Deniz, Anne ve Baba'nın Lilla Torg'a yeniden dönüşleri öncelikle güneşli bir öğleden sonrada, Deniz için oldukça eğlenceli olacaktı...Deniz'in pozları ve fotoğraf çekimi denemeleri ile sarı, ahşap süslemeleri ile Alsace evlerini andıran evin önünde oldukça eğlenceli dakikalar geçireceklerdi...
Devamında caddeye çıkıp nordik stili mağazaları gezeceklerdi...Indıska Anne'nin oldukça beğendiği bir mağaza olacaktı...
Ahlens City'de ise, mağazaya adım atar atmaz çocuk/oyuncak reyonuna Deniz tarafından yönlendirilecekler, Deniz gri renk bir Volvo aldıktan sonra dekorasyon bölümünü gezme fırsatı bulabileceklerdi. Hatta Baba tam bu aşamada; bu kez de Deniz'in satın aldığı arabanın kutusunda vidalı olması, bu yüzden Deniz tarafından kutusunda çıkartılamıyor olması sebebiyle bloke olmuş, Deniz ile birlikte yeniden çocuk/oyuncak katına aracın vidalarını çözdürmek için dönmüş olduğu için, Anne yalnız başına gezme fırsatı bulmuştu.
Pazar günü 16.00'dan sonra gezmek istedikleri mağazaların da kapanmasıyla bu kez şehir merkezinin biraz dışına çıkmışlar. Yürürken karşılarına çıkan bir meydanda, Deniz güvercinlere bayat ekmek kırıntıları vermişti. Güvercinler oldukça acıkmışlardı. Ekmek kırıntılarına doğru hemen toplanıyorlardı. Hatta ekmek kırıntılarını güvercinlerin yemesine engel olmak isteyen bir, iki karga da vardı. Toulouse seyahatlerinden beri Deniz'in en çok hoşuna giden şeylerdendi, kuşlara ekmek kırıntıları atmak....Bu sırada onlarla konuşuyordu da..."Bakın buraya attım", "Şunları da alın"...
En sonunda ise daha şehre ilk adım attıklarında karar verdikleri gibi "Espresso House"daydılar...Anne ve Baba'nın tercihi çikolatalı cheesecake iken, Deniz'in tercihi üstü renkli şekerli browni ve küçük çikolatalı cupcake olacaktı...Ortamı oldukça rahat olan "Espresso House"da yeni aldığı arabası ile bir miktar oyun oynadıktan sonra "yeşş" bir uykuya dalacaktı...
Deniz'in uykuya dalması sonrasında Anne ve Baba bir süre daha "Espresso House"da dinlendikten sonra, daha önceden belirledikleri, Lilla Torg'a yakın bir Steak House'da Deniz için et pişirtecek, paket yapacak ve dönüş yolunda geçeceklerdi...
Kopenhag'dan Malmö'ye gelirken yapılan pasaport kontrolü ise Malmö'den Kopenhag'a geçerken hiç yapılmayacak, yaklaşık 40 dakika sonra konakladıkları otellerinin yanında bulunan Kopenhag Central Train Station'da olacaklardı...
Ertesi gün artık Kopenhag'dan İstanbul'a dönüş günleriydi...
Anne, Baba ve Deniz...Güzel bir seyahatin daha sonuna yaklaşmışlardı...
Bizim Deniz...
Devamında caddeye çıkıp nordik stili mağazaları gezeceklerdi...Indıska Anne'nin oldukça beğendiği bir mağaza olacaktı...
Ahlens City'de ise, mağazaya adım atar atmaz çocuk/oyuncak reyonuna Deniz tarafından yönlendirilecekler, Deniz gri renk bir Volvo aldıktan sonra dekorasyon bölümünü gezme fırsatı bulabileceklerdi. Hatta Baba tam bu aşamada; bu kez de Deniz'in satın aldığı arabanın kutusunda vidalı olması, bu yüzden Deniz tarafından kutusunda çıkartılamıyor olması sebebiyle bloke olmuş, Deniz ile birlikte yeniden çocuk/oyuncak katına aracın vidalarını çözdürmek için dönmüş olduğu için, Anne yalnız başına gezme fırsatı bulmuştu.
Pazar günü 16.00'dan sonra gezmek istedikleri mağazaların da kapanmasıyla bu kez şehir merkezinin biraz dışına çıkmışlar. Yürürken karşılarına çıkan bir meydanda, Deniz güvercinlere bayat ekmek kırıntıları vermişti. Güvercinler oldukça acıkmışlardı. Ekmek kırıntılarına doğru hemen toplanıyorlardı. Hatta ekmek kırıntılarını güvercinlerin yemesine engel olmak isteyen bir, iki karga da vardı. Toulouse seyahatlerinden beri Deniz'in en çok hoşuna giden şeylerdendi, kuşlara ekmek kırıntıları atmak....Bu sırada onlarla konuşuyordu da..."Bakın buraya attım", "Şunları da alın"...
En sonunda ise daha şehre ilk adım attıklarında karar verdikleri gibi "Espresso House"daydılar...Anne ve Baba'nın tercihi çikolatalı cheesecake iken, Deniz'in tercihi üstü renkli şekerli browni ve küçük çikolatalı cupcake olacaktı...Ortamı oldukça rahat olan "Espresso House"da yeni aldığı arabası ile bir miktar oyun oynadıktan sonra "yeşş" bir uykuya dalacaktı...
Deniz'in uykuya dalması sonrasında Anne ve Baba bir süre daha "Espresso House"da dinlendikten sonra, daha önceden belirledikleri, Lilla Torg'a yakın bir Steak House'da Deniz için et pişirtecek, paket yapacak ve dönüş yolunda geçeceklerdi...
Kopenhag'dan Malmö'ye gelirken yapılan pasaport kontrolü ise Malmö'den Kopenhag'a geçerken hiç yapılmayacak, yaklaşık 40 dakika sonra konakladıkları otellerinin yanında bulunan Kopenhag Central Train Station'da olacaklardı...
Ertesi gün artık Kopenhag'dan İstanbul'a dönüş günleriydi...
Anne, Baba ve Deniz...Güzel bir seyahatin daha sonuna yaklaşmışlardı...
Bizim Deniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder