ali Baba'nın.



16 Aralık 2014 Salı

Cafe Saudade (Sintra - Portekiz)

"Hurry to my house my friend 
 and we will drink tea and
 watch the cherry blossoms fall like snow"
                                                        Asian Proverb

(From the menü of the Cafe Saudade)



Sintra'da geçmişte (1888-1974) şehre özgü "queijada" adı verilen peynirli pastaların üretim fabrikası olarak kullanılmış binada bugün hizmet veren Cafe Saudade belleğimizde iz bırakan bir cafe... Paketlenmiş "Queijadas da Mathilde"leri ise yine Cafe Saudade'den satın alabiliyorsunuz...

Menüde yer verilen "House Panini"lerden St.Antonio'yu seçmiştik. Portekiz'e özgü konserve sardalyalı, keçi peynirli, marul, domatesli ve balsamic soslu bir sandwich. Ekmeğini "Bolo do Caco" olarak adlandırılan, bazlamaya benzeyen, Madeira adalarına özgü bir ekmek olarak seçim de mümkün oluyordu ancak kalmamıştı, biz yöresel köy ekmeğine benzer bir ekmeği tercih etmiştik. Panini olmasını tercih edince tost makinasında, tost gibi ısıtılmıştı sandwichlerimiz.

Yediğimiz en lezzetli sandwichlerden birisi olarak belleğimizde yer etti kesinlikle... Bir seferde hepsini ayrı ayrı tatmak mümkün olamayacağı için, menüde yer alan diğer sandwich türlerinin de lezzetini merak ederek ayrılmıştık Cafe Saudade'dan...






14 Aralık 2014 Pazar

"İşte Benim Zeki Müren"

Deniz bugün İstiklal Caddesinde Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde "İşte Benim Zeki Müren" sergisinde...

19.11.2014-31.12.2014 tarihleri arasındaki sergi kapsamında Zeki Müren'in 18 yıldır TEV ve TSK Mehmetçik Vakfı arşivinde bulunan fotoğrafları ve özel eşyaları sergileniyor. Bir kısmı daha önce hiç sergilenmemiş fotoğraflar, desenler, kostümler, plaklar, şiirler, notlar...Deniz de nostaljik, siyah-beyaz fotoğraflara merakla bakıyor...

Sergiden...

Doğum günü partisinde dans,
Semiramis Pekkan, Neriman Köksal ve Ajda Pekkan'la

Dörtduvar Ahmet (Münir Özkul), Gül (Nilüfer Aydan) ve Bülbül Zeki, 
tıklım tıklım dolu araba yüzünden trafik polisinden ceza yemeden biraz evvel. 
(Altın Kafes, 1958)


Sahne kıyafetiyle




13 Aralık 2014 Cumartesi

Le Petit Prince

Deniz bugün Küçük Prens ile tanıştı...



Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupery'nin ünlü romanı Küçük Prens'i eline aldığında ilgisini çeken ilk çizim Küçük Prens'in kuşların kanatlarına bağlanmış ipleri tutarak uçuyor olduğu aşağıdaki çizim oldu.


Sonra Anne ile birlikte ilk birkaç sayfayı okudular.
Boğa yılanlarının avlarını çiğnemeden yuttukları, sonrasında altı ay boyunca sindirmeye çalıştıkları...Fili yutmuş boğa yılanı görüntüsünün şapkaya benzemesi, ancak aslında şapka değil, avı fili çiğnemeden yutmuş boğa yılanı çizimi olduğu... Küçüklerin büyüklere bazı şeyleri anlatmalarının ne kadar zor olduğu...




Şimdilik bu kadar Deniz ve Anne'nin Küçük Prens serüveni...
Sonrası Deniz'in tüm sayfaları çevirmeye başlaması...
Anne'nin kitabı "şimdilik" Deniz'in elinden geri alması...



11 Aralık 2014 Perşembe

Atem Tutem Men Seni

Atem tutem men seni
Şekere gatem men seni
Akşam baben gelende oy
Öğüne atem men seni

Hop hopun olsun oğlum
Gül topun olsun oğlum
Sıralı kavak dibinde oy
Toyluğun olsun oğlum

Atem tutem men seni
Şekere gatem men seni
Akşam baben gelende oy
Öğüne atem men seni

Ev süpüre toz ede
Hemama gider naz ede
El ayağı kir içinde oy
Yıkamam diye naz ede

Atem tutem men seni
Şekere gatem men seni
Akşam baben gelende oy
Öğüne atem men seni

Seslendiren: Mircan Kaya
Yöre: Bitlis
Kaynak: BizimNinniler

"At" "At" diyerek animasyonunun da dikkatini çektiği Deniz ile birlikte dinlediklerinden beri Anne'nin dilinden düşmeyen Bitlis yöresine ait ninni...


9 Aralık 2014 Salı

Keçiboynuzu Suyunda Hoşaf

Sertleşmiş keçiboynuzları için çözüm...

Öncelikle keçiboynuzlarını 3-4 su bardağı suda yumuşayıncaya, keçiboynuzlarının rengi suya çıkıncaya kadar yarım saat kadar haşlıyoruz.

Keçiboynuzlarını içinden alıp, suyu soğumaya bırakıyoruz.

İçine iki avuç kadar siyah çekirdekli kuru üzümü yıkayarak, 4-5 adet kuru inciri yıkayıp küçük küçük doğrayarak, 6-7 adet karanfil tanesini doğrudan ve elma gibi soyulmuş ancak dış kısmındaki beyaz kabuğu tamamen kaybolmamış bir portakalı küçük küçük doğrayarak ekliyoruz.

Hepsini birlikte bir süre daha kaynatıyoruz.

Bir süre sonra içinden karanfil tanelerini geri alıyoruz ki hoşafın içinde çok uzun süre beklemeleri durumunda acılık verebilirler.

Soğutup, küçük tabaklarda servis yapıyoruz.

Aşure gibi aromatik bir hoşaf oluyor.

Deneyenlere afiyet olsun...

8 Aralık 2014 Pazartesi

"İşşş"

Uyusun da büyüsün nenni
Tıpış tıpış yürüsün nenni
Okula da gitsin nenni
Okula da gitsin nenni
...

Ve ninninin bu aşamasında, uyumak üzere olan Deniz'den gelen yanıt: "İşşş"

Okul'a değil Anne ve Baba gibi "İşşş"e gidecek Deniz...

7 Aralık 2014 Pazar

Zamanın Durduğu Ülke - Küba I



Küba seyahatimiz, 2013 yılının Ağustos ayında Deniz ile birlikte gerçekleştirdiğimiz seyahatlerimizden birisiydi. Üçümüz birlikte 1940'lı, 1950'li, 1960'lı yıllara gidip geldik adeta. Adeta 1950'lerde, 1960'larda çekilen bir filmin içine girip çıktık.

Küba zamanın durduğu bir ülke evet. 1940-1960 model yaklaşık 50.000 adet artık klasikleşmiş araç var halen kullanımda. 1959 yılında ülkenin ekonomik sisteminin değişmesi ile Amerikan ambargosunun başladığı tarihlerden itibaren ithalat kısıtlandığı için, o tarihe kadar ithal edilmiş tüm araçlar bozulduğunda tamir edilip, yedek parçaları değiştirilerek günümüzde de kullanılıyor. Durum böyle olunca, her daim gözünüzün önünde seyreden 1950 model Plymouth, 1957 model Chevrolet, 1952 model Corvette gibi klasik arabalarla adeta zamanın içinde yolculuk yaptığınız hissine kapılıyorsunuz. (Dipnot: Bu arada Küba'da Küba Devlet Başkanı Raul Castro, yeni araç satışını 2013 yılının aralık ayında serbest bıraktı ancak fiyatlar çok yüksek olduğu için söz konusu serbestlik halen teoride kalmış gibi görünmektedir.)

Küba'da iki çeşit para birimi bulunuyor. Turistlerin kullandıkları para birimi ile yerel halkın kullandığı para birimi farklı. Yerel halkın aylık ortalama geliri ise 20$ civarında. Ancak alım gücü anlamında aylık ortalama gelir üzerinden maddi bir değerlendirme gerçekleştirildiğinde yanıltıcı olabilir çünkü ülkede geçerli komunist sistem kapsamında halkın tüm barınma, eğitim, yiyecek gereksinimleri devlet tarafından karşılanıyor. Ancak halen karne sisteminin uygulandığı Küba'da, şeker, tuz, pirinç, bulgur, süt gibi temel gıdalar, aylık paketlerle devlet tarafından dağıtılıyor ancak temizlik malzemeleri yetersiz. Bu sebeple sokakta karşılaştığınız Küba'lılar turistlerden sabun, temizlik malzemesi istiyor. Giderken yanınıza mutlaka Küba'lılara dağıtmak için çok sayıda küçük şampuan, ya da temizlik malzemesi almalısınız.

Küba, Karayiplerde bir ada ülkesi ve yılın dört mevsiminde yaklaşık 30 derece civarında bir sıcaklık ile nemli bir iklime sahip. Dolayısıyla her mevsim okyanusa girme imkanına sahip oluyorsunuz. Adanın kuzeyinden suya girerseniz "Karayip Denizi"ne, güneyinde yer alan sahil şehirlerinden suya girerseniz "Atlas Okyanusu"na girmiş oluyorsunuz.

Ülkede internet erişimi kısıtlı, cep telefonları pek çekmiyor.

Salsa'nın merkezi Küba'da gezerken "Guatanamera", "Hasta Siempre", "Chan Chan" her daim kulaklarınızda oluyor...

Ernesto Che Guevara'nın Küba'sında "müzik"le, "dans"la bizim gezdiğimiz şehirler ise;

Havana

Küba Devrim Tarihi Müzesi: Burada Küba'da devrimin tarihine ilişkin çok sayıda fotoğraf, belge ve obje yer alıyor.

Küba Devrim Tarihi Müzesi


Capitolio Nacional: Devrime kadar Küba Kongresi olarak kullanılan bina bugün Küba Bilimler Akademisi ve Ulusal Bilim ve Teknoloji Kütüphanesi olarak kullanılıyor. Bizim bulunduğumuz tarihlerde dış cephesinde bakım çalışmaları vardı.

Capitolio Nacional

Casa de los Arabes (Arap Evi): Endülüs mimarisi ile 1940'larda bölgeye gelen arapların toplantıları için inşa edilmiş bina ağırlıklı olarak bölgede bulunan diplomat müslümanlar tarafından ziyaret ediliyormuş. Bugün itibariyle Havana'da cami ya da mescit olarak tanımlanabilecek tek yer olarak burası belirtilebilir.

Casa de los Arabes
Plaza de la Revolucion (Devrim Meydanı): 1 Mayıs ve 26 Temmuz gösterilerinin yapıldığı meydan burası oluyor. Meydana bakan binalardan birisinde dev Che Guevara, bir diğerinde ise Camilo Cienfuegos figürleri yer alıyor.


Devrim Meydanı'ndan
Havana Club Rom Müzesi: Bizim için rakı gibi, Rom da Küba'nın milli içkisi. Küba'nın dünyaca ünlü iki rom markası bulunuyor; Bacardi ve Havana Club. Ancak Bacardi ailesi 1959'da Amerika'ya yerleşip rom üretimine orada devam etmeye başlayınca, Havana Club Küba'da tek kalmış. Kübalılar günün her saatinde Rom içebiliyorlar. Rom ile yapılan içkilerin başında "mojito", "Daiquiri", "Cuba Libra" ve "Pina Colada" geliyor.
   
Rom Müzesinden Maket Rom Fabrikası
 



Dünyaca ünlü Küba Kokteyli "Mojito" şeker, limon suyu ve nane yapraklarının bardakta hafifçe ezilmesi sonrasında üzerine kırılmış buz, soda ve rom ilave edilmesi ile hazırlanıyor.

Seyir Tepesi ve San Carlos Kalesi: Buraya panoramik Havana manzarası için gitmelisiniz ayrıca Havana'nın liman girişini korumak amacıyla yapılmış San Carlos Kalesi de oldukça iyi korunmuş bir kale.


Seyir Tepesinden Panoramik Havana Manzarası




Lemur...




Deniz'in yeni Hayvanlar Puzzle'ından...

Bilimsel adları "Lemuridae" Latince Lemures sözcüğünden geliyor ve "gecenin ruhu" ya da "hayalet" anlamında...Bu isim iri ve parlak gözleri ile tuhaf çığlıkları nedeniyle verilmiş... Madagaskar adasında yaşayan bir maymun türü...                                                                                                      

Alem: Animalia (Hayvanlar)
Şube: Chordata (Kordalılar)
Sınıf: Mammalia (Memeliler)
Takım: Primates (Maymunlar)
Alt Takım: Strepsirrhini (Nemli burunlu maymunlar)
İnfra Takım: Lemuriformes (Makimsiler)
Familya: Lemuridae (Makigiller)*

*Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Makigiller
                                       

4 Aralık 2014 Perşembe

Anne'nin Can Parçası...

Anne: Deniz Anne'nin can parçası...Anne'nin can parçası kim miş Deniz?
Deniz: Baba
Anne: I ıh! I ıh! I ıh! "Deniz". "Deniz" Anne'nin can parçası.
Anne: Anne'nin can parçası kim miş Deniz?
Deniz: Baba
Anne: I ıh! I ıh! I ıh! "Deniz"
Anne: Baba'nın can parçası kim Deniz?
Deniz: I ııı... (parmağı ile kendini işaret eden ve gülen Deniz;)

29 Kasım 2014 Cumartesi

Joan Miro...

"Kadın diye adlandırdığım, kadın denen yaratık değil; o bir evren."
                                                                                                         Joan Miro

Joan Miro
"Şahane Şapkalı Kadın ve Yıldız", 1978


Joan Miro
"Kadın", 1973

25 Kasım 2014 Salı

Fugu - Balon Balığı


Fugu-Balon Balığı…

Japon Denizi’nden çıkartılan; ciğerlerinde, gözlerinde, derisinde panzehiri bulunmayan, siyanürden kaç kat daha kuvvetli tetrodotoxin zehiri taşıyan bir balık…
Bu zehirli japon balığı “lisanslı” şeflerce ayıklanıyor ve farklı şekillerde pişiriliyor.
Japonya’da “lisanslı” fugu restoranları bulunuyor.
“Lisanslı” fugu restoranları Japonya dışında Amerika’da da bulunuyor ancak Avrupa Birliği ülkelerinde izin verilmiyor.
“Lisanslı” fugu şefi olmak hiç kolay bir şey değil.
Hem yazılı, hem de uygulamalı çalışmaları içeren bir eğitim sürecinden geçiyor fugu şefleri ve eğitimlerinin “en son” aşamasında da kendi pişirdikleri fugu balığını yiyorlar.

İlginç olan şu ki…
Deniz’in sınırlı sayıda kelimeyi renkli resimlerle ve kısa açıklamalarla içeren bir sözlüğü var.
Deniz’in sözlüğünde de yer alıyor “balon balığı”, “fugu”.
Sapsarı, balon gibi şişmiş bir balık...
 
Deniz de biliyor fugu’yu, balon balığı’nı...

23 Kasım 2014 Pazar

"Deniz" Olmak...

Baba pazar günü "İşş"e gidince...

Kahvaltı sonrasında,
Anne ile birlikte Anneanne ve Dede'nin evine gitmek
Orada uyuya kalmak
Anneanne'nin hazırladığı yer yatağında derin uykulara dalmak
Akşam saat 18.00'de hâla uyuyor olmak
Baba "İşş"ten dönünce Anne'nin Baba ile birlikte eve geçmesi
Uyandığında Anneanne ve Dede tarafından Anne ve Baba'nın yanına, eve getirilmek
....

Çocuk olmak...
"Deniz" olmak... 

22 Kasım 2014 Cumartesi

Kutu Kutu Pense...

Kutu kutu pense, elmamı yerse
Arkadaşım "Deniz" arkasını dönse
Kutu kutu pense, elmamı yerse
Arkadaşım "Anne" arkasını dönse

Kutu kutu pense, elmamı yerse
Arkadaşım "Deniz" önünü dönse
Kutu kutu pense, elmamı yerse
Arkadaşım "Anne" önünü dönse
...


Ve Yaşar Kurt'un Reflex albümünden "Kutu Kutu Pense" Şarkısı....

"Kutu kutu pense elmamı yerse
 Kutu kutu pense kızıl elmamı yerse

 1 2 3'ler yaşasın Türkler
 4 5 6 Polonya battı
 7 8 9 Biz bu işte yokuz
 10 11 12 İtalya tilki
 13 14 15 Amerika kardeş
 13 14 15 Somali kardeş
 13 14 15 Irak amcamın oğlu
 13 14 15 Hepsi kardeş...

 1 2 3'ler Radyasyonlu Türkler
 4 5 6 Mandaleta yattı
 7 8 9 Biz bu işte varız
 10 11 12 İtalya hep tilki
 13 14 15 Amerika kardeş
 13 14 15 Somali kardeş
 13 14 15 Bosna Hersek amcamın oğlu
 13 14 15 Hepsi kardeş..."





21 Kasım 2014 Cuma

Origami

Deniz kağıt katlama sanatı "origami" ile tanışıyor.

Anne'nin Deniz'i banyo yapmaya ikna etmek için yaptığı kağıttan kayıklarla ve kağıttan uçaklarla...

19 Kasım 2014 Çarşamba

"İşşş"

Deniz'in "Saksafoncu Mavi Yumurta"sının pili yine azaldı...Artık şarkısını çooooook yavaş çalmaya başladı...
Dı dı dı, dıdı dıdı dı, dı...dı...dı...dı-dı...dıdı...dıdı...dıdı...dı...

Anne, Baba ve Deniz'in birlikte oldukları bugünkü akşam yemeğinde..."Saksafoncu Mavi Yumurta"nın yine ne kadar yavaş çalmaya başladığı söz konusu oldu...
Baba dedi ki...canı sıkılmış herhalde yine Mavi Yumurta'nın, alıp başını uzaklara gidesi gelmiş sanki...
Anne de sordu Deniz'e...Mavi Yumurta nereye gitmek istiyordu Deniz?
Deniz yanıt verdi..."İşşş"

Saksafoncu Mavi Yumurta "İşş"e gitmek istiyordu...
İnsanlar biryere giderlerse "İşş"e giderlerdi...

16 Kasım 2014 Pazar

Deniz'in Yeni Puzzle'ları...

- İçinde gezen minik yeşil jip'i ile hayvanat bahçesi puzzle'ı (Around the Zoo Puzzle) ve
- Postacı, doktor teyze, araba tamircisi amca, futbolcular, arkada bateri çalan kızlı müzik grubu, itfaiyeciler, çiftçi amca, polis amca, ahçı amca, astronot ile meslekler puzzle'ı (When I Grow Up Puzzles)


Deniz'in İlk Kışlık Botları


Anne ve Baba, Deniz'e ilk kışlık botlarını Mothercare'den beğendiler. Gri pitikareli, tabanı kalın ama kendisi yumuşacık bir bot...

Deniz'in İlk Kışlık Botları

15 Kasım 2014 Cumartesi

Mor Menekşe


"Akşam oldu penceremde
 Yorgun rüzgar esiyor geçiyor renkler suskun
 Bir mahsun mor menekşe
 Ağlıyor mu ne?
 ....                         "
                                     Söz-Müzik:Kayahan"

Anne: "Mahzun" "hüzünlü-üzgün" demek Deniz?
           Sence Menekşeler hüzünlenebilirler mi?
Deniz: I ıh
Anne: Baba'ya da bir soralım, Menekşeler hüzünlenebilirler mi? Nasıl hüzünlenirler?
Baba: Hüzünlenirler... Başlarını öne eğdiklerinde hüzünlü oldukları anlamını çıkarabiliriz...
Bu şarkıda da başını öne eğmiş "Mor Menekşe" belki de ki hüzünlenip ağlıyor olabileceği düşünülmüş...

Hüzünlenip ağlamasın "Mor Menekşe"...

14 Kasım 2014 Cuma

Bir Aslan "Miyav" Dedi...

"Bir aslan "Miyav" dedi
 Minik fare kükredi
 Fareden korktu kedi
 Kedi "pırr" uçuverdi

 Yalan mı, tuhaf mı?
 Yoksa inanmadın mı?
 Yalan mı, tuhaf mı?
 Yoksa inanmadın mı?"
                                        Söz-Müzik: Kayahan

Bir aslan "Miyav"dedi

- Bir aslan "Miyav" diyebilir mi Deniz?
- I ıh!

Minik fare kükredi

- Minik fare kükreyebilir mi Deniz?
- I ıh!

Fareden korktu kedi

- Kediler farelerden korkarlar mı Deniz?
- I ıh!

Kedi "pır" uçuverdi

- Kediler "pırr" diye uçabilirler mi Deniz?
- I ıh!

Yalan mı, tuhaf mı?
Yoksa inanmadın mı?

- Sen inandın mı bunlara Deniz?
- I ıh!

Yalan mı, tuhaf mı?
Yoksa inanmadın mı?
......

12 Kasım 2014 Çarşamba

Mandalina...

Deniz için önemli olan mandalina yemek değil, mandalina'nın kabuklarının soyulması, kabuklarının çöpe atılması, kendisinin dilim dilim ayrılması...

Mandalina...

Deniz için önemli olan mandalina yemek değil, mandalina'nın kabuklarının soyulması, kabuklarının çöpe atılması, kendisinin dilim dilim ayrılması...

11 Kasım 2014 Salı

Deniz'in Bardakları

1-Kırmızı Arabalı Bardak
2 ve 3-Yeşil "Eşş" Bardaklar
4-Tweety'li Bardak
5-Şirinler'li, Şirin Baba'lı Bardak
6-Yeşil Kuşlu Bardak
7-Küçük Turuncu Fincan

Hepsini masada önüne diziyor, hepsinden sırasıyla su içiyor Deniz...

10 Kasım 2014 Pazartesi

Erzurum - Damdan Dama Atlarken Donan Kedi...

Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde geçen Erzurum'da damdan dama atlarken donan kedi hikayesini anlatan "Baba"ya meraktan büyümüş gözlerle bakan Deniz'e, seyahatname'den ilgili bölüm...

"...Ve bu Erzurum gerçi sert kış yurdudur ama düzenli bostanları bol olup kavunu, karpuzu, lahanası, patlıcanı ve çirişi çok olur bir toprağı geniş, ucuzluk ve verimli memlekettir. Geniş vilâyeti bakımlı, arpa ve diğer hububatı meşhur, yiyecekleri güzel ve beğenilir, ekinlikleri geniş, bereketi bol, nimetleri çok, nice bin ırmak ve kaynakları akar bayındır bir Anadolu şehridir. Bu mamur şehir, o kadar ucuzluktur ki kırmızı deve dişi buğdayın bir somarı (16 kiloluk tahl ölçeªi) (---) batmandır. Beş somarı bir kuruşadır. İki at yemi bir akçeyedir, bir somar arpa (---) akçeyedir, bir vukıyye gelir beş tane has ve beyaz ekmek bir akçedir. Koyun eti iki akçeye, sığır eti bir akçeye, bir tavuk bir akçeye, kırk yumurta bir akçeye, bir güvercin palazı bir akçeye, yüz dirhem yağlı kâhi ve katmer çörek bir akçeye satılmaktadır. Diğer yiyecekler de buna kıyas oluna. Gerçi kışın sertliğinden bağı ve bahçesi yoktur, ancak Paşa Sarayı'nda gül bahçesi, Hacı Murad bağı gülistanı, Kefeniğnesioğlu güllüğü, Bedros bağı güllüğü ve daha nice gül bağları vardır. Ama bu zikrolunan bağların katmerli gülleri meşhurdur. Yer yer kış elması ve ahlat armudu vardır ama başka meyve asla olmaz. Lâkin mesire yerlerinde ve gül bağlarında kavak ağacı ile salkımsöğütleri çok boldur. Başka meyve ağaçları olmaz. Kışı katı olduğundan iki ayda ekerler, biçerler, harman edip döğerler ve alelacele anbarlara korlar. Bizim senemizde atlar Temmuz ayında çayırda iken bir gürültü, şimşek, tipi, boran ve yağmur yağınca bütün atlar boşanıp Erzurum sahrâsında olan Umudum Köyü'ne, Kane ve Gez Köyü'ne kadar dağılıp serseri gezdiler. Kış böyle sert olur. Hatta insanların dilinde darb-ı meseldir ki bir dervişe; -Nereden gelirsin?, derler, -Kar rahmetinden gelirim, der. -O ne diyardır, derler; -Soğukdan ‘Ere zulüm’ olan Erzurum’dur, der. -Orada yaz olduğuna rast geldin mi, derler? Derviş der: -Vallahi 11 ay 29 gün sakin oldum, bütün halkı yaz gelir derler, amma görmedim, der. Hatta bir kere bir kedi bir damdan bir dama atlarken aralıkta donup kalır. Sekiz aydan sonra bahar gelince, anılan kedinin donu çözülüp mırnav deyip yere düşer. Bu da latife şeklinde anlatılan bir darb-ı meseldir (Misâl olarak söylenen meşhur söz). Gerçekten, bir adamın eli ıslak iken bir demir parçasına yapışsa derhâl donup elinden demiri ve demirden eli ayırmak mümkün değildir. Eli, demirden bin ah vah ile kurtarsa bile eli ayasının bir kısım derisi âhıyla demirde kalır. Azak diyarında ve Deşt-i Kıpçak’da erbain (Kırk gün devam eden kara kış) ve zemherir (şiddetli soğuk, kış) geçirdik, böyle keskin kış görmedik. Ancak halkı gayet sağlam vücutludur..."

Kaynak: Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 2. Kitap, Yapı Kredi Yayınları.

9 Kasım 2014 Pazar

Ayıcık ile Dede Burun Buruna Gelmişler...

Deniz'in masal kitaplarından birisinde, "Ayı'nın Dostluğu" adlı masal kitabında, ormanda yalnız başına yaşayan bir Ayıcık var, keşke bir arkadaşım olsaydı diye aklından geçiren, bunu hayal eden...

Bir de evinde yalnız başına yaşayan bir "Dede" var, keşke bir arkadaşım olsaydı bana yoldaşlık edecek diye düşünen, bunu hayal eden...

Ayıcık ile "Dede" bir gün yolda karşılaşıyorlar
"Burun buruna geliyorlar"

Deniz "Burun buruna gelme" konusunu çok seviyor.
Tam masalın bu sayfasında Anne ile Deniz de burun buruna geliyorlar...
Burunlarını birbirlerine yaklaştırıyorlar...

Burun buruna geliyor Ayıcık ve "Dede"
Aynı şekilde, burun buruna geliyor Anne ile Deniz...

Masal'ın devamında ne oluyor??
Ayıcık ve "Dede" birlikte yaşamaya başlıyorlar.
Yalnızlıklarını paylaşıyorlar, birbirlerine yoldaş oluyorlar böylece...
Sonra bir gün...
"Dede" bahçede uyuyakalıyor...
Burnuna tam üç tane sinek konuyor...
Ayıcık bir bakıyor "Dede"nin burnuna sinekler konmuş...
Kovmaya, kaçırmaya çalışıyor sinekleri
Ama olmuyor, sinekler gitmiyorlar birtürlü...
O zaman sinekleri kaçırmak için "Dede"nin burnuna "Patt" diye vuruyor...
Çok acıyor tabi "Dede"nin burnu o zaman.
Kızarıyor "Dede"nin burnu...
Ayıcık da üzülüyor "Dede"nin burnunun böyle olmasına...
Düşünemiyor ama Ayıcık yaptığı şeyin "Dede"ye zarar vereceğini...
Keşke düşünseydi Ayıcık
"Dede"nin burnunu acıtmasaydı...

Bazen farkında olmadan, istemeden sevdiklerimizin canını yakabiliriz.
Yapmamalıyız böyle değil mi...
O zaman biz de üzülürüz...

Joan Miro - Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar...

Joan Miro'dan
Deniz bugün Anne ve Baba ile birlikte Sakıp Sabancı Müzesinde, Joan Miro - Kadınlar, Kuşlar ve Yıldızlar sergisinde...

Resimleri inceliyor...
Joan Miro "Dede" heeeep sarı, kırmızı, "yeşş" ve mavi renkleri kullanmış.
En sevdiği renkler bunlarmış.
Deniz'in de en sevdiği renk "yeşş".
O yüzden anlıyor ve hak veriyor Deniz Joan Miro "Dede"ye...
Tüm renkler arasında birkaç rengi çok seviyor olabilir insan evet...
Gayet normal bir durum.
Herkesin bu duruma anlayış göstermesi gerekli...

Joan Miro "Dede"nin resimleri arasında ennn çoooook "Kuşlar" resmini beğendi Deniz.
Başta büyük Sarı, Kırmızı, Yeşil ve Mavi kuş...
Alt tarafta küçük küçük bir sürü Sarı, Kırmızı, Yeşil, Mavi kuşlar...

Joan Miro - "Kuşlar"

Joan Miro'dan

Joan Miro
"Gece ve Kuş", 1967-1968





8 Kasım 2014 Cumartesi

Gülen Mickey Mouse...

Deniz'in Mickey Mouse'lu terlikleri, pijaması ve Annane'nin ve Dede'nin Deniz'e aldığı "Gülen Mickey Mouse"...

6 Kasım 2014 Perşembe

Annane Bunu Da Tamir Etsin...

Son günlerde Anne ve Baba'nın Deniz'e uyarıları ennnnnn çoook, ennnn çooook;

Oyuncaklarını yere atmaması, hatta "hiç birşeyi" yere atmaması, yere attığı eşyaların zarar göreceği konusunda oluyor...

Örneğin; geçtiğimiz günlerde Deniz Annane ve Dede'nin ona hediye ettikleri en büyük kırmızı arabasını, kırmızı yarış arabasını yere atmışşş...
Yere atınca kırmızı arabanın kuyruğunun bir tarafı kırılmışşş...
Hatta o gün Deniz helikopterini de yere atmışşş...
Helikopterin de ayaklarından birisinin ucu kırılmışşş...
Şimdi ayaklarından birisi uzun, diğeri kısa Deniz'in helikopterinin...

Sonra Annane, Deniz'in kırmızı arabasını aldı yanında götürdü.
Kırmızı arabanın kuyruğunun kırık parçasını yapıştırmış Annane.
Annane ve Teyze, kırmızı yarış arabasını güzelce tamir etmişler.
Deniz'e geri getirdiler.

Deniz arabanın kuyruğundaki kırık parçanın yapıştırılmış olmasına çok sevindi.
Helikopterin kırılmış ayağını göstererek "Annane bunu da tamir etsin" şeklinde işaret ediyordu, kırmızı arabayı eline her aldığında...
Annane kırmızı arabayı tamir etmişti, helikopterin kırık ayağını da tamir etsin di...

Evet Annane...
Kırmızı Arabanın kuyruğunu tamir ettin.
Deniz'in helikopterinin ayağını da tamir et.
Bir ayağı kısa, diğer ayağı uzun helikopterin.
Onu da tamir et.
Helikopterin iki ayağı da "Eş" olsun derken...

ve Deniz, kırmızı araba ile oynarken kırmızı arabanın kuyruğu, daha önce kırılmış olan yerinden "yeniden" kırıldıııııı...
Annane'nin yapıştırdığı parça "yeniden" koptu...
Deniz şaşırdı... Annane tamir etmişti, bu kez Deniz yere de atmamıştı, ama işte "yeniden" kopmuştu kırmızı arabanın kuyruğunun kırık parçası...

Baba açıkladı Deniz'e...
Birşey bir kez hasar gördü mü...
Artık yapıştırılsa, tamir edilse de
Eskisi kadar sağlam olmaz Deniz...
O yapışan, tamir edilen yerden...
Aynı yerden...
Yeniden...
Çok kolaylıkla yeniden kırılabilir...
Yapıştırılan parça, çok kolaylıkla ayrılır yapıştığı yerden...
Bu yüzden...
Sen oyuncaklarını, eşyalarını yere atma...
Bak hasar görüyorlar.
Ne kadar iyi tamir edilseler de, yapıştırılsalar da...
Çok kolaylıkla kırılabiliyorlar yine aynı yerden...

Deniz şimdi...
Annane'nin kırmızı arabayı da, helikopteri de tamir etmesini istiyor...
Kırmızı arabayı bir kez tamir etti Annane...
Yine tamir etsin...
Bu kez helikopteri de tamir etsin...

Unutmayalım, Annane'ye hatırlatalım.

Kırmızı arabayı da, helikopteri de al götür ... Tamir et Annane!
Deniz de bir daha yere atmayacak oyuncaklarını...

5 Kasım 2014 Çarşamba

Horoz Amca'nın Kolyesi

Deniz, Anne ve Baba'nın hep birlikte oldukları akşam yemeklerinin, olmazsa olmazı:

"Horoz Amca" ve "Tavuk Teyze"

Ve olmazsa olmaz hikaye:

"Horoz Amca'nın Kolyesi"


Yemek sırasında "Baby Chair"da oturmaktan sıkılmaya başlayan Deniz'in dikkatini yeniden masaya çekebilmek için...


Horoz Amca'nın eskiden...küçük, krem boncuklu bir kolyesi vardı. Şimdi yok.
Ama eskiden Horoz Amca'nın küçük, krem boncuklu; Tavuk Teyze'nin de turuncu boncuklu bir kolyesi vardı.
Şimdi Tavuk Teyze'nin kolyesi var, halen duruyor boynunda ama Horoz Amca'nın kolyesi yok artık...

Horoz Amca'nın küçük, krem boncuklu kolyesi, aynı "Anne"nin inci kolyesine benziyordu.
Anne'nin de kolyesinin krem boncukları vardı, Horoz Amca'nın kolyesinin de krem boncukları vardı.
İkisi birbirine çok benziyordu. Birbirinin "Eş"i gibiydi...

Deniz çok seviyordu Horoz Amca'nın krem boncuklu kolyesini.
Çıkartmaya çalışmıştı bir iki kez.
Ancak Horoz Amca'nın kafasındaki sarı tüylü şapka nedeniyle, çıkmıyordu Horoz Amca'nın kolyesi.

Bir gün yemekteydiler yine Anne, Baba ve Deniz...
Deniz minicik parmakları ile Horoz Amca'nın kolyesine dokunuyordu.
"Eş" diyordu. "Anne"nin kolyesinin "Eş"i diyordu.

Sonra birden...
Horoz Amca'nın kolyesi "koptu"
Küçücük boncuklar dökülmeye başladı...
Deniz çok şaşırdı.
Hiçbirşey yapmamıştı, birden bire kendiliğinden kopmuştu Horoz Amca'nın kolyesi.

Anne hemen dökülen küçücük boncukları topladı.
Heppssiiini topladı.
Ve bir torbaya koydu.
Küçük krem boncukların hiçbiri kaybolmadı.
Anne hepsini topladı ve kaldırdı.

Anne hiç unutmadı, boncukları koyduğu yeri.
Hatırlıyor küçük, krem boncukların nerede olduğunu.
Biliyor.

Anne o boncukları yeniden ipe geçirecek.
Yeniden kolye yapacak.
Ve Horoz Amca'nın boynuna takacak.
İlk fırsatta yapacak bunu.
Sadece boncuklar çok küçük, delikleri çok ince.
İpi nasıl boncuklara geçireceğinin yöntemini bulacak Anne.
Ve Horoz Amca'nın kolyesini tamir edip, yine Horoz Amca'nın boynuna takacak.

Anne'nin kolyesinin "Eş"i.
Horoz Amca'nın kolyesi geri gelecek...
 

3 Kasım 2014 Pazartesi

Malay ve Peranakan Mutfağı...


Malezya'da malay ve peranakan mutfağı maceralarımız....

-Aşağıdaki fotoğraflarda, Kuala Lumpur'da KLCC Suria Alışveriş Merkezi'ndeki "Little Penang Cafe"de, "Nasi Lemak Penang (Chicken) ve "Penang Curry Mee". "Nasi Lemak" malay mutfağının en bilinen yemeklerinden birisi, Malezya için adeta bir ulusal miras olarak kabul edilen bir yemek. Pandan aroması ve Hindistan cevizi sütüyle buharda pişirilen pirinç, yanında tavuk/balık, kızarmış yer fıstığı ve tuzda kurutulmuş ançuez, salatalık, katı yumurta ve sambal belacan (acı biber ezmesi benzeri baharatlı bir sos) ile servis ediliyor. Yemek muz yapraklarının üzerinde servis ediliyor. "Curry Mee" ise yine malay mutfağının bir diğer popüler yemeklerinden. Hindistan cevizi sütü katılarak yapılan, içinde yumurtalı noddlelar (yellow egg noddles) and ince pirinç noddleları (rice vermicelli) bulunan sulu bir yemek.


Arka tarafta "Nasi Lemak Penang (Chicken)
Önde "Penang Curry Mee"
"Little Penang Cafe" malay mutfağı ile tanışmamız açısından, oldukça doğru bir başlangıç noktası oldu. Alışveriş merkezinin içinde, yerel yemekler yapan bu mütevazi cafe, bize farklı tatları deneme cesareti verdi.







Yine "Little Penang Cafe"de malay mutfağının en popüler yemeklerinden, bir tür baharatlı noddle yemeği olan "Char Kway Teow" ve tatlı olarak tropik meyvelerin üzerine konulmuş çikolata sosu benzeri ama daha tatlı bir sos ile servis yapılan "Rojak". "Char" tavada kızartılmış, "Kway Teow" ise yassı pirinç noddleları anlamına gelmekteymiş. "Char Kway Teow" pirinç noddlelarının soya sosu ve kırmızı biber ile tavada kızartılması ve içine karides, midye, soya filizi, çin soğanı ve yumurta eklenmesi ile yapılan bir yemek.


"Char Kuey Teow"

"Rojak"

- Penang'da CF Food Court'ta Kedah Mutfağı'ndan "Squid" ve "Grilled Fish". Malay mutfağının içinde Kedah mutfağı baharat ticareti döneminde bu bölgeye yerleşen hintlilerin etkisi ile biraz daha baharatlı oluyormuş. Bu yüzdenmiş demek ki, hem kalamar yemeği, hem ızgara balık oldukça lezzetliydi ama mutfağının genel özelliği itibariyle bekleneceği gibi belirgin baharatlıydı. Kalamar yemeğinin içinde acı tadı veren biberler de olduğunu tahmin ediyoruz. Balık ise, derisinin üzeri aynı şekilde acılı bir sos sürülerek ızgarada pişirilmişti.

Sol tarafta "Squid"
Sağ tarafta"Grilled Fish"


Yine CF Food Court'ta Penang'ın ünlü "Fried Oyster" yemeği. Maydanozlu ve yumurtalı şekilde pişirilen midye ve yengeç parçaları omlet benzeri bir yemek haline geliyor. Bu yüzdendir ki adı "Fried Oyster Omelette" olarak da geçiyor.

"Fried Oyster" 
- Penang'da Red Garden Food Court'ta Penang'ın ünlü "Assam Laksa" yemeği. Laksa aslında peranakan mutfağına ait tofu, balık dilimleri, karides, midye ve benzeri diğer deniz ürünleri ile hazırlanan körili bir noddle çorbası imiş,  Malezya'da farklı lezzetlerde çok sayıda Laksa türü mevcut olup, Penang Laksa bunlar arasında en beğenilenlerinden. Geleneksel olarak laksa yaprağı veya vietnam kişnişi ile süslenerek servis yapılıyormuş.

"Assam Laksa"



- Aşağıda ise Penang'da konakladığımız Muntri Mews Hotel'in kafesinden iki tatlı. İlki "Pengat Pisang" ve İkincisi "Sago & Gula Melaka". Her ikisi de çok hafif tatlılar. "Pengat Pisang" kaynatılmış hindistan cevizi sütünün içine muz dilimlerinin konulması ile hazırlanmış çok hafif bir tatlı. "Sago & Gula Melaka" ise tabakta ayrı ayrı bulunan pilav şekli verilmiş hint irmiğinden (şişmiş jölemsi tatlı pirinç taneleri olarak yorumlamıştık tattığımızda ancak bazı hurma ağaçlarının özünden çıkartılan ve pirinç gibi kullanılan nişastalı bir gıda olan hint irmiğiymiş yediğimiz) tahminimizce hindistan cevizi kremasından ve "molasses" adı verilen pekmez benzeri bir tatlı sostan oluşuyor. Kaşığa pilav gibi pişirilmiş hint irmiğinden biraz alıp, önce hindistan cevizi kremasının sonra pekmez benzeri sosun içine batırıp yiyorsunuz. Hayatımızda yediğimiz en farklı, en hafif, en lezzetli tatlılardan birisi olduğunu düşünüyoruz. "Pengat" ise tropik meyvelerin palm sugar ile tatlandırılmış hindistan cevizi sütünde pişirilmesi ile hazırlanan bir yöresel malezya tatlısı oluyor. Bu tatlı durian vb. farklı meyvelerle de yapılabilmekte olup "Pengat Pisang" muz ile yapılanı oluyor.

"Pengat Pisang"

"Sago & Gula Melaka".

  
- Singapur'da Raffles Shopping Center'ın Food Court'unda malay mutfağının en popüler tatlılarından minik minik buz toplarından oluşan "İce Kacang" tatlısı ve "Fried Hokkien Mee" yemeği. "Hokkien Mee" aslında "Assam Laksa" gibi noddlelı çorba benzeri bir yemek oluyor ancak "Fried Hokkien Mee" bu yemeğin kuru versiyonuymuş. Kuru versiyonu "Char Kway Teow"a benziyordu ancak çooook çoooook daha az baharatlıydı. Sambal belacan (acı biber ezmesi benzeri baharatlı bir sos) ile birlikte ve jalapeano birberleri ile birlikte servis edilmişti.



"Fried Honkien Mee"