27 Şubat 2015 Cuma

Deniz'in Baykuşları II

Deniz model arabalarının içine renkli baykuşlarını koyup, çıkartırken; koyup, çıkartırken...

Dün akşam minik baykuşların Sarı Chevrolet'in içine de yerleşmeleri gerektiği konusunda karar kıldı.
Ancak Sarı Chevrolet diğer arabalar gibi yüksek tavanlı değildi.
Minik baykuşlar pek içine girebilecek gibi görünmüyordu...
Ancak Deniz için bu kabul edilebilir birşey olmayacaktı tabii ki...
Şöför koltuğundan giremiyorlarsa, yan koltuktan girmeliydiler.
Mutlaka Sarı Chevrolet'e binmeliydiler...

Minik parmakları ile itiştire tıkıştıra bir tane tompik mavi baykuşu Sarı Chevrolet'in içine soktu...
Sonra ikincisini de içeriye sokmaya niyetlendi.
Biraz zorlandı.
Ama kapıyı üzerine kapatıp, bastırarak başardı.
En sonunda nihayet iki tane minik tompik mavi baykuşu Sarı Chevrolet'in içine sıkış tıkış yerleştirdi....

Sarı Chevrolet'in içinde, iki tane, minik tompik mavi baykuş...
Ve Deniz...

 

22 Şubat 2015 Pazar

Deniz Venedik'e El Sallıyor...

Baba San Marco iskelesinde Havalimanı'na dönüşleri için Deniz Taksi'yi beklerken...

Anne ve Deniz, Deniz'in arabası ile hınn hınn yaparak, yakındaki hediyelik eşyalar satan tezgahlara bakıyorlar.
Anne Deniz'e Pinokyo masalını anlatıyor.
Pinokyo'nun ahşap kuklalardaki uzamış burnunu inceliyorlar.
Mavi Beyaz t-shirtlü bir "Gondolcu" ahşap kuklası alıyorlar.
Deniz "Gondolcu"nun da burnunu inceliyor.
Sonra "Gondolcu" ile Pinokyo'u yanyana koyup burunlarını karşılaştırıyorlar.  

Ve kararları netleşiyor...

"Pinokyo ile yanyana durma Gondolcu
 Senin de burnun uzar...
 Pinokyo ile yanyana  durma Gondolcu
 Senin de burnun uzar..."                              

Hoşçakal Venedik...El sallıyoruz sana...

21 Şubat 2015 Cumartesi

Deniz Venedik'te III

Anne, Baba ve Deniz bugün sabahtan Rialto pazarındaydılar. Sonrasında ise San Marco'dan Academia Köprüsü'ne doğru yürüdüler. Academia Köprüsü'nden Dorsoduro tarafına geçtiler ve Dorsoduro tarafında Santa Maria della Salute'a (Beyaz Kilise'ye) kadar yürüdüler.

Deniz acıktığında kiliseye doğru yürünen sokaklardan birisinde karşılarına çıkan bir restoran & cafe 'de Anne ve Baba cichetti yedi, Deniz de ızgara bifteğini yedi.

Deniz Santa Maria della Salute'un önünden Venedik'e, San Marco tarafına, gün batımında, bu kez de karşı taraftan Anne ve Baba ile birlikte baktıktan sonra dönüş yolunda "yeşş" bir uykuya dalacaktı. Anne ve Baba, Venedik'in köprülü/merdivenli yollarında Deniz'in arabasını o köprülerden/merdivenlerden çıkarta/indire taa yeniden Rialto Köprüsü'ne taa Trattoria della Madonna'ya kadar döndüler. Trattoria della Madonna'da Anne ve Baba Moeche (Küçük Yengeç) ve Carlucce yerken Deniz halen "yeşşş" bir uykudaydı. Uyandığında dil balığı geldi yine Deniz'e. Abbas Abi'yi de gördüler. Ayrılırken Deniz bademli nugat hediyesini de aldı Abbas Abi'den. İnşallah ileride buralara tek başına gelmek kısmet olsun Deniz'e dediler ve ayrıldılar.

Deniz Venedik'te II

Deniz "yeşş" bir uykuda iken Anne, Baba ve Deniz'in başlayan Venedik gezileri...

Piazza San Marco da (San Marco Meydanı'nda) Campanile, St. Mark's Basilica ve Doges Palace'ı gördükten sonra Piazza San Marco'dan sarı yönlendirme tabelalarını takip ederek Rialto Köprüsüne doğru devam etti.

Venedik şehri bebek arabalı ziyaretçilerine, kanalların üzerindeki tarihi köprülerinin tasarımında her daim mevcut basamaklar ile biraz zorluk yaratıyormuş. Rialto Köprüsünü görüp de Anne ve Baba bundan artık emin olduklarında, Deniz "yeşş" bir uykuda idi halen...Venedik'teki üç günleri, Deniz'i şehirde her daim karşılarına çıkan kanallar üzerindeki köprülerden bir yukarı çıkarmakla, bir aşağı indirmekle; bir aşağı indirmekle, bir yukarı çıkarmakla geçecekti...Olsundu...Anne ve Baba Valetta-Malta maceralarından alışkındı...

Deniz "yeşş" bir uykuda iken All'arco'yu buldular, Rialto Köprüsünü geçtikten sonra dümdüz takip edilen yolda, solda Rue de Arco sokağına gizlenmiş olan...

Anne, Baba ve Deniz All'arco'da...
Sonra Deniz uyandığında Cantina de Doro'yu da denediler. Devamında Rialto Köprüsünün San Polo tarafındaki dar sokaklarda biraz dolaştıktan sonra yine Rialto Köprüsünün San Marco tarafına geçildiğinde karşılarına çıkan caddeyi takip ederek, marketi, murano camından hediyelik eşya satan küçük dükkanları, maske satan küçük dükkanları, t-shirt satan mağazaları gezdiler...

Akşam yemeği için son durakları "Trattoria Della Madonna" da ise Anne ve Baba mürekkep balıklı spaggetti denerlerken, Deniz dil balığı yiyordu. Arjantin'de Buenos Aires'deki restoranlarda ikram edilen grissiniler, biraz daha spaggetti versiyonları burada da karşılarına çıkmıştı...Bu benzerliğin sebebi ne olabilir di, ilginç bir tesadüftü...

Not: Gece Deniz Anne Baba yatağının ortasında yine "yeşş" bir uykuda iken yazıyordu Anne bu satırları.

20 Şubat 2015 Cuma

Deniz Venedik'te...

Anne, Baba ve Deniz Venedik'teler...

Havalimanı'ndan San Marco'ya gitmek için deniz taksi'yi tercih ettiler. Aktarmasız 1 saat 20 dakikada kişi başı gidiş dönüş 25€'ya otellerine çok yakın bir durağa varacaklar.

06.40'da uyandırdı Anne Deniz'i...Yatağından aldı kucağına üzerini giyindirdi. Deniz giyindirildiğini fark ettiğinde "ıh" dedi, elleri ile montunu işaret etti. Eldivenlerini de takması lazımdı. Anne Deniz'i yatağına bırakırken açıklamıştı, sabahleyin Deniz'i uykudan uyandırmak zorunda kalacaktı. Hava çok soğuktu. Kar yağmıştı. Üşümesin diye şapkasını, atkısını, eldivenlerini takacaktı Deniz'in. Onu sarıp sarmalayacaktı. Bu yüzden Deniz, uyandığında eldivenlerini hatırlatıyordu.

Montunu, atkısını, şapkasını, eldivenlerini giyindirdi Deniz'e Anne.
Sarı taksiyi çağırdılar.
Deniz taksilerin de "yeşş" olmasını istiyordu.
Keşke tüm sarı taksiler "yeşş" olsaydı.
Taksi şöförü Amca ile de paylaştılar bu isteklerini.
Taksi şöförü Amca da yeşil olmalarının daha güzel olacağını düşünüyordu, aynı fikirdeydi.
Deniz seyahatten dönünceye kadar, belki tüm sarı taksiler "yeşş" olurdu.

Artık Deniz'in de ayrı koltuğunun olduğu uçuşları sırasında, THY'nin tompik uçak modelli bir dürbünü idi Deniz'e hediyesi. Yine kulaklıkların Deniz tarafından defalarca takılıp çıkartıldığı, takılıp çıkartıldığı yeni bir uçuşları sonrasında sisli bir Venedik sabahında, deniz taksi ile havalimanı'ndan San Marco'ya gidiyor Anne, Baba ve Deniz...

Deniz taksi'de ahşap merdivenlere oturarak, dalgalardan aracın sallanmasını oyun haline getirdikten sonra Anne'nin kucağında "yeşş" bir uykuya daldı Bizim Deniz...

Anne Deniz'in misss kokusunu içine çekiyor ve ne kadar huzurlu olduğunu düşünüyor...


La Serenissima'ya

Deniz uyurken Anne ve Baba bu kez Venedik seyahatleri için hazırlık yapıyorlar...Atatürk Havalimanı'ndan Türk Hava Yolları ile 07.55'de uçakları...

Çok karlı bir haftaya denk geldi. İstanbul için yılın en kar yağışlı haftasıydı. Salı, çarşamba ve perşembe günleri yoğun kar yağışı vardı. Hatta perşembe günü tüm iç hat ve dış hat uçuşları iptal edilmişti. Şanslarına cuma gününü yağmurlu gösteriyordu meteoroloji. Uçakları perşembe günü de kalkmıştı, inşallah bugün de güzelce kalksındı.

Deniz bu kez Venedik'e uçuyor...

Yine yanına almak istediklerini Anne sorduğunda, koşa koşa gidip Japanese Cat'i, Köpekcikli Biblo'yu ve Kafesteki Beyaz Kuş'u alıp getirmişti Deniz...

Bu kez valizi kapatmayı da başarıyordu Deniz. Anne eşyaları hazırlamaya çalışırken daha dolmamış valiz ooonlarca kez kapatılmıştı...

Bir hafta boyunca Deniz;
"Anne, Baba, Ihhh...Huuuu" diyordu.
Bu kez bazen değişiklik de yapmıştı
"I ııııh" da diyordu.
... 

15 Şubat 2015 Pazar

Minik Parmaklar Neler Yapmış??...

Deniz'in minik parmakları neler yapmış??...

Başparmak, alışverişe çıkmış, markete gitmiş, birsürü yiyecek almış, torbalara koymuş, eve getirmiş...
İşaret parmağı yemeği hazırlamış, herşeyi tencerenin içine koymuş...
Orta parmak, tencerenin altını açmış, yemeği pişirmiş...
Yüzük parmağı, tencerenin kapağını açmış, yemeğin hepsini tabağına koymuş, "ham" "ham" "ham" yapmış, yemiş bitirmiş...
Küçük parmak da gelmiş, tencerenin kapağını açmış, bir bakmış hiiiç yemek kalmamış, "hani bana," "hani bana" demiş...                                                          


Sabah 10.30'da uyanan Deniz, tüm gün uyumayıp, saat 21.30'da "yeşş" bir uykuya dalmadan önce, Anne, Baba ve Deniz yemekte.

12 Şubat 2015 Perşembe

Deniz'in Baykuşları

Anne'nin yılbaşında aldığı 6 farklı renkte baykuşlu bardak işaret setini Deniz çok sevmişti.
O gün sahiplendiği gibi, sonraki günlerde de hiç gözünün önünden ayırmamıştı minik sarı, kırmızı, mor, mavi, yeşil, pembe baykuşları...

Onları önce yüzüstü yere yatırıp uyutuyordu.
Sonra model arabalarının içine oturtmaya başladı.
Anne birgün akşam işten eve geldiğinde bir baktı, gri jipin içinde oturuyordu baykuşların hepsi.
Sıkış tıkış olmuşlar, altısı birlikte Deniz'in gri jipine binmişlerdi.

Geçtiğimiz gün de Dede dedi.
Anne başka baykuşlar da alsındı.
Deniz baykuşları model arabalarının şöför koltuğuna oturtuyordu.
Sonra şöförü olan arabalar, salondan mutfağa gidiyordu.
Şöförü olmayan arabalar salonda kalıyordu.
Deniz'in kaybolan mavi baykuşu saymazsak, tam beş tane baykuşu vardı.
Beş araba mutfağa gidiyordu.
Diğerleri şöförleri olmadığından salonda kalıyordu.
Anne başka baykuşlar da alsındı.
Diğer arabaların da şöförü olsundu.

...

Anne bugün Deniz'e tam altı tane daha baykuş aldı.
Minik sarı, kırmızı, mor, mavi, yeşil, pembe baykuşlar...
Deniz'in baykuşları...

10 Şubat 2015 Salı

"Eş" Tabaklar

Deniz artık Anne ve Baba ile aynı model tabaktan yemeklerini yiyor...Anne'nin, Baba'nın, Deniz'in tabağı "Eşşş"...

Bu değişiklik nasıl oldu...

Anne'nin ve Baba'nın kesinlikle hiç anlayamadığı,
Aslında Deniz'in de anlatmak için çok çaba sarf etmediği,
Dün akşam tam yemek masasına oturacaklar iken başlayan bir ağlama krizi sonrasında...

En sonunda...

3 Şubat 2015 Salı

Nice Nice Mutlu Yıllara, Yaşlara Deniz.....

Seni 2 yıl önce tam bugün ilk kez kucağımıza almış, sıcaklığını tam bugün ilk kez hissetmiştik.
Nice nice mutlu yıllara, yaşlara Deniz....

Ve Deniz'in "Havvv"lı Doğumgünü Pastası...