29 Kasım 2014 Cumartesi
25 Kasım 2014 Salı
Fugu - Balon Balığı
Fugu-Balon Balığı…
Japon Denizi’nden çıkartılan; ciğerlerinde, gözlerinde,
derisinde panzehiri bulunmayan, siyanürden kaç kat daha kuvvetli tetrodotoxin
zehiri taşıyan bir balık…
Bu zehirli japon balığı “lisanslı” şeflerce ayıklanıyor ve
farklı şekillerde pişiriliyor.
Japonya’da “lisanslı” fugu restoranları bulunuyor.
“Lisanslı” fugu restoranları Japonya dışında Amerika’da da
bulunuyor ancak Avrupa Birliği ülkelerinde izin verilmiyor.
“Lisanslı” fugu şefi olmak hiç kolay bir şey değil.
Hem yazılı, hem de uygulamalı çalışmaları içeren bir eğitim
sürecinden geçiyor fugu şefleri ve eğitimlerinin “en son” aşamasında da kendi
pişirdikleri fugu balığını yiyorlar.
İlginç olan şu ki…
Deniz’in sınırlı sayıda kelimeyi renkli resimlerle ve kısa
açıklamalarla içeren bir sözlüğü var.
Deniz’in sözlüğünde de yer alıyor “balon balığı”, “fugu”.
Sapsarı, balon gibi şişmiş bir balık...
Deniz de biliyor fugu’yu, balon balığı’nı...23 Kasım 2014 Pazar
"Deniz" Olmak...
Baba pazar günü "İşş"e gidince...
Kahvaltı sonrasında,
Anne ile birlikte Anneanne ve Dede'nin evine gitmek
Orada uyuya kalmak
Anneanne'nin hazırladığı yer yatağında derin uykulara dalmak
Akşam saat 18.00'de hâla uyuyor olmak
Baba "İşş"ten dönünce Anne'nin Baba ile birlikte eve geçmesi
Uyandığında Anneanne ve Dede tarafından Anne ve Baba'nın yanına, eve getirilmek
....
Çocuk olmak...
"Deniz" olmak...
Kahvaltı sonrasında,
Anne ile birlikte Anneanne ve Dede'nin evine gitmek
Orada uyuya kalmak
Anneanne'nin hazırladığı yer yatağında derin uykulara dalmak
Akşam saat 18.00'de hâla uyuyor olmak
Baba "İşş"ten dönünce Anne'nin Baba ile birlikte eve geçmesi
Uyandığında Anneanne ve Dede tarafından Anne ve Baba'nın yanına, eve getirilmek
....
Çocuk olmak...
"Deniz" olmak...
22 Kasım 2014 Cumartesi
Kutu Kutu Pense...
Kutu kutu pense, elmamı yerse
Arkadaşım "Deniz" arkasını dönse
Kutu kutu pense, elmamı yerse
Arkadaşım "Anne" arkasını dönse
Kutu kutu pense, elmamı yerse
Arkadaşım "Deniz" önünü dönse
Kutu kutu pense, elmamı yerse
Arkadaşım "Anne" önünü dönse
...
Ve Yaşar Kurt'un Reflex albümünden "Kutu Kutu Pense" Şarkısı....
"Kutu kutu pense elmamı yerse
Kutu kutu pense kızıl elmamı yerse
1 2 3'ler yaşasın Türkler
4 5 6 Polonya battı
7 8 9 Biz bu işte yokuz
10 11 12 İtalya tilki
13 14 15 Amerika kardeş
13 14 15 Somali kardeş
13 14 15 Irak amcamın oğlu
13 14 15 Hepsi kardeş...
1 2 3'ler Radyasyonlu Türkler
4 5 6 Mandaleta yattı
7 8 9 Biz bu işte varız
10 11 12 İtalya hep tilki
13 14 15 Amerika kardeş
13 14 15 Somali kardeş
13 14 15 Bosna Hersek amcamın oğlu
13 14 15 Hepsi kardeş..."
Arkadaşım "Deniz" arkasını dönse
Kutu kutu pense, elmamı yerse
Arkadaşım "Anne" arkasını dönse
Kutu kutu pense, elmamı yerse
Arkadaşım "Deniz" önünü dönse
Kutu kutu pense, elmamı yerse
Arkadaşım "Anne" önünü dönse
...
Ve Yaşar Kurt'un Reflex albümünden "Kutu Kutu Pense" Şarkısı....
"Kutu kutu pense elmamı yerse
Kutu kutu pense kızıl elmamı yerse
1 2 3'ler yaşasın Türkler
4 5 6 Polonya battı
7 8 9 Biz bu işte yokuz
10 11 12 İtalya tilki
13 14 15 Amerika kardeş
13 14 15 Somali kardeş
13 14 15 Irak amcamın oğlu
13 14 15 Hepsi kardeş...
1 2 3'ler Radyasyonlu Türkler
4 5 6 Mandaleta yattı
7 8 9 Biz bu işte varız
10 11 12 İtalya hep tilki
13 14 15 Amerika kardeş
13 14 15 Somali kardeş
13 14 15 Bosna Hersek amcamın oğlu
13 14 15 Hepsi kardeş..."
21 Kasım 2014 Cuma
Origami
Deniz kağıt katlama sanatı "origami" ile tanışıyor.
Anne'nin Deniz'i banyo yapmaya ikna etmek için yaptığı kağıttan kayıklarla ve kağıttan uçaklarla...
Anne'nin Deniz'i banyo yapmaya ikna etmek için yaptığı kağıttan kayıklarla ve kağıttan uçaklarla...
19 Kasım 2014 Çarşamba
"İşşş"
Deniz'in "Saksafoncu Mavi Yumurta"sının pili yine azaldı...Artık şarkısını çooooook yavaş çalmaya başladı...
Dı dı dı, dıdı dıdı dı, dı...dı...dı...dı-dı...dıdı...dıdı...dıdı...dı...
Anne, Baba ve Deniz'in birlikte oldukları bugünkü akşam yemeğinde..."Saksafoncu Mavi Yumurta"nın yine ne kadar yavaş çalmaya başladığı söz konusu oldu...
Baba dedi ki...canı sıkılmış herhalde yine Mavi Yumurta'nın, alıp başını uzaklara gidesi gelmiş sanki...
Anne de sordu Deniz'e...Mavi Yumurta nereye gitmek istiyordu Deniz?
Deniz yanıt verdi..."İşşş"
Saksafoncu Mavi Yumurta "İşş"e gitmek istiyordu...
İnsanlar biryere giderlerse "İşş"e giderlerdi...
Dı dı dı, dıdı dıdı dı, dı...dı...dı...dı-dı...dıdı...dıdı...dıdı...dı...
Anne, Baba ve Deniz'in birlikte oldukları bugünkü akşam yemeğinde..."Saksafoncu Mavi Yumurta"nın yine ne kadar yavaş çalmaya başladığı söz konusu oldu...
Baba dedi ki...canı sıkılmış herhalde yine Mavi Yumurta'nın, alıp başını uzaklara gidesi gelmiş sanki...
Anne de sordu Deniz'e...Mavi Yumurta nereye gitmek istiyordu Deniz?
Deniz yanıt verdi..."İşşş"
Saksafoncu Mavi Yumurta "İşş"e gitmek istiyordu...
İnsanlar biryere giderlerse "İşş"e giderlerdi...
16 Kasım 2014 Pazar
Deniz'in Yeni Puzzle'ları...
- İçinde gezen minik yeşil jip'i ile hayvanat bahçesi puzzle'ı (Around the Zoo Puzzle) ve
- Postacı, doktor teyze, araba tamircisi amca, futbolcular, arkada bateri çalan kızlı müzik grubu, itfaiyeciler, çiftçi amca, polis amca, ahçı amca, astronot ile meslekler puzzle'ı (When I Grow Up Puzzles)
- Postacı, doktor teyze, araba tamircisi amca, futbolcular, arkada bateri çalan kızlı müzik grubu, itfaiyeciler, çiftçi amca, polis amca, ahçı amca, astronot ile meslekler puzzle'ı (When I Grow Up Puzzles)
Deniz'in İlk Kışlık Botları
15 Kasım 2014 Cumartesi
Mor Menekşe
"Akşam oldu penceremde
Yorgun rüzgar esiyor geçiyor renkler suskun
Bir mahsun mor menekşe
Ağlıyor mu ne?
.... "
Söz-Müzik:Kayahan"
Anne: "Mahzun" "hüzünlü-üzgün" demek Deniz?
Sence Menekşeler hüzünlenebilirler mi?
Deniz: I ıh
Anne: Baba'ya da bir soralım, Menekşeler hüzünlenebilirler mi? Nasıl hüzünlenirler?
Baba: Hüzünlenirler... Başlarını öne eğdiklerinde hüzünlü oldukları anlamını çıkarabiliriz...
Bu şarkıda da başını öne eğmiş "Mor Menekşe" belki de ki hüzünlenip ağlıyor olabileceği düşünülmüş...
Hüzünlenip ağlamasın "Mor Menekşe"...
14 Kasım 2014 Cuma
Bir Aslan "Miyav" Dedi...
"Bir aslan "Miyav" dedi
Minik fare kükredi
Fareden korktu kedi
Kedi "pırr" uçuverdi
Yalan mı, tuhaf mı?
Yoksa inanmadın mı?
Yalan mı, tuhaf mı?
Yoksa inanmadın mı?"
Söz-Müzik: Kayahan
Bir aslan "Miyav"dedi
- Bir aslan "Miyav" diyebilir mi Deniz?
- I ıh!
Minik fare kükredi
- Minik fare kükreyebilir mi Deniz?
- I ıh!
Fareden korktu kedi
- Kediler farelerden korkarlar mı Deniz?
- I ıh!
Kedi "pır" uçuverdi
- Kediler "pırr" diye uçabilirler mi Deniz?
- I ıh!
Yalan mı, tuhaf mı?
Yoksa inanmadın mı?
- Sen inandın mı bunlara Deniz?
- I ıh!
Yalan mı, tuhaf mı?
Yoksa inanmadın mı?
......
Minik fare kükredi
Fareden korktu kedi
Kedi "pırr" uçuverdi
Yalan mı, tuhaf mı?
Yoksa inanmadın mı?
Yalan mı, tuhaf mı?
Yoksa inanmadın mı?"
Söz-Müzik: Kayahan
Bir aslan "Miyav"dedi
- Bir aslan "Miyav" diyebilir mi Deniz?
- I ıh!
Minik fare kükredi
- Minik fare kükreyebilir mi Deniz?
- I ıh!
Fareden korktu kedi
- Kediler farelerden korkarlar mı Deniz?
- I ıh!
Kedi "pır" uçuverdi
- Kediler "pırr" diye uçabilirler mi Deniz?
- I ıh!
Yalan mı, tuhaf mı?
Yoksa inanmadın mı?
- Sen inandın mı bunlara Deniz?
- I ıh!
Yalan mı, tuhaf mı?
Yoksa inanmadın mı?
......
12 Kasım 2014 Çarşamba
Mandalina...
Deniz için önemli olan mandalina yemek değil, mandalina'nın kabuklarının soyulması, kabuklarının çöpe atılması, kendisinin dilim dilim ayrılması...
Mandalina...
Deniz için önemli olan mandalina yemek değil, mandalina'nın kabuklarının soyulması, kabuklarının çöpe atılması, kendisinin dilim dilim ayrılması...
11 Kasım 2014 Salı
Deniz'in Bardakları
1-Kırmızı Arabalı Bardak
2 ve 3-Yeşil "Eşş" Bardaklar
4-Tweety'li Bardak
5-Şirinler'li, Şirin Baba'lı Bardak
6-Yeşil Kuşlu Bardak
7-Küçük Turuncu Fincan
Hepsini masada önüne diziyor, hepsinden sırasıyla su içiyor Deniz...
2 ve 3-Yeşil "Eşş" Bardaklar
4-Tweety'li Bardak
5-Şirinler'li, Şirin Baba'lı Bardak
6-Yeşil Kuşlu Bardak
7-Küçük Turuncu Fincan
Hepsini masada önüne diziyor, hepsinden sırasıyla su içiyor Deniz...
10 Kasım 2014 Pazartesi
Erzurum - Damdan Dama Atlarken Donan Kedi...
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde geçen Erzurum'da damdan dama atlarken donan kedi hikayesini anlatan "Baba"ya meraktan büyümüş gözlerle bakan Deniz'e, seyahatname'den ilgili bölüm...
"...Ve bu Erzurum gerçi sert kış yurdudur ama düzenli bostanları bol olup kavunu, karpuzu, lahanası, patlıcanı ve çirişi çok olur bir toprağı geniş, ucuzluk ve verimli memlekettir. Geniş vilâyeti bakımlı, arpa ve diğer hububatı meşhur, yiyecekleri güzel ve beğenilir, ekinlikleri geniş, bereketi bol, nimetleri çok, nice bin ırmak ve kaynakları akar bayındır bir Anadolu şehridir. Bu mamur şehir, o kadar ucuzluktur ki kırmızı deve dişi buğdayın bir somarı (16 kiloluk tahl ölçeªi) (---) batmandır. Beş somarı bir kuruşadır. İki at yemi bir akçeyedir, bir somar arpa (---) akçeyedir, bir vukıyye gelir beş tane has ve beyaz ekmek bir akçedir. Koyun eti iki akçeye, sığır eti bir akçeye, bir tavuk bir akçeye, kırk yumurta bir akçeye, bir güvercin palazı bir akçeye, yüz dirhem yağlı kâhi ve katmer çörek bir akçeye satılmaktadır. Diğer yiyecekler de buna kıyas oluna. Gerçi kışın sertliğinden bağı ve bahçesi yoktur, ancak Paşa Sarayı'nda gül bahçesi, Hacı Murad bağı gülistanı, Kefeniğnesioğlu güllüğü, Bedros bağı güllüğü ve daha nice gül bağları vardır. Ama bu zikrolunan bağların katmerli gülleri meşhurdur. Yer yer kış elması ve ahlat armudu vardır ama başka meyve asla olmaz. Lâkin mesire yerlerinde ve gül bağlarında kavak ağacı ile salkımsöğütleri çok boldur. Başka meyve ağaçları olmaz. Kışı katı olduğundan iki ayda ekerler, biçerler, harman edip döğerler ve alelacele anbarlara korlar. Bizim senemizde atlar Temmuz ayında çayırda iken bir gürültü, şimşek, tipi, boran ve yağmur yağınca bütün atlar boşanıp Erzurum sahrâsında olan Umudum Köyü'ne, Kane ve Gez Köyü'ne kadar dağılıp serseri gezdiler. Kış böyle sert olur. Hatta insanların dilinde darb-ı meseldir ki bir dervişe; -Nereden gelirsin?, derler, -Kar rahmetinden gelirim, der. -O ne diyardır, derler; -Soğukdan ‘Ere zulüm’ olan Erzurum’dur, der. -Orada yaz olduğuna rast geldin mi, derler? Derviş der: -Vallahi 11 ay 29 gün sakin oldum, bütün halkı yaz gelir derler, amma görmedim, der. Hatta bir kere bir kedi bir damdan bir dama atlarken aralıkta donup kalır. Sekiz aydan sonra bahar gelince, anılan kedinin donu çözülüp mırnav deyip yere düşer. Bu da latife şeklinde anlatılan bir darb-ı meseldir (Misâl olarak söylenen meşhur söz). Gerçekten, bir adamın eli ıslak iken bir demir parçasına yapışsa derhâl donup elinden demiri ve demirden eli ayırmak mümkün değildir. Eli, demirden bin ah vah ile kurtarsa bile eli ayasının bir kısım derisi âhıyla demirde kalır. Azak diyarında ve Deşt-i Kıpçak’da erbain (Kırk gün devam eden kara kış) ve zemherir (şiddetli soğuk, kış) geçirdik, böyle keskin kış görmedik. Ancak halkı gayet sağlam vücutludur..."
Kaynak: Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 2. Kitap, Yapı Kredi Yayınları.
"...Ve bu Erzurum gerçi sert kış yurdudur ama düzenli bostanları bol olup kavunu, karpuzu, lahanası, patlıcanı ve çirişi çok olur bir toprağı geniş, ucuzluk ve verimli memlekettir. Geniş vilâyeti bakımlı, arpa ve diğer hububatı meşhur, yiyecekleri güzel ve beğenilir, ekinlikleri geniş, bereketi bol, nimetleri çok, nice bin ırmak ve kaynakları akar bayındır bir Anadolu şehridir. Bu mamur şehir, o kadar ucuzluktur ki kırmızı deve dişi buğdayın bir somarı (16 kiloluk tahl ölçeªi) (---) batmandır. Beş somarı bir kuruşadır. İki at yemi bir akçeyedir, bir somar arpa (---) akçeyedir, bir vukıyye gelir beş tane has ve beyaz ekmek bir akçedir. Koyun eti iki akçeye, sığır eti bir akçeye, bir tavuk bir akçeye, kırk yumurta bir akçeye, bir güvercin palazı bir akçeye, yüz dirhem yağlı kâhi ve katmer çörek bir akçeye satılmaktadır. Diğer yiyecekler de buna kıyas oluna. Gerçi kışın sertliğinden bağı ve bahçesi yoktur, ancak Paşa Sarayı'nda gül bahçesi, Hacı Murad bağı gülistanı, Kefeniğnesioğlu güllüğü, Bedros bağı güllüğü ve daha nice gül bağları vardır. Ama bu zikrolunan bağların katmerli gülleri meşhurdur. Yer yer kış elması ve ahlat armudu vardır ama başka meyve asla olmaz. Lâkin mesire yerlerinde ve gül bağlarında kavak ağacı ile salkımsöğütleri çok boldur. Başka meyve ağaçları olmaz. Kışı katı olduğundan iki ayda ekerler, biçerler, harman edip döğerler ve alelacele anbarlara korlar. Bizim senemizde atlar Temmuz ayında çayırda iken bir gürültü, şimşek, tipi, boran ve yağmur yağınca bütün atlar boşanıp Erzurum sahrâsında olan Umudum Köyü'ne, Kane ve Gez Köyü'ne kadar dağılıp serseri gezdiler. Kış böyle sert olur. Hatta insanların dilinde darb-ı meseldir ki bir dervişe; -Nereden gelirsin?, derler, -Kar rahmetinden gelirim, der. -O ne diyardır, derler; -Soğukdan ‘Ere zulüm’ olan Erzurum’dur, der. -Orada yaz olduğuna rast geldin mi, derler? Derviş der: -Vallahi 11 ay 29 gün sakin oldum, bütün halkı yaz gelir derler, amma görmedim, der. Hatta bir kere bir kedi bir damdan bir dama atlarken aralıkta donup kalır. Sekiz aydan sonra bahar gelince, anılan kedinin donu çözülüp mırnav deyip yere düşer. Bu da latife şeklinde anlatılan bir darb-ı meseldir (Misâl olarak söylenen meşhur söz). Gerçekten, bir adamın eli ıslak iken bir demir parçasına yapışsa derhâl donup elinden demiri ve demirden eli ayırmak mümkün değildir. Eli, demirden bin ah vah ile kurtarsa bile eli ayasının bir kısım derisi âhıyla demirde kalır. Azak diyarında ve Deşt-i Kıpçak’da erbain (Kırk gün devam eden kara kış) ve zemherir (şiddetli soğuk, kış) geçirdik, böyle keskin kış görmedik. Ancak halkı gayet sağlam vücutludur..."
Kaynak: Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 2. Kitap, Yapı Kredi Yayınları.
9 Kasım 2014 Pazar
Ayıcık ile Dede Burun Buruna Gelmişler...
Deniz'in masal kitaplarından birisinde, "Ayı'nın Dostluğu" adlı masal kitabında, ormanda yalnız başına yaşayan bir Ayıcık var, keşke bir arkadaşım olsaydı diye aklından geçiren, bunu hayal eden...
Bir de evinde yalnız başına yaşayan bir "Dede" var, keşke bir arkadaşım olsaydı bana yoldaşlık edecek diye düşünen, bunu hayal eden...
Ayıcık ile "Dede" bir gün yolda karşılaşıyorlar
"Burun buruna geliyorlar"
Deniz "Burun buruna gelme" konusunu çok seviyor.
Tam masalın bu sayfasında Anne ile Deniz de burun buruna geliyorlar...
Burunlarını birbirlerine yaklaştırıyorlar...
Burun buruna geliyor Ayıcık ve "Dede"
Aynı şekilde, burun buruna geliyor Anne ile Deniz...
Masal'ın devamında ne oluyor??
Ayıcık ve "Dede" birlikte yaşamaya başlıyorlar.
Yalnızlıklarını paylaşıyorlar, birbirlerine yoldaş oluyorlar böylece...
Sonra bir gün...
"Dede" bahçede uyuyakalıyor...
Burnuna tam üç tane sinek konuyor...
Ayıcık bir bakıyor "Dede"nin burnuna sinekler konmuş...
Kovmaya, kaçırmaya çalışıyor sinekleri
Ama olmuyor, sinekler gitmiyorlar birtürlü...
O zaman sinekleri kaçırmak için "Dede"nin burnuna "Patt" diye vuruyor...
Çok acıyor tabi "Dede"nin burnu o zaman.
Kızarıyor "Dede"nin burnu...
Ayıcık da üzülüyor "Dede"nin burnunun böyle olmasına...
Düşünemiyor ama Ayıcık yaptığı şeyin "Dede"ye zarar vereceğini...
Keşke düşünseydi Ayıcık
"Dede"nin burnunu acıtmasaydı...
Bazen farkında olmadan, istemeden sevdiklerimizin canını yakabiliriz.
Yapmamalıyız böyle değil mi...
O zaman biz de üzülürüz...
Bir de evinde yalnız başına yaşayan bir "Dede" var, keşke bir arkadaşım olsaydı bana yoldaşlık edecek diye düşünen, bunu hayal eden...
Ayıcık ile "Dede" bir gün yolda karşılaşıyorlar
"Burun buruna geliyorlar"
Deniz "Burun buruna gelme" konusunu çok seviyor.
Tam masalın bu sayfasında Anne ile Deniz de burun buruna geliyorlar...
Burunlarını birbirlerine yaklaştırıyorlar...
Burun buruna geliyor Ayıcık ve "Dede"
Aynı şekilde, burun buruna geliyor Anne ile Deniz...
Masal'ın devamında ne oluyor??
Ayıcık ve "Dede" birlikte yaşamaya başlıyorlar.
Yalnızlıklarını paylaşıyorlar, birbirlerine yoldaş oluyorlar böylece...
Sonra bir gün...
"Dede" bahçede uyuyakalıyor...
Burnuna tam üç tane sinek konuyor...
Ayıcık bir bakıyor "Dede"nin burnuna sinekler konmuş...
Kovmaya, kaçırmaya çalışıyor sinekleri
Ama olmuyor, sinekler gitmiyorlar birtürlü...
O zaman sinekleri kaçırmak için "Dede"nin burnuna "Patt" diye vuruyor...
Çok acıyor tabi "Dede"nin burnu o zaman.
Kızarıyor "Dede"nin burnu...
Ayıcık da üzülüyor "Dede"nin burnunun böyle olmasına...
Düşünemiyor ama Ayıcık yaptığı şeyin "Dede"ye zarar vereceğini...
Keşke düşünseydi Ayıcık
"Dede"nin burnunu acıtmasaydı...
Bazen farkında olmadan, istemeden sevdiklerimizin canını yakabiliriz.
Yapmamalıyız böyle değil mi...
O zaman biz de üzülürüz...
Joan Miro - Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar...
Joan Miro'dan |
Resimleri inceliyor...
Joan Miro "Dede" heeeep sarı, kırmızı, "yeşş" ve mavi renkleri kullanmış.
En sevdiği renkler bunlarmış.
Deniz'in de en sevdiği renk "yeşş".
O yüzden anlıyor ve hak veriyor Deniz Joan Miro "Dede"ye...
Tüm renkler arasında birkaç rengi çok seviyor olabilir insan evet...
Gayet normal bir durum.
Herkesin bu duruma anlayış göstermesi gerekli...
Joan Miro "Dede"nin resimleri arasında ennn çoooook "Kuşlar" resmini beğendi Deniz.
Başta büyük Sarı, Kırmızı, Yeşil ve Mavi kuş...
Alt tarafta küçük küçük bir sürü Sarı, Kırmızı, Yeşil, Mavi kuşlar...
Joan Miro - "Kuşlar" |
Joan Miro'dan |
Joan Miro "Gece ve Kuş", 1967-1968 |
8 Kasım 2014 Cumartesi
Gülen Mickey Mouse...
6 Kasım 2014 Perşembe
Annane Bunu Da Tamir Etsin...
Son günlerde Anne ve Baba'nın Deniz'e uyarıları ennnnnn çoook, ennnn çooook;
Oyuncaklarını yere atmaması, hatta "hiç birşeyi" yere atmaması, yere attığı eşyaların zarar göreceği konusunda oluyor...
Örneğin; geçtiğimiz günlerde Deniz Annane ve Dede'nin ona hediye ettikleri en büyük kırmızı arabasını, kırmızı yarış arabasını yere atmışşş...
Yere atınca kırmızı arabanın kuyruğunun bir tarafı kırılmışşş...
Hatta o gün Deniz helikopterini de yere atmışşş...
Helikopterin de ayaklarından birisinin ucu kırılmışşş...
Şimdi ayaklarından birisi uzun, diğeri kısa Deniz'in helikopterinin...
Sonra Annane, Deniz'in kırmızı arabasını aldı yanında götürdü.
Kırmızı arabanın kuyruğunun kırık parçasını yapıştırmış Annane.
Annane ve Teyze, kırmızı yarış arabasını güzelce tamir etmişler.
Deniz'e geri getirdiler.
Deniz arabanın kuyruğundaki kırık parçanın yapıştırılmış olmasına çok sevindi.
Helikopterin kırılmış ayağını göstererek "Annane bunu da tamir etsin" şeklinde işaret ediyordu, kırmızı arabayı eline her aldığında...
Annane kırmızı arabayı tamir etmişti, helikopterin kırık ayağını da tamir etsin di...
Evet Annane...
Kırmızı Arabanın kuyruğunu tamir ettin.
Deniz'in helikopterinin ayağını da tamir et.
Bir ayağı kısa, diğer ayağı uzun helikopterin.
Onu da tamir et.
Helikopterin iki ayağı da "Eş" olsun derken...
ve Deniz, kırmızı araba ile oynarken kırmızı arabanın kuyruğu, daha önce kırılmış olan yerinden "yeniden" kırıldıııııı...
Annane'nin yapıştırdığı parça "yeniden" koptu...
Deniz şaşırdı... Annane tamir etmişti, bu kez Deniz yere de atmamıştı, ama işte "yeniden" kopmuştu kırmızı arabanın kuyruğunun kırık parçası...
Baba açıkladı Deniz'e...
Birşey bir kez hasar gördü mü...
Artık yapıştırılsa, tamir edilse de
Eskisi kadar sağlam olmaz Deniz...
O yapışan, tamir edilen yerden...
Aynı yerden...
Yeniden...
Çok kolaylıkla yeniden kırılabilir...
Yapıştırılan parça, çok kolaylıkla ayrılır yapıştığı yerden...
Bu yüzden...
Sen oyuncaklarını, eşyalarını yere atma...
Bak hasar görüyorlar.
Ne kadar iyi tamir edilseler de, yapıştırılsalar da...
Çok kolaylıkla kırılabiliyorlar yine aynı yerden...
Deniz şimdi...
Annane'nin kırmızı arabayı da, helikopteri de tamir etmesini istiyor...
Kırmızı arabayı bir kez tamir etti Annane...
Yine tamir etsin...
Bu kez helikopteri de tamir etsin...
Unutmayalım, Annane'ye hatırlatalım.
Kırmızı arabayı da, helikopteri de al götür ... Tamir et Annane!
Deniz de bir daha yere atmayacak oyuncaklarını...
Oyuncaklarını yere atmaması, hatta "hiç birşeyi" yere atmaması, yere attığı eşyaların zarar göreceği konusunda oluyor...
Örneğin; geçtiğimiz günlerde Deniz Annane ve Dede'nin ona hediye ettikleri en büyük kırmızı arabasını, kırmızı yarış arabasını yere atmışşş...
Yere atınca kırmızı arabanın kuyruğunun bir tarafı kırılmışşş...
Hatta o gün Deniz helikopterini de yere atmışşş...
Helikopterin de ayaklarından birisinin ucu kırılmışşş...
Şimdi ayaklarından birisi uzun, diğeri kısa Deniz'in helikopterinin...
Sonra Annane, Deniz'in kırmızı arabasını aldı yanında götürdü.
Kırmızı arabanın kuyruğunun kırık parçasını yapıştırmış Annane.
Annane ve Teyze, kırmızı yarış arabasını güzelce tamir etmişler.
Deniz'e geri getirdiler.
Deniz arabanın kuyruğundaki kırık parçanın yapıştırılmış olmasına çok sevindi.
Helikopterin kırılmış ayağını göstererek "Annane bunu da tamir etsin" şeklinde işaret ediyordu, kırmızı arabayı eline her aldığında...
Annane kırmızı arabayı tamir etmişti, helikopterin kırık ayağını da tamir etsin di...
Evet Annane...
Kırmızı Arabanın kuyruğunu tamir ettin.
Deniz'in helikopterinin ayağını da tamir et.
Bir ayağı kısa, diğer ayağı uzun helikopterin.
Onu da tamir et.
Helikopterin iki ayağı da "Eş" olsun derken...
ve Deniz, kırmızı araba ile oynarken kırmızı arabanın kuyruğu, daha önce kırılmış olan yerinden "yeniden" kırıldıııııı...
Annane'nin yapıştırdığı parça "yeniden" koptu...
Deniz şaşırdı... Annane tamir etmişti, bu kez Deniz yere de atmamıştı, ama işte "yeniden" kopmuştu kırmızı arabanın kuyruğunun kırık parçası...
Baba açıkladı Deniz'e...
Birşey bir kez hasar gördü mü...
Artık yapıştırılsa, tamir edilse de
Eskisi kadar sağlam olmaz Deniz...
O yapışan, tamir edilen yerden...
Aynı yerden...
Yeniden...
Çok kolaylıkla yeniden kırılabilir...
Yapıştırılan parça, çok kolaylıkla ayrılır yapıştığı yerden...
Bu yüzden...
Sen oyuncaklarını, eşyalarını yere atma...
Bak hasar görüyorlar.
Ne kadar iyi tamir edilseler de, yapıştırılsalar da...
Çok kolaylıkla kırılabiliyorlar yine aynı yerden...
Deniz şimdi...
Annane'nin kırmızı arabayı da, helikopteri de tamir etmesini istiyor...
Kırmızı arabayı bir kez tamir etti Annane...
Yine tamir etsin...
Bu kez helikopteri de tamir etsin...
Unutmayalım, Annane'ye hatırlatalım.
Kırmızı arabayı da, helikopteri de al götür ... Tamir et Annane!
Deniz de bir daha yere atmayacak oyuncaklarını...
5 Kasım 2014 Çarşamba
Horoz Amca'nın Kolyesi
Deniz, Anne ve Baba'nın hep birlikte oldukları akşam yemeklerinin, olmazsa olmazı:
"Horoz Amca" ve "Tavuk Teyze"
Ve olmazsa olmaz hikaye:
"Horoz Amca'nın Kolyesi"
Yemek sırasında "Baby Chair"da oturmaktan sıkılmaya başlayan Deniz'in dikkatini yeniden masaya çekebilmek için...
Horoz Amca'nın eskiden...küçük, krem boncuklu bir kolyesi vardı. Şimdi yok.
Ama eskiden Horoz Amca'nın küçük, krem boncuklu; Tavuk Teyze'nin de turuncu boncuklu bir kolyesi vardı.
Şimdi Tavuk Teyze'nin kolyesi var, halen duruyor boynunda ama Horoz Amca'nın kolyesi yok artık...
Horoz Amca'nın küçük, krem boncuklu kolyesi, aynı "Anne"nin inci kolyesine benziyordu.
Anne'nin de kolyesinin krem boncukları vardı, Horoz Amca'nın kolyesinin de krem boncukları vardı.
İkisi birbirine çok benziyordu. Birbirinin "Eş"i gibiydi...
Deniz çok seviyordu Horoz Amca'nın krem boncuklu kolyesini.
Çıkartmaya çalışmıştı bir iki kez.
Ancak Horoz Amca'nın kafasındaki sarı tüylü şapka nedeniyle, çıkmıyordu Horoz Amca'nın kolyesi.
Bir gün yemekteydiler yine Anne, Baba ve Deniz...
Deniz minicik parmakları ile Horoz Amca'nın kolyesine dokunuyordu.
"Eş" diyordu. "Anne"nin kolyesinin "Eş"i diyordu.
Sonra birden...
Horoz Amca'nın kolyesi "koptu"
Küçücük boncuklar dökülmeye başladı...
Deniz çok şaşırdı.
Hiçbirşey yapmamıştı, birden bire kendiliğinden kopmuştu Horoz Amca'nın kolyesi.
Anne hemen dökülen küçücük boncukları topladı.
Heppssiiini topladı.
Ve bir torbaya koydu.
Küçük krem boncukların hiçbiri kaybolmadı.
Anne hepsini topladı ve kaldırdı.
Anne hiç unutmadı, boncukları koyduğu yeri.
Hatırlıyor küçük, krem boncukların nerede olduğunu.
Biliyor.
Anne o boncukları yeniden ipe geçirecek.
Yeniden kolye yapacak.
Ve Horoz Amca'nın boynuna takacak.
İlk fırsatta yapacak bunu.
Sadece boncuklar çok küçük, delikleri çok ince.
İpi nasıl boncuklara geçireceğinin yöntemini bulacak Anne.
Ve Horoz Amca'nın kolyesini tamir edip, yine Horoz Amca'nın boynuna takacak.
Anne'nin kolyesinin "Eş"i.
Horoz Amca'nın kolyesi geri gelecek...
"Horoz Amca" ve "Tavuk Teyze"
Ve olmazsa olmaz hikaye:
"Horoz Amca'nın Kolyesi"
Yemek sırasında "Baby Chair"da oturmaktan sıkılmaya başlayan Deniz'in dikkatini yeniden masaya çekebilmek için...
Horoz Amca'nın eskiden...küçük, krem boncuklu bir kolyesi vardı. Şimdi yok.
Ama eskiden Horoz Amca'nın küçük, krem boncuklu; Tavuk Teyze'nin de turuncu boncuklu bir kolyesi vardı.
Şimdi Tavuk Teyze'nin kolyesi var, halen duruyor boynunda ama Horoz Amca'nın kolyesi yok artık...
Horoz Amca'nın küçük, krem boncuklu kolyesi, aynı "Anne"nin inci kolyesine benziyordu.
Anne'nin de kolyesinin krem boncukları vardı, Horoz Amca'nın kolyesinin de krem boncukları vardı.
İkisi birbirine çok benziyordu. Birbirinin "Eş"i gibiydi...
Deniz çok seviyordu Horoz Amca'nın krem boncuklu kolyesini.
Çıkartmaya çalışmıştı bir iki kez.
Ancak Horoz Amca'nın kafasındaki sarı tüylü şapka nedeniyle, çıkmıyordu Horoz Amca'nın kolyesi.
Bir gün yemekteydiler yine Anne, Baba ve Deniz...
Deniz minicik parmakları ile Horoz Amca'nın kolyesine dokunuyordu.
"Eş" diyordu. "Anne"nin kolyesinin "Eş"i diyordu.
Sonra birden...
Horoz Amca'nın kolyesi "koptu"
Küçücük boncuklar dökülmeye başladı...
Deniz çok şaşırdı.
Hiçbirşey yapmamıştı, birden bire kendiliğinden kopmuştu Horoz Amca'nın kolyesi.
Anne hemen dökülen küçücük boncukları topladı.
Heppssiiini topladı.
Ve bir torbaya koydu.
Küçük krem boncukların hiçbiri kaybolmadı.
Anne hepsini topladı ve kaldırdı.
Anne hiç unutmadı, boncukları koyduğu yeri.
Hatırlıyor küçük, krem boncukların nerede olduğunu.
Biliyor.
Anne o boncukları yeniden ipe geçirecek.
Yeniden kolye yapacak.
Ve Horoz Amca'nın boynuna takacak.
İlk fırsatta yapacak bunu.
Sadece boncuklar çok küçük, delikleri çok ince.
İpi nasıl boncuklara geçireceğinin yöntemini bulacak Anne.
Ve Horoz Amca'nın kolyesini tamir edip, yine Horoz Amca'nın boynuna takacak.
Anne'nin kolyesinin "Eş"i.
Horoz Amca'nın kolyesi geri gelecek...
3 Kasım 2014 Pazartesi
Malay ve Peranakan Mutfağı...
Malezya'da malay ve peranakan mutfağı maceralarımız....
-Aşağıdaki fotoğraflarda, Kuala Lumpur'da KLCC Suria Alışveriş Merkezi'ndeki "Little Penang Cafe"de, "Nasi Lemak Penang (Chicken) ve "Penang Curry Mee". "Nasi Lemak" malay mutfağının en bilinen yemeklerinden birisi, Malezya için adeta bir ulusal miras olarak kabul edilen bir yemek. Pandan aroması ve Hindistan cevizi sütüyle buharda pişirilen pirinç, yanında tavuk/balık, kızarmış yer fıstığı ve tuzda kurutulmuş ançuez, salatalık, katı yumurta ve sambal belacan (acı biber ezmesi benzeri baharatlı bir sos) ile servis ediliyor. Yemek muz yapraklarının üzerinde servis ediliyor. "Curry Mee" ise yine malay mutfağının bir diğer popüler yemeklerinden. Hindistan cevizi sütü katılarak yapılan, içinde yumurtalı noddlelar (yellow egg noddles) and ince pirinç noddleları (rice vermicelli) bulunan sulu bir yemek.
![]() |
Arka tarafta "Nasi Lemak Penang (Chicken) Önde "Penang Curry Mee" |
Yine "Little Penang Cafe"de malay mutfağının en popüler yemeklerinden, bir tür baharatlı noddle yemeği olan "Char Kway Teow" ve tatlı olarak tropik meyvelerin üzerine konulmuş çikolata sosu benzeri ama daha tatlı bir sos ile servis yapılan "Rojak". "Char" tavada kızartılmış, "Kway Teow" ise yassı pirinç noddleları anlamına gelmekteymiş. "Char Kway Teow" pirinç noddlelarının soya sosu ve kırmızı biber ile tavada kızartılması ve içine karides, midye, soya filizi, çin soğanı ve yumurta eklenmesi ile yapılan bir yemek.
![]() |
"Char Kuey Teow" |
![]() |
"Rojak" |
- Penang'da CF Food Court'ta Kedah Mutfağı'ndan "Squid" ve "Grilled Fish". Malay mutfağının içinde Kedah mutfağı baharat ticareti döneminde bu bölgeye yerleşen hintlilerin etkisi ile biraz daha baharatlı oluyormuş. Bu yüzdenmiş demek ki, hem kalamar yemeği, hem ızgara balık oldukça lezzetliydi ama mutfağının genel özelliği itibariyle bekleneceği gibi belirgin baharatlıydı. Kalamar yemeğinin içinde acı tadı veren biberler de olduğunu tahmin ediyoruz. Balık ise, derisinin üzeri aynı şekilde acılı bir sos sürülerek ızgarada pişirilmişti.
Sol tarafta "Squid" Sağ tarafta"Grilled Fish" |
Yine CF Food Court'ta Penang'ın ünlü "Fried Oyster" yemeği. Maydanozlu ve yumurtalı şekilde pişirilen midye ve yengeç parçaları omlet benzeri bir yemek haline geliyor. Bu yüzdendir ki adı "Fried Oyster Omelette" olarak da geçiyor.
"Fried Oyster" |
"Assam Laksa" |
- Aşağıda ise Penang'da konakladığımız Muntri Mews Hotel'in kafesinden iki tatlı. İlki "Pengat Pisang" ve İkincisi "Sago & Gula Melaka". Her ikisi de çok hafif tatlılar. "Pengat Pisang" kaynatılmış hindistan cevizi sütünün içine muz dilimlerinin konulması ile hazırlanmış çok hafif bir tatlı. "Sago & Gula Melaka" ise tabakta ayrı ayrı bulunan pilav şekli verilmiş hint irmiğinden (şişmiş jölemsi tatlı pirinç taneleri olarak yorumlamıştık tattığımızda ancak bazı hurma ağaçlarının özünden çıkartılan ve pirinç gibi kullanılan nişastalı bir gıda olan hint irmiğiymiş yediğimiz) tahminimizce hindistan cevizi kremasından ve "molasses" adı verilen pekmez benzeri bir tatlı sostan oluşuyor. Kaşığa pilav gibi pişirilmiş hint irmiğinden biraz alıp, önce hindistan cevizi kremasının sonra pekmez benzeri sosun içine batırıp yiyorsunuz. Hayatımızda yediğimiz en farklı, en hafif, en lezzetli tatlılardan birisi olduğunu düşünüyoruz. "Pengat" ise tropik meyvelerin palm sugar ile tatlandırılmış hindistan cevizi sütünde pişirilmesi ile hazırlanan bir yöresel malezya tatlısı oluyor. Bu tatlı durian vb. farklı meyvelerle de yapılabilmekte olup "Pengat Pisang" muz ile yapılanı oluyor.
"Pengat Pisang" |
"Sago & Gula Melaka". |
"Fried Honkien Mee" |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)