27 Temmuz 2018 Cuma

Anne ve Deniz Başbaşa - 3.Gün - Tatil Hazırlığı - Işıklı Ayakkabılar...

Anne ve Deniz'in bugünkü programlarında ise önce Bauhaus'u gezmek, Anne'nin zımpara alması ve Deniz'in bir gün önceki etkinlikten öğrendiği silikon tabancası kullanım detayları kapsamında Anne'nin ilk fırsatta alacağı silikon tabancasına karar vermesinin ardından Deniz'e tatil için sandalet bakmak vardı...


İlk etapta bir spor mağazasında modellere baktılar, Deniz tabanını tırtıklı bularak beğenmedi...


Sonrasında Anne'nin internet araştırmasının ardından, Carrefour'un çıkış kapısının önünde yer alan, her zaman gördükleri ve hiç uğramadıkları Flo Mağazası'na uğramaya karar verdiler...


Ve günün geri kalanını Flo'da nasıl geçirdiler...


Deniz sandaletini 29 numara hemen beğendi. Tam aradıkları gibiydi...
Bu sırada spor ayakkabılar da çok ilgilerini çekti. Deniz bir tanesini ışıklı olması sebebiyle çok beğendi. Hem de fırsat bölümündeydi.
Bu sırada Deniz'in mevcut NB ayakkabıları öyle küçük gelmeye başladı ki, kasaya kadar gidemeyecek durumdaydı Deniz...
Anne kendisine de ayakkabı bakmak istedi ancak Deniz idare edemiyordu.
Kasadan Deniz'in ayakkabılarını geçirdiler. Deniz yeni ayakkabısını giyindi. Anne kendine bakmaya başladı.
Bu sırada Deniz ayakkabının 29 numara olmasına karşın küçük geldiğine karar verdi.
Anne madem öyle ayağını rahat ettirecek bir ayakkabı bulalım dedi ve yeniden çocuk reyonuna yöneldiler..
Beğendikleri ayakkabının 30'u yoktu. Zaten bugün fırsat reyonuna az numara kaldığı için taşınmış olabilir dedi görevli. Yeni sezonda sadece 5 model ayakkabı ışıklıydı.
Deniz bu kez 29 numara olan burnu biraz daha uzun bir model, mavi altı turuncu renkli bir ayakkabı denedi. Bu ayakkabı daha rahattı.
Anne sonrasında kendine ayakkabı bakmaya devam etti. 38 numara bir ayakkabı buldu ancak 39'unu denedi, 39'u daha iyi olmuştu.
Bu sırada Deniz ayağındaki ayakkabının bu kez de büyük geldiğine karar verdi.
Yeniden çocuk reyonuna yöneldiler.
Işıklı Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray ayakkabıları vardı. Deniz Beşiktaş ya da Galatasaray olur dedi ancak 30'u olan sadece Fenerbahçe idi...
Bu kez Beşiktaş'ın 29 numarasını giyindi. Daha iyiydi...
Tam kasaya doğru gidiyorlardı ki ilk beğendikleri ayakkabının serisinin olduğu yeri buldular...
İlk beğendikleri ayakkabının 30'u vardı.
Görevliye de gösterdiler. 30'unu bulmuşlardı.
Deniz ilk beğendiği ışıklı ayakkabının, lacivertli kırmızılı ışıklı ayakkabının 30'una kavuştu.
Anne kasaya doğru giderken üzeri simli, boncuklu, koton başka bir ayakkabı beğendi. Bu ayakkabının 38'i oluyordu.
Kasaya yeniden yöneldiler ve işlemlerini yapıp çıktılar....


Saatlerdir aynı mağazadaydılar...
Geçmiş olsundu...


Baba ise işyerinden henüz çıkamamıştı.
Yoksa kapıda kalırdı.
Baba'dan çok çok önce eve ulaştılar...Baba sürpriz bir şekilde işyerinden çıkamamış olunca....
Baba geldiğinde ise Deniz ayakkabılarını Baba'ya büyük bir heyecanla gösterecekti. Özellikle ışıklı olanlarını. Sokak kapısını açıp, dışarıya koyacak, üşenmeyecek giyinecek gösterecekti ışıklarını...


Işıklı ayakkabılar...
Çok sevmişti Deniz...
Güle güle, güzel günlerde giyinsindi...
Yarın Sicilya'ya Deniz her iki ayakkabısını da götürmeyi planlıyordu...
Anne de simli, boncuklu ayakkabısını götürecekti...


Anne ve Deniz...


Bizim Deniz...

26 Temmuz 2018 Perşembe

Anne ve Deniz Başbaşa - 2.Gün - Pera Müzesi/ Şekerden Kuleler ...

Anne ve Deniz'in programlarında birlikte 2.günlerinde "Pera Müzesi"nde çocuklar için düzenlenen "Şekerden Kuleler" etkinliği vardı...Saat 11:00'de Pera Müzesinde olmaları gerekliydi.


Anne'nin istediği kadar erken evden çıkamamış olsalar da zamanlı çıktılar aslında. Yola çıktıklarında 10:45'de Pera Müzesinde olabileceklerini navigasyondan görüyorlardı. Benzin almak için duraklamaları ile süre bir 5 dakika daha atacaktı. Benzin aldıklarında güzergah biraz farklılaştığı için farklı yol da süre bir 5 dakika daha atacaktı...Sonuç olarak 11:00'deki atölye için saat 10:55'de ulaşabiliyorlar gibi görünüyordu...


Bu sırada Çapa taraflarında hafif hafif yağmurun yağmaya başladığın fark ettiler, Taksim'e doğru çıkarlarken birden trafik biraz ağırlaştı, yollarda su birikintileri giderek artmaya başladı. Bir süre sonra Karaköy civarında yokuşu çıkarlarken sular sel gibi yolun üzerinden akıyordu. Aman burada ne kadar çok yağmur yağmaya başladı derlerken yağmur daha da hızlandı. Yağmur çok yağıyor diye düşünmeye başladıklarında şükür ki otoparka girmek üzereydiler. Arabayı park edecek boş yer bulmaları da 5-6 dakikayı alınca çıktıklarında yağmur oldukça azalmıştı. 8 dakika geç kalmış şekilde Anne Deniz'i atölye çalışmasına ulaştırmıştı.


Deniz ile birlikte sınıfta bir arkadaş daha vardı. Birlikte hem sergiyi gezdiler, hem de etkinliği gerçekleştirdiler. Atölye çalışmalarına katılan çocuklarının çalışmalarından bir seçkinin belirli tarihler arasında Pera Müzesi'nde sergilenmesi planlanıyordu...


Anne ise Deniz atölye çalışmasındayken sergiyi geziyordu...Hatta bir ara sürpriz bir şekilde Deniz ve Atölye ekibi ile de karşılaşmıştı...


"Evde Üç Gün", Hacettepe Üniversitesi öğrencilerinin çalışmalarından birisiydi...Tam Anne'ye uygun bir çalışmaydı...Anne bugünlerde böyle çok mutluydu...

















Atölye çalışmasının sonrasında, İstiklal Caddesinde gezdiler. Deniz Yapı Kredi Yayınları'nın Çocuk Kitapları bölümünü çok seviyordu. Oradan güzel bir kitap beğendi.


Anne kendisine Şampiyon Kokoreç'ten paket yaptırdı. Deniz ile birlikte Starbucks'da oturdular. H&M Home'u Anne'nin favorisi olması sebebiyle gezip, Cevahir AVM'ye geçmeye karar verdiler. Cevahir AVM'de Deniz Majorette arabalarının onda olmayan, aradığı bulamadığı modellerine bakmak istiyordu. Gittiler ki Toyzz Shop yenileme nedeniyle geçici kapanmıştı, Armağan henüz açılmamıştı (10 yıllık AVM'de "henüz" nasıl oluyordu, Anne ve Deniz bu konu üzerinde ciddi ciddi düşünmüştü). Dışarı tarafta büyük bir oyuncakçı vardı ancak o oyuncakçıdaki Thomas Trenler, fiyatları ve kartonlarının renklerinin bile solmuş olması Anne ve Deniz'i çok şaşırtacaktı. Mıknatıslıydı trenler ancak fiyatları hiç eski kalmamış, yeni model trenlerden dahi yüksek hale gelmişti...Bu yüzden ikisinin de sinirleri bozulmuştu. En yeni modellerin bunlar olduğu söylendiği için ve söylendiği şekilde olmadığı için dönüşte ilk planlarını gerçekleştirerek eve ulaşmaya karar verdiler. Capacity AVM'ye hızlı bir ziyaret gerçekleştirip, eve döneceklerdi...


Bir gün içinde böylece adeta fır döndüler...Gitmedikleri yer kalmamıştı...


Anne ve Deniz...


Bizim Deniz...

25 Temmuz 2018 Çarşamba

Anne ve Deniz Başbaşa - 1.Gün - Otel Transilvanya 3 / Yaz Tatili...

Anne'nin izne ayrılmış olduğu ilk gün Anne ve Deniz'in programlarında Deniz'in okul kaydı işlemlerini tamamlamanın ardından Carousel Cinema Pink'te "Otel Transilvanya 3 - Yaz Tatili" filmi vardı...


Saat 17:00 seansındaydılar...


Film öncesi salonun temizlenmemiş olması Anne ve Deniz için büyük sürpriz olacaktı. Deniz'in seçtiği koltuğu karanlıkta bulmaya çalışırken Deniz'in ayağı yerde bırakılmış mısır kutusuna çarpacaktı, mısırlar yere dökülecekti. Yarım bırakılmış içecek de devrilince yer ıslanacaktı...
En ön sıralarda kullanılmamış temiz koltuklar bulup oturacaklar, filmi izleyecekler, ancak çıkışta konu ile ilgili şikayetlerini görevliye ileteceklerdi.


Film ise Anne ve Deniz'in birlikte izledikleri en heyecanlı filmlerdendi. Hatta en heyecanlı film olduğu söylenebilirdi. Canavarlar gemiyle tatile çıkıyorlardı. Ancak geminin kaptanı bir insandı. Kont Drakula geminin kaptanına Zinc oluyordu. Ancak kaptanın dedesinin dedesi yıllarca canavarların soyunu tüketmeye çalışan bir insandı. Geminin kaptanından da canavarların soyunu tüketmeyi sağlayacak anahtara ulaşmasını bekliyordu. Bu sırada o da Kont Drakula'ya Zinc olduğunun farkına varacak, canavarların sonunun gelmesine engel olacak ve Kont Drakula ile mutlu yaşayacaktı.


Anne filmin heyecanlı yerlerinde resmen çığlık atmıştı...Film o kadar heyecanlı ve eğlenceli bir filmdi...Anne ve Deniz bu kadarını beklemiyorlardı. Hatta Deniz filme biraz önyargılı, pek istemeyerek gitmişti ancak görmüşlerdi ki önyargılı olmamak lazımdı...Hayatta başlangıçta bize güzel gelen bir şey bir noktadan sonra detayları öğrenildiğinde sıkıcı ve anlamsız, başta sıkıcı ve anlamsız gelen bir şey ise bir noktadan sonra detayları öğrenildiğinde çok güzel ve eğlenceli gelebilirdi. Bilmediğimiz bir şey ile ilgili düşüncelerimiz, konu ile ilgili bilgi sahibi oldukça, konuyu deneyimledikçe tam tersi yönde değişebilirdi...


Anne ve Deniz...


Bizim Deniz...




3 Temmuz 2018 Salı

Deniz'in İlk Servisi...

Deniz Spor Okulu ile birlikte ilk kez servise biniyor...


Sabah saat 07:50 gibi geliyor servisi...


Sabah 06:30'dan sonra Anne Deniz'i yavaş yavaş uyandırıyor. En geç 06:55 gibi kahvaltıya oturuyorlar. Anne Deniz'e kahvaltısını yaptırıyor. 07:20 civarında kahvaltıdan kalkıyorlar. Deniz dişini fırçalayıp elini ağzını yıkadıktan sonra Anne Deniz'e Spor Okulu kıyafetlerini giyindiriyor, çantasını hazırlıyor. Baba Deniz'in dişlerini fırçalamasına ve ağzını yıkamasına küçük bir yardımda bulunuyor. 07:30 sonrasında Anne servisi için hazırlanmaya başlıyor. Baba da hazırlanıyor. Anne'nin 07:40'a doğru evden çıkması lazım. Aynı dakikalarda Baba da servisi için evden çıkıyor. Anne servisinin uzak durağına koşuyor. Servisine 07:45 gibi biniyor. Bu sırada Deniz'in servisini şöförü arıyor. Anne Sevda Hanım'ı arayarak Deniz'in servisinin gelmekte olduğundan Deniz'i haberdar ediyor. Deniz ve Sevda Hanım hemen hazırlanıp aşağıya iniyorlar. Deniz servisine biniyor ve Spor Okulu'na doğru yola çıkıyorlar...


Servis yaklaşık 08:50 civarında Spor Okulunda oluyor.


Herkesi evden alıp Spor Okuluna varıncaya kadar bayağı bir zaman geçiriyorlar servisin içinde... Deniz hangi duraktan kim bindi, servis hangi yöne gitti, hepsini takip ediyor... Deniz'in arkadaşı Lara örneğin Bakırköy'de Carousel'in yakınından biniyor...


Serviste rehberlik yapan bir de abi bulunuyor. Deniz'i servisin kapısında karşılıyor. Binmesine yardımcı oluyor, oturtuyor ve kemerini takıyor...Ve Deniz gidiyor...


Bugün Anne ve Baba bir işleri olduğu için arabayla gideceklerdi. Bu yüzden Deniz'i onlar servise bindirmişlerdi... Anne ve Baba'ya ilginç ve bir garip geliyordu Deniz'in servise tek başına binmesi ve gitmesi...


Büyüyordu Deniz...


Bizim Deniz...