13 Eylül 2016 Salı

Deniz Bali'de - 2.Gün - Kopi Luwak - Ubud III

Deniz, Anne ve Baba Ubud'a vardıklarında Chenk onları uygun bir yerde indirecek ve şehir merkezine kısa bir mesafe yürüyerek ulaşacaklar...Ubud'da da özellikle şehir merkezinde çok trafik olduğu için bu en iyi çözüm olacak...




Şehir merkezine, Ubud Market'a ve Water Palace'a (Sarawasti Temple'a) doğru yürürlerken de sağlı sollu çok sayıda alışveriş yapılabilecek, yöresel ürünlerden satın alınabilecek küçük dükkanlar vardı...Ancak Ubud Market tek kelime ile her türlü ürünün bulunabileceği, oldukça geniş bir alana yayılmış, rengarenk bir pazaryeri idi...Mutlaka pazarlık yapılması, yaklaşık %50'ye yakın bir indirim yaptırılabileceği hususunu da göz önünde bulundurarak Ubud'a gidildiğinde kesinlikle gezilmesi gereken yerlerden birisi idi.

Anne iki farklı model pantolon beğenmiş ve almış, ayrıca hem kendisi için hem de hediyelik şalong'lar satın almış, ayrıca bir de üzerinde buddha deseni olan çanta almıştı....Baba ise t-shirt beğenmiş ve almıştı...

Ancak Deniz için pazar yerinin kalabalığı ayrı bir eğlenceli olmuştu...

Arabasında oturarak ulaştığı çoğu ürünü, yere düşürmeye çalışıyor, bunu bir oyun haline getirmiş şekilde çok eğleniyordu...Ya da arabasının yakınında olan tanımadığı insanlara ufak dokunuşlar ile sataşıyordu...Baba ise Deniz'e mutlak suretle engel olmaya çalışıyordu...








Ubud Water Palace (Sarawasti Temple) ise oldukça etkileyici bir mekandı...Nilüfer çiçekleri ile dolu bir havuzun sardığı Sarawasti Temple, bahçe kapısından girildiği anda insanı etkisi altına alıyordu...

Ubud Palace'ı (Sarawasti Temple'ı) ararlarken:






Ubud Water Palace (Sarawasti Temple)...






Water Palace'ı gezdikten ve doyasıya fotoğraf çektikten sonra ise; Anne, Baba ve Deniz'in kısa bir mola vererek dinlenmek için tercihleri ise hemen aynı bahçenin içine konumlanmış Starbucks olacaktı...

Her zamanki gibi Deniz'in tercihi çikolatalı muffin, starbucks brownie ve çikolatalı kruvasan olmakla birlikte, farklı bir durum olarak Anne adını "Lotus" olarak içecek bardağına yazdırmıştı...Deniz için oldukça şaşırtıcı bir durumdu...

Deniz: Niye öyle yaptın????

şeklinde bir soruyu Anne'ye soruyordu....

Niye öyle yaptın???

Anne ise "Nilüfer" dediğinde görevli ablanın anlamakta ve yazmakta çok zorlandığını gördüğünü, bu sebeple "Lotus" kelimesinin daha kolaylıkla anlaşılıp, yazılabileceği kararına vardığını açıklıyordu...


Kısa molalarından sonra Chenk ile buluşmak üzere yola çıkacaklar...Ancak onlar buluşma noktalarında doğru yürürken, Chenk onları motorsikleti ile bulacak ve aracı onların bulunduğu yere getirecekti...

Artık otelleri "La Cabane"ye dönme vaktiydi...Pirinç teraslarına bugün gidemeyeceklerdi, çünkü havanın kararması çok yakındı...Deniz camdan dışarıyı izlerken dönüş için yola koyuldular...





Akşam yemeğinde konakladıkları "La Cabane"nin hemen yanında bulunan "La Joya II Biu Biu"nun restoranında olacaklardı...Bu kez Anne ve Baba puding'i de tadarken, Deniz'in keyfi günün yorgunluğu sonrasında restoranın kablosuz internet bağlantısı imkanı sayesinde gayet yerindeydi...



Yarın bu kez Uluwatu Temple'a gitmek üzere Chenk ile sözleşmişlerdi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder