Anne, Baba ve Deniz kahvaltı sonrasında, taksiye binerek Tiflis'te Erivan dolmuşlarının kalktığı Ortaçala Central Station'a ulaştılar. Buradan Erivan'a taksiler de, dolmuşlar da kalkıyordu.
Baba Ortaçala Central Station'a otellerinden yürüyerek ulaşabileceklerini iddia etmişti ancak Anne ve Deniz öngörülü davranarak taksiye binme yönlendirmesi yaptılar. Hakikaten yol yürünebilecek bir yol değildi, oldukça mesafe vardı.
"Ve Baba yürünecek mesafe sandı ancak yürünecek mesafe olmadığını öğrenince şok geçirdi" (Deniz, 04.09.2017, 2 gün sonra Erivan'dan geri Tiflis'e dönerken dolmuşta Anne'nin notlarına eklemeler)
Taksiden iner inmez "kapıldılar"..."Kapıldılar" kelimesi tam anlamıyla durumu ifade edecek kelimeydi. Taksi'den iner inmez daha Anne ve Baba, dolmuşlar ne tarafta, ücreti nedir, taksinin ücreti ne kadar oluyor, dolmuşlar nerede, ücreti nedir diye bakınmaya başlamışlardı ki Deniz'in arabası ve içinde Deniz, bir dolmuşun bagajına doğru yerden 50 cm havaya kaldırılmıştı bile...Deniz neredeyse arabası ile birlikte, arabada oturarak dolmuşun bagajına yerleştirilecekti...
Tiflis'ten Erivan'a gitmek üzere 150GEL'e anlaştılar. Dolmuşun/minibüsün arka tarafındaki koltuklar Anne, Baba ve Deniz'e ayrılmıştı.
Bu arada, Ortaçala öncesinde, daha otelden çıktıklarında başlarına komik bir olay da geldi. Otelden çıkıp taksiye binerlerken, Anne Deniz'i güvenli bir şekilde taksinin arka koltuğuna oturtmuş, bebek arabasının altındaki eşyaları araca yerleştiriyordu. Bu sırada taksi kaldırıma yanaşmak üzere hareket etti. O anda, Anne elindeki torbaları atıp, taksinin açık olan ön camından içeri atlamak üzere harekete geçti ki taksi zaten durdu. Allah korusun taksilere biniş, inişler sırasında yine de çok dikkatli olunmalıydı. Bu olay da komik bir anı olacaktı.
Yolculukları ise ayrı komik olaylara gebeydi;
Tiflis-Erivan arasında yola çıktıklarında, yol oldukça bozuktu. Dolmuş çok hızlı gidiyordu. Takuş tukuşluk çok fazlaydı. Etrafın bitki örtüsü ise oldukça bozkırdı. Hava çok sıcaktı. Ve pasaport kontrolü sırasında dolmuşun içindeki yolculardan ikisi kayboldu. Bir süre beklediler. Baba bile aramaya çıktı, bulamadan geri döndü. En sonunda Gürcistan çıkış kapısından, onları bulamadan ayrıldılar. Ermenistan giriş kapısında ise baktılar ki iki kişi orada. Meğer aracın onları almadan ilerlediğini zannetmişler. Gürcistan çıkış kapısından, Ermenistan giriş kapısına kadar yürüyerek gelmişler. Böylece dolmuşun yolcuları tam oldu yeniden.
Bu olaylardan sonra şöförün kemeri bozuldu.
Bu sırada tam yolun takuş tukuşluğu düzelmiş olduğu için araç hızlanmışken fren yapıldı ve ortaya elma ve şeftali tezgahı çıktı. Şöförümüz tüm yolculara aldığı şeftalilerden ikram etti.
Yol uzadıkça uzadı. Anne ve Baba yolun kısa süreceğini tahmin etmişlerdi ancak yol Deniz'in tahmin ettiği şekilde uzun çıktı. İhtiyaç molası verdikleri yerde Anne ve Baba'nın yol ne kadar kaldı diye sorması üzerine Şöför amcanın 3 saat kaldığını söylemesi üzerine, Anne ve Baba acı gerçek ile karşılaşmışlar ve şok geçirmişlerdi...
5 saat diye tahmin ettikleri yol 7 saat sürmüştü...
Erivan'daki otelleri "My Hotel Yerevan"a varıp, eşyalarını bırakıp, dışarı çıktıklarında hava kararmıştı.
Otellerinin hemen yakınında 24 saat açık olan, hiç kapanmayan bir market ve exchange office vardı. Çıktıklarında ilk oraya uğradılar. Deniz Cars'lı Sürpriz Kutu, Cars'lı Sürpriz Yumurta ve Disney Cars-Sterling'i oradan buldu. Sürpriz kutuyu hiç sevmedi. İçinden meyve suları çıktı. Sürpriz Yumurtayı ve Sterling'i tabii ki çok sevdi.
Erivan'daki otelleri çok merkeziydi. İlk olarak akşam yemeği için, "At Gayane's Restoran"a yürüdüler. Ancak bu restoran cumartesi akşamları kapalıydı. Sahibini ve ortamını gördüler. Oldukça küçük, local yemekler yapan, butik bir restorandı.
İkinci seçenekleri ise hemen cadde üzerindeki "Lavash Restaurant"dı. Tercihleri Kuzu BBQ (Lamb BBQ), Kofthe Tava ve Karışık Et Tabağı olacaktı. Ve tabii ki Lamb BBQ üzerine Deniz'in tadını yadırgamaması için, zeytinyağı isteyeceklerdi.
- Kofthe Tava tek kelimeyle enfes hazırlanmıştı. Kıymadan değil, etin çok farklı bir kısmından yapılmış, yumuşacık bir etti. Tavada köfte gibi şekillendirilmişti. Üzerine domates de dilimlenmişti. Tadı, kıvamı, lezzet uyumu ile bu zamana kadar yedikleri en leziz yemeklerden birisiydi.
- Karışık Et Tabağı da bol ve taze ürünlerle hazırlanmıştı.
Yemek sonrasında yine cadde üzerindeki "Coffee Store"da Anne ve Baba Latte içti. Deniz ise Sacher pasta yedi.
Erivan'daki ilk günleri, seyahatlerinin ikinci günü bu şekildeydi...
Anne, Baba ve Deniz...
Bizim Deniz...
Lavash Restaurant:
Coffeestory:
Baba Ortaçala Central Station'a otellerinden yürüyerek ulaşabileceklerini iddia etmişti ancak Anne ve Deniz öngörülü davranarak taksiye binme yönlendirmesi yaptılar. Hakikaten yol yürünebilecek bir yol değildi, oldukça mesafe vardı.
"Ve Baba yürünecek mesafe sandı ancak yürünecek mesafe olmadığını öğrenince şok geçirdi" (Deniz, 04.09.2017, 2 gün sonra Erivan'dan geri Tiflis'e dönerken dolmuşta Anne'nin notlarına eklemeler)
Taksiden iner inmez "kapıldılar"..."Kapıldılar" kelimesi tam anlamıyla durumu ifade edecek kelimeydi. Taksi'den iner inmez daha Anne ve Baba, dolmuşlar ne tarafta, ücreti nedir, taksinin ücreti ne kadar oluyor, dolmuşlar nerede, ücreti nedir diye bakınmaya başlamışlardı ki Deniz'in arabası ve içinde Deniz, bir dolmuşun bagajına doğru yerden 50 cm havaya kaldırılmıştı bile...Deniz neredeyse arabası ile birlikte, arabada oturarak dolmuşun bagajına yerleştirilecekti...
Tiflis'ten Erivan'a gitmek üzere 150GEL'e anlaştılar. Dolmuşun/minibüsün arka tarafındaki koltuklar Anne, Baba ve Deniz'e ayrılmıştı.
Bu arada, Ortaçala öncesinde, daha otelden çıktıklarında başlarına komik bir olay da geldi. Otelden çıkıp taksiye binerlerken, Anne Deniz'i güvenli bir şekilde taksinin arka koltuğuna oturtmuş, bebek arabasının altındaki eşyaları araca yerleştiriyordu. Bu sırada taksi kaldırıma yanaşmak üzere hareket etti. O anda, Anne elindeki torbaları atıp, taksinin açık olan ön camından içeri atlamak üzere harekete geçti ki taksi zaten durdu. Allah korusun taksilere biniş, inişler sırasında yine de çok dikkatli olunmalıydı. Bu olay da komik bir anı olacaktı.
Yolculukları ise ayrı komik olaylara gebeydi;
Tiflis-Erivan arasında yola çıktıklarında, yol oldukça bozuktu. Dolmuş çok hızlı gidiyordu. Takuş tukuşluk çok fazlaydı. Etrafın bitki örtüsü ise oldukça bozkırdı. Hava çok sıcaktı. Ve pasaport kontrolü sırasında dolmuşun içindeki yolculardan ikisi kayboldu. Bir süre beklediler. Baba bile aramaya çıktı, bulamadan geri döndü. En sonunda Gürcistan çıkış kapısından, onları bulamadan ayrıldılar. Ermenistan giriş kapısında ise baktılar ki iki kişi orada. Meğer aracın onları almadan ilerlediğini zannetmişler. Gürcistan çıkış kapısından, Ermenistan giriş kapısına kadar yürüyerek gelmişler. Böylece dolmuşun yolcuları tam oldu yeniden.
Bu olaylardan sonra şöförün kemeri bozuldu.
Bu sırada tam yolun takuş tukuşluğu düzelmiş olduğu için araç hızlanmışken fren yapıldı ve ortaya elma ve şeftali tezgahı çıktı. Şöförümüz tüm yolculara aldığı şeftalilerden ikram etti.
Yol uzadıkça uzadı. Anne ve Baba yolun kısa süreceğini tahmin etmişlerdi ancak yol Deniz'in tahmin ettiği şekilde uzun çıktı. İhtiyaç molası verdikleri yerde Anne ve Baba'nın yol ne kadar kaldı diye sorması üzerine Şöför amcanın 3 saat kaldığını söylemesi üzerine, Anne ve Baba acı gerçek ile karşılaşmışlar ve şok geçirmişlerdi...
5 saat diye tahmin ettikleri yol 7 saat sürmüştü...
Erivan'daki otelleri "My Hotel Yerevan"a varıp, eşyalarını bırakıp, dışarı çıktıklarında hava kararmıştı.
Otellerinin hemen yakınında 24 saat açık olan, hiç kapanmayan bir market ve exchange office vardı. Çıktıklarında ilk oraya uğradılar. Deniz Cars'lı Sürpriz Kutu, Cars'lı Sürpriz Yumurta ve Disney Cars-Sterling'i oradan buldu. Sürpriz kutuyu hiç sevmedi. İçinden meyve suları çıktı. Sürpriz Yumurtayı ve Sterling'i tabii ki çok sevdi.
Erivan'daki otelleri çok merkeziydi. İlk olarak akşam yemeği için, "At Gayane's Restoran"a yürüdüler. Ancak bu restoran cumartesi akşamları kapalıydı. Sahibini ve ortamını gördüler. Oldukça küçük, local yemekler yapan, butik bir restorandı.
İkinci seçenekleri ise hemen cadde üzerindeki "Lavash Restaurant"dı. Tercihleri Kuzu BBQ (Lamb BBQ), Kofthe Tava ve Karışık Et Tabağı olacaktı. Ve tabii ki Lamb BBQ üzerine Deniz'in tadını yadırgamaması için, zeytinyağı isteyeceklerdi.
- Kofthe Tava tek kelimeyle enfes hazırlanmıştı. Kıymadan değil, etin çok farklı bir kısmından yapılmış, yumuşacık bir etti. Tavada köfte gibi şekillendirilmişti. Üzerine domates de dilimlenmişti. Tadı, kıvamı, lezzet uyumu ile bu zamana kadar yedikleri en leziz yemeklerden birisiydi.
- Karışık Et Tabağı da bol ve taze ürünlerle hazırlanmıştı.
Yemek sonrasında yine cadde üzerindeki "Coffee Store"da Anne ve Baba Latte içti. Deniz ise Sacher pasta yedi.
Erivan'daki ilk günleri, seyahatlerinin ikinci günü bu şekildeydi...
Anne, Baba ve Deniz...
Bizim Deniz...
Lavash Restaurant:
Coffeestory:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder