Anne, Baba ve Deniz; Tiflis'teki son günlerinde otelden kahvaltı sonrasında check-out yapıp, Tiflis sokaklarını keşfe koyuldular. Bol bol fotoğraf çektirdiler.
Yorulduklarında hemen eski şehrin merkezinde çok şık bir winery olan "Chateau Mukhrani"de oturup dinlendiler.
Devamında sülfür hamamlarının olduğu bölgeyi yeniden gezdiler. Biraz ara sokaklara daldılar/dolaştılar, teleferiğe bindiler.
Teleferik sonrasında bir gün önce çok beğendikleri Rustovelli Caddesi'nin ilerisine ve "Shakra Restoran"a doğru yöneldiler. Yemeğe oturmadan önce restoranın hemen karşısında bulunan büyük marketten dönmeden önce planladıkları alışverişi yaptılar.
Hatta bu markette şöyle komik bir durum yaşandı. Baba, Georgia Winery Route Broşürlerini görünce ücretsiz olduğunu düşünerek bir kaç tane aldı ve Anne ile Deniz'in yanına getirdi. Ancak Anne ile Deniz baktılar ki broşürler ücretliymiş. Baba'yı haberdar ettiler. Baba ücretsiz sanarak alıp Anne'ye verdiği için broşürleri Anne'nin çantasına koymuşlardı. Çantadan çıkardılar tabii ki de fark etmeseler ücretli broşürleri ücretsiz diye ücretini ödemeden almış olacaklardı.
Yemekleri sırasında ise, Deniz Baba'nın telefonunu ele geçirecek ve şarjı bitene kadar geri vermeyecekti. Rustovelli Caddesi'nde ve şehrin merkezi yerlerinde "Tiflis We Love" şeklinde Wifi bağlantısı vardı. O akşam Samsung cihazların bağlanmasında bir sorun olmuştu. Deniz'in tableti internete bağlanamamıştı. Bu sebeple Baba'nın telefonu ele geçirilmişti.
Otellerine dönerek eşyalarını, valizlerini yeniden düzenlediler ve gece 24:00'den sonra havalimanına gitmek üzere yola çıktılar. Uçakları saat 04:00'deydi. Otellerinden onları havalimanına götürecek araca bindiklerinde Deniz uyumak üzereydi.
Anne kucağına başını koyarak uzanmış Deniz'e: Şimdi sen "hor hor huş" uyursun. Gözünü sabahleyin İstanbul'da açarsın dedi.
Aynen öyle oldu.
Hoşçakal Tiflis-Gürcistan
Yeniden merhaba İstanbul-Türkiye
Anne, Baba ve Deniz...
Bizim Deniz...
Yorulduklarında hemen eski şehrin merkezinde çok şık bir winery olan "Chateau Mukhrani"de oturup dinlendiler.
Devamında sülfür hamamlarının olduğu bölgeyi yeniden gezdiler. Biraz ara sokaklara daldılar/dolaştılar, teleferiğe bindiler.
Teleferik sonrasında bir gün önce çok beğendikleri Rustovelli Caddesi'nin ilerisine ve "Shakra Restoran"a doğru yöneldiler. Yemeğe oturmadan önce restoranın hemen karşısında bulunan büyük marketten dönmeden önce planladıkları alışverişi yaptılar.
Hatta bu markette şöyle komik bir durum yaşandı. Baba, Georgia Winery Route Broşürlerini görünce ücretsiz olduğunu düşünerek bir kaç tane aldı ve Anne ile Deniz'in yanına getirdi. Ancak Anne ile Deniz baktılar ki broşürler ücretliymiş. Baba'yı haberdar ettiler. Baba ücretsiz sanarak alıp Anne'ye verdiği için broşürleri Anne'nin çantasına koymuşlardı. Çantadan çıkardılar tabii ki de fark etmeseler ücretli broşürleri ücretsiz diye ücretini ödemeden almış olacaklardı.
Yemekleri sırasında ise, Deniz Baba'nın telefonunu ele geçirecek ve şarjı bitene kadar geri vermeyecekti. Rustovelli Caddesi'nde ve şehrin merkezi yerlerinde "Tiflis We Love" şeklinde Wifi bağlantısı vardı. O akşam Samsung cihazların bağlanmasında bir sorun olmuştu. Deniz'in tableti internete bağlanamamıştı. Bu sebeple Baba'nın telefonu ele geçirilmişti.
Otellerine dönerek eşyalarını, valizlerini yeniden düzenlediler ve gece 24:00'den sonra havalimanına gitmek üzere yola çıktılar. Uçakları saat 04:00'deydi. Otellerinden onları havalimanına götürecek araca bindiklerinde Deniz uyumak üzereydi.
Anne kucağına başını koyarak uzanmış Deniz'e: Şimdi sen "hor hor huş" uyursun. Gözünü sabahleyin İstanbul'da açarsın dedi.
Aynen öyle oldu.
Hoşçakal Tiflis-Gürcistan
Yeniden merhaba İstanbul-Türkiye
Anne, Baba ve Deniz...
Bizim Deniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder