29 Eylül 2017 Cuma

Japonya Hazırlığı...

Anne, Baba ve Deniz; bu akşam Japonya seyahatleri için hazırlanacaklar ve en geç 23:00'de evden çıkıp 01:40'daki THY'nin direkt Tokyo uçuşu için Atatürk Havalimanı'nda olacaklar.

Eşyalarının çoğunu 1 gün önceden hazırlamışlardı. Bu akşam son haline getiriyorlardı. Yemekten sonra uykusunun gelmesi ile uykuya dalan Deniz, 23:30 civarında Anne ve Baba tarafından ilk önce siyah bebek arabasına taşınacak, sonrasında ise havalimanında her iki kontrolü de Anne'nin kucağında uyuyarak geçecekti. Japonya uçuşu için uçağa bindiklerinde de uyuyor olacaktı ve Anne ile Baba'nın da saat itibarıyla Deniz'e eşlik etmeleri sonucunda, Türkiye saatiyle sabah saat 07:30'a kadar uyuyacaklardı...




Uyandıklarında Deniz Lego filmini izleyecekti. Kare doldurmacaya benzer bir oyunu, sonrasında ise kart eşleştirmece ve Tosbik Zıplama oyununu oynayacaktı.

Türkiye saati ile 13:00'e doğru Tokyo Narita Havalimanı'na kaptan pilot tarafından adeta kuş tüyü bir yastığa başlarını koyar gibi yumuşak/sakin bir iniş yapılırken, Deniz de Tosbik Zıplama oyununun tüm bölümlerini bitirmişti.

Tam iniş anında,
Japonya'da olmanın her üçünü de ne kadar çok heyecanlandırdığını düşünüyorlardı. Farklı bir deneyim olacağını düşünüyorlardı.

Bu düşüncelerle, Havalimanı'nda valizlerini banttan almaya gittiklerinde, görevlinin tüm valizleri banttan indirmiş, sıraya dizmiş olduğunu gördüklerinde hem çok şaşıracaklar, hem de Japonya'da kendilerini nelerin beklediğini bir kez daha merak edeceklerdi.

Ulaşım için, Japonya için yola çıkmadan önce "Japan Rail Pass" almışlardı. Biletlerini onaylattılar. Ancak kartlarının kullanımını bir sonraki gün başlatmayı tercih ettiler. Yoksa 7 günlük kartlarının, Japonya'da bulunacakları son gün süresi dolmuş olacaktı.

En sonunda, hangi hattı, hangi treni takip ederek otellerine ulaşacaklarını öğrenip yola koyuldular. Şaşırdıkları şöyle bir konu olacaktı. Ellerinde tren ağlarının detaylı haritası olsa da tüm durakları harita göstermiyordu. Bu sebeple arada yanlış güzergahta olduklarını düşünmeleri olasıydı. Anne bu durumlarda yurtdışı kullanıma açık iş hattından sadece konum bilgisini alıp, yine offline takip için telefonu uçak moduna getiriyordu.

Sonunda "Aoto" aktarmalı, "Asakusabashi" istasyonuna, otellerinin hemen yakınına ulaşmışlardı.

Eşyalarını otele bırakıp, Deniz'e odada, Anne'nin evde hazırladığı, uçakta buzdolabına koydurduğu etini yedirip yakın çevrede dolaşmak için dışarı çıktılar.


İlk oturmaya niyetlendikleri mekan, içkili olduğu için, çocukları alamadıklarını söyleyince, ilk defa böyle bir durumla karşılaştılar, anlamlandıramadılar. Ama pek de takılmadılar.

İkinci beğendikleri mekan, Hidakaya Ramen ise, aynı şekilde alkol de alınabilen bir mekan olduğu için, önceki mekanın durumu abarttığını düşündüler ve Hidakaya Ramen'e oturdular.












Deniz, tatmış olsa da beğenmeyecekti ama Anne ve Baba tattıkları;

- Kızarmış Ahtapot
- Kızarmış Sardalya ve
- Gyoza denilen, hamurdan sebzeli böreği

oldukça beğeneceklerdi.

Devamında otele dönüp, dinlenmeyi tercih edecekler. Türkiye saati ile 21:00 iken Tokyo'da saat 03:00 civarındaydı....

Anne, Baba ve Deniz...

Bizim Deniz....Tokyo'da...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder