Anne, Baba ve Deniz'in Erivan'daki ikinci günlerinde durakları sırasıyla şöyle olacaktı:
- Otelden çıkıp, hemen konakladıkları binanın bulunduğu caddenin devamındaki Bougette Kafe'de küçük sandviçler, kruvasan, meyve suyu ve kahve ile kahvaltı yapacaklardı. Bu şekilde Bougette Menü 2500Dram idi.
- Devamında caddenin ilerisinde bulunan, Republic Square'in hemen yakınındaki Vermitagge Market'i çeşit çeşit yerel ürünlerin satıldığı tezgahları gezeceklerdi.
- Vermitagge Market sonrasında taksi ile Armenian Genocide Museum'a gideceklerdi. Müzenin içinde fotoğraf çekmek yasaktı. Müzenin bulunduğu alanın dışında yer alan anıtın birkaç fotoğrafını çektiler.
Müzenin içindeki yazılarda/yorumlarda genel olarak Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermeni nüfusun hep ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü, can güvenliklerinin tehlikeye girmesi sonucunda Ermeni nüfusun silahlanmaya başladığı, en sonunda da ülkeyi terk etmeye zorlandıkları, bu sırada verilen kayıplar, Ermeni nüfusun bu sırada bilinçli olarak saldırılara maruz kaldığı anlatılıyor, Mustafa Kemal Atatürk zamanında da aynı yaklaşımın devam ettiği, Doğu Anadolu bölgesinden göç etmek durumunda bırakılan Ermeni nüfusun evlerine Kürt nüfus tarafından el konulmuş olduğu anlatılıyordu.
Toplumsal kayıplara, yaşanan büyük acılara saygı duyulması gerekliliği ile birlikte iki ülke arasındaki barış ortamının sağlanması, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için objektif, tek taraflı olmayan bir bakış açısının her iki ülke tarafından da benimsenmesi gerekliliği açıktı. Müze bu bakımdan oldukça tek taraflı bir bakış açısı yansıtıyordu.
- Dönüşte taksinin kendilerini Erivan Cascade'ye bırakmasını istediler. Erivan Cascade, çok geniş ve çok yüksek merdivenlerden oluşan bir anıttı ve yürüyen merdivenlerden de çıkılma imkanı olan en tepesinde müthiş bir şehir manzarası vardı. Ayrıca yapının içinde Cafesjian Art Center/Modern Sanat Müzesi de bulunuyordu. Müzeye girmediler ancak merdivenlerle çıkılan ve sırasıyla katlarda yer alan, müthiş şehir manzarasını da seyredebileceğiniz açık balkon/teraslarda da müzeden bazı eserler bulunmaktaydı. Ücretsiz olarak görülebilirdi.
- Erivan Cascade sonrasında kestirme bir yoldan Freedom Square'e çıktılar. Trafiğe kapalı cadde üzerinde "lahmacun" tadabilecekleri bir mekana oturdular.
- Sas Market'ten Deniz'e et alıp, odada mutfak bulunduğu için mutfakta pişirdiler. Dana etini markette anlatmaları birazcık zor olmuştu. Domuz, kuzu, tavuk etleri arasında üzerinde dana resmi olan etleri gösterip Anne, Baba ve Deniz "ok" "ok" diyordu...İngilizce bilen, bilse bile sizi anlayabilecek kişiler her zaman olmuyordu. Bütün bu zorluklarla seçtikleri et ise şükür ki oldukça yumuşak çıkacaktı...
- Deniz akşam yemeğini yedikten sonra "Basturma" adlı mekana "kuru et ve pastırma" atıştırmak için gittiler. Anne ve Baba et tabağı siparişi verdiler. Deniz ise hemen restoranın köşesinde meydana gelmiş ve trafiği keşmekeş haline getirmiş kazaya odaklanmıştı.
Et tabağı ise oldukça baharatlı, baharatın yanısıra lezzetli idi ancak servis çok zayıftı. Porsiyon oldukça küçüktü. Ayaküstü atıştırmalık olarak denenebilecek ancak uzun ve kapsamlı oturmalara uygun olmayan bir mekandı/servisti...
- Üzerine "Jazz ve Coffee"de Kahve Kokteyl ve Waffle olacaktı tercihleri. ..
- Ve tabii ki ertesi sabah Tiflis için yeniden yola çıkacakları için markete uğramadan otele dönmeyeceklerdi. Deniz'in Disney Cars arabaları ve hediye olarak alacakları Ermeni Kanyağı için...
Anne, Baba ve Deniz...
Bizim Deniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder