Bir insanın büyümesine tanık olmak, her dakika yeni bir şaşkınlık yaşamaya hazır olmayı gerektiriyor.
Bugün Deniz anne ve babayı bir kaç kere çoooo..oook şaşırttı. Günlük hayatın içinde büyüklerin kullandığı bir çok kelime, herşeyi yeni öğrenen ve anlamlarını büyük bir merakla çözmeye çalışan minikler için bazen hiç beklenmedik anlam karmaşaları yaratabiliyormuş anne ve baba bunu öğrendi.
Birincisinde, anne Deniz'e sesleniyordu, içinden geldiği gibi, bir çok sevimli kelime ile.
"Fıstıko", "Fıstıko" dedi ve arkasını döndüğünde Deniz'i mutfak kapısının yanına gelmiş, kendisine büyük bir şaşkınlıkla bakıyor şekilde gördü. Anlayamadı ilk önce neden Deniz'in bu kadar şaşırdığını. Sonra Deniz birden bir süredir kapının yanında duran ve arasıra oynadığı, içi fıstık dolu torbayı aldı eline!
Evet, Deniz'in berrak zihninde, annenin seslenişi bir karışıklık yaratmıştı...
İkinci şaşırtıcı durum ise akşam yemeği sırasında yaşandı.
Deniz, kırmızı et ve balık'a alışkın, hem biliyor anlamlarını hem de keyifle yiyor.
Bu kez menüde tavuk vardı ki Deniz'in alışkın olmadığı bir yiyecek şimdilik.
Anne, "şimdi Deniz tavuk yiyeyeceğiz" dediğinde...
Deniz, masanın hemen yanındaki dolabı eliyle işaret etmeye başladı.
Anlamadı ilk önce anne ve baba. Sonra baba çözdü Deniz'in neyi anlatmak istediğini. Dolabın içinde, Deniz'in arada anneden veya babadan isteyip, incelediği bir biblo vardı. Deniz'den önce mutfak camının önünde duran, kırılmaması için Deniz'in küçüklüğü süresince dolapta durmasının güvenli olacağı anne ve baba tarafından düşünülmüş bir biblo.Yanyana bir horoz, bir de tavuk biblosu!!
Dolapların içini merak eden Deniz'in meraklı bakışlarının bibloyu bulduğu her seferinde anne de, baba da, anlatıyorlardı Deniz'e "Bu horoz, bu tavuk. Horozun sarı tüylü bir şapkası var, tavuğun mavi puantiyeli bir elbisesi var. Horozun kırmızı, tavuğun mavi ayakkabıları var. Bunların evi bu dolap. Bu dolabın içinde yaşıyorlar. Bunlar karı koca Deniz...."
...
Bugün Deniz anne ve babayı bir kaç kere çoooo..oook şaşırttı. Günlük hayatın içinde büyüklerin kullandığı bir çok kelime, herşeyi yeni öğrenen ve anlamlarını büyük bir merakla çözmeye çalışan minikler için bazen hiç beklenmedik anlam karmaşaları yaratabiliyormuş anne ve baba bunu öğrendi.
Birincisinde, anne Deniz'e sesleniyordu, içinden geldiği gibi, bir çok sevimli kelime ile.
"Fıstıko", "Fıstıko" dedi ve arkasını döndüğünde Deniz'i mutfak kapısının yanına gelmiş, kendisine büyük bir şaşkınlıkla bakıyor şekilde gördü. Anlayamadı ilk önce neden Deniz'in bu kadar şaşırdığını. Sonra Deniz birden bir süredir kapının yanında duran ve arasıra oynadığı, içi fıstık dolu torbayı aldı eline!
Evet, Deniz'in berrak zihninde, annenin seslenişi bir karışıklık yaratmıştı...
İkinci şaşırtıcı durum ise akşam yemeği sırasında yaşandı.
Deniz, kırmızı et ve balık'a alışkın, hem biliyor anlamlarını hem de keyifle yiyor.
Bu kez menüde tavuk vardı ki Deniz'in alışkın olmadığı bir yiyecek şimdilik.
Anne, "şimdi Deniz tavuk yiyeyeceğiz" dediğinde...
Deniz, masanın hemen yanındaki dolabı eliyle işaret etmeye başladı.
Anlamadı ilk önce anne ve baba. Sonra baba çözdü Deniz'in neyi anlatmak istediğini. Dolabın içinde, Deniz'in arada anneden veya babadan isteyip, incelediği bir biblo vardı. Deniz'den önce mutfak camının önünde duran, kırılmaması için Deniz'in küçüklüğü süresince dolapta durmasının güvenli olacağı anne ve baba tarafından düşünülmüş bir biblo.Yanyana bir horoz, bir de tavuk biblosu!!
Dolapların içini merak eden Deniz'in meraklı bakışlarının bibloyu bulduğu her seferinde anne de, baba da, anlatıyorlardı Deniz'e "Bu horoz, bu tavuk. Horozun sarı tüylü bir şapkası var, tavuğun mavi puantiyeli bir elbisesi var. Horozun kırmızı, tavuğun mavi ayakkabıları var. Bunların evi bu dolap. Bu dolabın içinde yaşıyorlar. Bunlar karı koca Deniz...."
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder